But i'm not going traduction Turc
2,246 traduction parallèle
To tell you the truth, I'm not sure about that myself, but I'm going to give it a damn good try.
Hayır! Doğrusunu söylemek gerekirse, kendimden pek emin değilim, fakat buna lanet güzel bir şans vereceğim.
I've got a reputation for brawling, but I'm not going to brawl with him. - I'm going to try to box him.
Ringde kavga ettiğimi söylerler Ama onunla kavga etmeyip boks yapacağım.
Well, we... we got way too much going on right now for me to think about how I am, but it's not good.
Aslında şu aralar başımızda nasıl olduğumu düşünemeyecek kadar çok şey var. Ama iyi değil.
- Yeah, we're not going to have the money by then, but I'll call you.
O zamana kadar yeteri kadar paramız olmayabilir ama yine de seni ararım.
I, uh, I'm not sure how much you know about my wife's condition, but she's going to die very soon.
Karımın durumu hakkında ne biliyorsun pek emin değilim ama çok kısa bir süre sonra ölecek.
I'm sorry, I mean, we're all going to die one day, but I'm not going to die for you quite yet.
Kendi haberini yapmaya çalışıyor. Hepimiz bir gün öleceğiz.
I know but, Sally with everything going on, I'm not sure... - Sir Axlerod.
Biliyorum ama, Sally böyle bir şey varken, yarışa aklımı nasıl verebilirim mi?
It's awesome, but I'm not going to touch it.
Mükemmel bir şey bu, ama ona dokunmam.
But I'm not going to make it home for your birthday.
Ama doğum gününde eve gelemeyeceğim.
Look, I appreciate your doing this, but I'm still not sure your aunt knows what's going on here.
Bak, bunu yapmanı takdir ediyorum ama teyzenin neler olduğunu bildiğinden hâlâ emin değilim.
But I'm not going to tell you the faults I find in your father's research.
Ama sana babanın araştırmalarında bulduğum hataları söylemeyeceğim.
I've been at this since I was 17 but I'm not going to go out like some nancy-boy fuck.
17 yaşımdan beridir bunun içindeyim ama kahrolayım ki orta yaşta bir karıkılıklı gibi gitmeyeceğim.
I'm actually trying to pay you a compliment, but, uh it's not going so well.
Aslında sana iltifat etmeye çalışıyorum ama pek iyi gitmiyor.
No... I did not speak, but I'm not going to enter.
Etsem de gelmezdin zaten..
But I'm not going back to school tomorrow.
Ama yarın okula gitmiyorum.
I'm not going to do anything about that. I could but I won't.
Onla ilgili bir şey yapmayacağım, yapabilirdim ama yapmayacağım.
I knew she was going to be there because she gets there so early, to do the money, so I can't remember if I had my keys with me or not, but I'm thinking that I didn't because I told her to lock the door when I leave.
Orada olacağını biliyordum çünkü oraya çok erken gider, paralar için yani anahtarlarımı alıp almadığımı bilmiyorum ama sanırım almamıştım çünkü çıkarken O'na kapıları kilitlemesini söyledim.
I am not going to read his novel. But you know what I will do?
Senin romanını okumayacağım, ama ne yapman gerektiğini söyleyeceğim.
I'm going to stay in Paris, just because... If I'm not happy I will return, but for now, I'm staying.
Paris'te kalacağım çünkü yani mutsuz olursam geri dönerim ama şimdilik kalıyorum.
But you're not going alone to pay off that shit, I'm coming along.
Ama parayı öderken yalnız gitmiyorsun, ben de geliyorum.
I don't want you to get upset about this, but I'm not going to the party.
O değil. Seni üzmek istemem ama partiye gelmeyeceğim.
No, you are, and you probably should, but I'm asking you not to,'cause I'm going away for a while.
Küstün, küsmekte de haklısın. Ama yapma lütfen ; çünkü bir süre burada olmayacağım.
Don't get upset with what I'm going to say but I you're not good with people.
Söyleyeceklerime üzülme ama insanlarla diyalogun hiç iyi değil.
I'm relieved you're not going to overdose, but you should have come to me with this.
Aşırı doz almadığın için rahatladım, ama bunda bana gelmeliydin.
But I'm not going to do that.
Ama bunu yapmayacağım.
Probably... but I'm not a big fan of going quietly.
- Muhtemelen. Lakin öyle kolayca pes etmek kanımda yok.
I don't know what you're planning, but I'm not going to fall for it.
Ne planladığını bilmiyorum ; fakat bu tuzağa düşecek de değilim.
So is the Cubs winning the Series, but I'm not going to call my bookie.
- Demek Cubs kazanıyor, ama bahisçimi aramayacağım.
I'm sorry to cramp your style, but I'm not going anywhere... Friend.
Tarzını bozduğum için kusura bakma, ama hiçbir yere gittiğim yok benim arkadaşım.
Normally I would have an incredibly childish retort to that, but I'm not going to.
Normalde sana cevabı yapıştırırdım ama öyle bir şey yapmayacağım.
I'm sorry, inspector, but we're not going down this road anymore.
Üzgünüm, müfettiş ama bu bizi bir yere çıkarmıyor.
I'm not sure what the tipping point was - dyeing my hair, the nose ring, my ironic tattoo of Ryan Seacrest - but one thing I know, I'm never going back.
Tam olarak neyin sebep olduğunu bilemiyorum. Saçımı boyamam, burnumdaki halka Ryan Seacrest dövmem mi but bildiğim tek bir şey varsa, o da geri dönmeyeceğim.
I'm sorry you're so sad, Quinn. And... maybe you're not going to believe me because we were never really close, but I'm sad not seeing you in the choir room. And we've all been through so much together.
Bu kadar üzüntülü olmana çok üzülüyorum, Quinn ve belki bana inanmayacaksın çünkü pek yakın değildik ama koro odasında seni göremediğim için üzülüyorum ve hepimiz beraber yok şey atlattık.
But I'm going to the city, whether you like it or not.
Ama hoşuna gitsin ya da gitmesin, ben şehre gideceğim.
Because I am pretty sure I left "Vapid Bitch" off the list. You think you're so clever, but you're not. You're just using my brother to get back at me, and I am going to make sure that he knows that.
çünkü ruhsuz şıllıkları listenin dışında tuttuğuma eminim çok zeki olduğunu düşünüyorsun ama değilsin benden intikam almak için kardeşimi kullanıyorsun bende onun bunu bilmesini sağlayacağım herşey seninle ilgili değil Mandi.
I'm sorry, but it's not going to happen.
üzgünüm ama, bu asla olmayacak.
So, I'm sorry if you don't like what's going on here, but I'm not backing out of anything.
Bunlardan hoşlanmadığın için üzgünüm. Ama hiçbir şey yapmayacağım.
I'm not a fighting man, but there's a time and a place for everything. And something like that's going on.
Kavgacı biri değilim ancak burada zaman ve yer herşeydir
But I'm not going to play chicken with Erickson while Chris'life is at stake.
Chris'in hayatı tehlikede iken Erickson'la inatlaşamam.
But you know that I'm not going to stop until I get a name.
Ama beni bilirsin, bir isim alana kadar... durmayacağım.
I don't know what kind of life you're living, but you're not fit to be a father. I'm not going to let you see Catherine.
Nasıl bir hayat yaşadığını bilmiyorum, ama bir baba olmak için uygun değilsin.
I'm not opposed to it, but if I'm going to risk getting my ass shot up or blown up or whatever, I need to know there's actually a story worth writing about.
Buna karşı değilim, ama eğer ; vurulma, havaya uçma ya da benzer bir sebeple... riske gireceksem, ortada gerçekten yazmaya değecek bir hikaye olduğunu bilmem gerekiyor.
But I'm not going over a grand.
Bin doların üstüne çıkma.
But what I am not going to do is talk to that woman in there.
Ama o kadınla konuşmayacağım.
Beth, what I'm about to say may not make sense to you, but, um... I've been going through, uh... a dark time... feeling alone and unconnected and wondering if I have a purpose, so for me to be able to do this for my friend...
Beth, şu anda söyleyeceğim sana anlamsız gelebilir ama yaşadığım şeyler karanlık biz dönem, yalnızlık ve kimsesizlik hissi ve bir amacımın olup olmadığı merakı...
But the airlines are a little stricter, and I'm not going overseas in a middle seat.
Fakat havayolları bu konuda biraz hoşgorüsüz, ve bir arabayla koca bir denizi aşamıyacağıma göre.
I'm not gonna tell you how to do your job... but I think you're going in the wrong direction here.
İşini nasıl yapman gerektiğini söyleyemem ama bence yanlış noktalara hareket ediyorsun.
But I'm not going to let you do it to me.
- Ama bende uygulamana izin vermeyeceğim.
I was going back to my mum's, but... I'm not so sure now.
Anneme geri dönmeyi düşünmüştüm ama artık emin değilim.
But... if you're not going to be nice, if you are going to be disobedient, then I can't do that.
Onları seninle tanıştırmayı çok isterim, ama nazik olmazsan itaatsiz olursan bunu yapamayacağım.
But I know what artists sound like when they talk about their work, so I'm not going to sit and sound like a cunt.
Ama sanatçıların çalışmaları hakkında konuşmasının ukalaca göründüğünü biliyorum. ... bu yüzden burada oturup bir pislik gibi görünmeyeceğim.
but i'm not going anywhere 36
but i'm not going to 42
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm 401
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not going to 42
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm 401
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i'm done 25
but i'm just saying 30
but i'm warning you 41
but i'm not hungry 19
but i'm here 108
but i'm sure 24
but i'm okay 67
but i'm gonna need your help 24
but i'm here now 110
but i'm done 25
but i'm just saying 30
but i'm warning you 41
but i'm not hungry 19
but i'm here 108
but i'm sure 24
but i'm okay 67
but i'm gonna need your help 24