But i'm working on it traduction Turc
238 traduction parallèle
But I'm thinking of orchestrating it and putting it into an opera I'm working on.
Ama bunu orkestra müziği haline getirip üzerinde çalıştığım bir operaya koymayı düşünüyorum.
- Not yet, but I'm working on it.
- Henüz değil ama üzerinde düşünüyorum.
I'm still working on it, but the check don't come till tomorrow.
Hala uğraşıyorum, fakat çek yarına kadar gelmeyecek.
Not yet, mummy, but I'm working on it.
Daha değil, anneciğim ama üzerinde kafa yoruyorum.
I have my men working on it, but there's only so much we can do.
Adamlarım bunun için çalışıyorlar elimizden gelen sadece bu.
Well, maybe not completely yet, but I'm working on it.
- Harika görünüyorsun, Annabel. - Sağol.
But I'm working on it.
Fakat üzerinde çalışıyorum.
You know I'm very proud and excited about your project but I don't want you working all night on it.
Biliyorsun ki projen bana gurur ve heyecan veriyor ama bütün gece üzerinde çalışmanı istemiyorum.
- Not yet, but I'm working on it.
- Henüz değil ama olmaya çalışıyorum.
- I'm working on it now. But the permutations are almost endless.
Ama olasılıklar neredeyse sonsuz.
Some of these writers haven't yet been to jail. But I'm working on it.
Bu yazarlardan birkaçı henüz hapis yüzü görmedi, ama üzerinde çalışıyorum.
Well, the bank owns it, but I'm working on it.
Bankam sahip ona, ama düzelteceğim bu durumu.
Single at the moment but I'm working on it.
Hala bekarım. Konu üzerinde çalışıyorum.
She's working on reducing my body fat, but it's difficult because I keep sneaking goat cheese.
Vücut yağımı azaltmaya çalışıyor ama çok zor. Gizlice keçi peyniri aşırıyorum.
Look, I don't know what was going on last night, but I think it's got something to do with what I'm working on.
Bak dün gece neler oluyordu bilmiyorum... ama üzerinde çalıştığım şeyle ilgili olduğunu düşünüyorum.
It's great. I mean, I haven't actually seen it yet... but we had our best guys working on it... and, you know, we just put some titles on... and shaped it a little bit.
Daha görmedim ama en iyi adamlarımız üstünde çalışıyor ve üzerine yazılar yazıp biraz değiştirdik.
I haven't got one yet, but I'm working on it.
Şimdilik yok ama üzerinde çalışıyorum.
I'm already working on a dampening field to cut through the interference, but it'll take several hours at least.
Paraziti kesebilmek için dengeleme alanı üzerinde çalışıyorum, ama başarabilmek için saatler, gerekecek.
Mr. Jonas, I'm no expert, but it doesn't look to me like you're working on the transporter subsystems.
Bay Jonas, ben bu konuda uzaman değilim ama sanki bana ışınlama sistemi üzerinde çalışmıyormuşsunuz gibi geldi.
I still got to check it out closer, but I got fellas working on the inside.
Daha yakından bakmam lazım. Ama içeride adamım var.
Pyrus hasn't exactly agreed to let you go yet,..... but I'm working on it.
Pyrus tam olarak kabul etmedi. Henüz gitmemize izin vermedi,..... ama ben ona çalışıyorum.
It's kinda in the development stages, but I'm working on it.
Daha gelişme aşamasında, ama üzerinde çalışıyorum.
But I'm working on it.
Ama kabullenmeye çalışıyorum.
But I'm working on it.
Evet. Ama bunun için uğraşıyorum.
But I'm working on it, sir.
Ama üzerinde çalışıyorum, efendim.
But I'm working on it. Mom, you know... if I can get that set up... So.
Ama ben uğraşıyorum.
But, uh, you know, I'm working on it, and it's evolving.
Ama, uff, biliyorsun, fikirlerimi geliştirmeye çalışıyorum.
But I'm a man of faith, and God's about forgiveness, so I'm working on it.
Ben inançlı biriyim ve Tanrı bağışlar, ben de çabalıyorum.
But still, I'm looking at you, and you got all this already... and you're sitting here with me, working with a partner... in the city where you live, on a job that's gotten more complicated... than you thought it was gonna be.
Ama yine de, sana bakıyorum, ve sen bunlara zaten sahipsin... ve burada benimle oturuyorsun, ortağınla beraber... yaşadığın şehride çalışıyorsun, ve bu iş düşündüğünden çok daha... karmaşık bir hale geldi.
Yeah, it's on the fifth floor, but the lift's not working, I'm afraid.
Evet 15. katta. Ama korkarım ki asansör çalışmıyor.
Not yet, but I'm working on it.
Henüz değil, ama üzerinde çalışıyorum.
- I'm working on some leads but it's slow.
- Bir kaç ipucu üzerinde çalışıyorum ama işler yavaş ilerliyor.
Still a mystery, but I'm working on it.
Hala bilinmiyor, ama araştırıyorum.
I'm not sure how it fits but we're working on it.
Ne kadar uygun olduğundan emin değilim ama üzerinde çalışıyoruz.
- I'm working on it, but I need time.
- Uğraşıyoruz ama zamana ihtiyacım var.
I'm working on it now, but I'm not holding out any hope.
Üstünde çalışıyorum ama fazla umudum yok.
I'm still working on a plan but so far it involves being sent to prison and becoming somebody's bitch.
Bir plan üzerinde çalışıyorum fakat işin sonunda hapse düşüp birilerinin karısı olmak da var.
Yeah, I'm working on it, but hospital security's got every exit blocked.
Evet, üzerinde çalışıyorum, ama hastane güvenliği her çıkışı kapattı.
He just wanted the seat adjusted, but I figured as long as I'm working on it....
Koltuğun ayarlanmasını istedi, çalışırken farkettim bende...
I'm still working on it. But as you can see...
Henüz bitmedi ama görebildiğiniz gibi...
- No, not yet, but I'm working on it.
Ama uğraşıyorum.
WELL AS FAR AS I'M CONCERNED, IT AIN'T OVER UNTIL THE SLIGHTLY - OVERWEIGHT-BUT - STILL-WORKING-ON - IT LADY SINGS.
Her ne kadar şüphelerim olsa da, azıcık kilolu ama hala iş gören kadın * şarkı söylemeden bitmiş sayılmaz.
It doesn't ha ve anything to do with any case that you're working on... but I thought you might be able to help me.
Üzerinde çalıştığın herhangi bir dava ile ilgili değil ama sanırım bana yardım edebilirsin.
It doesn't have anything to do with any case that you're working on... but I thought you might be able to help me.
Üzerinde çalıştığın herhangi bir dava ile ilgili değil ama sanırım bana yardım edebilirsin.
Right now, I'm working on something, but i'll explain it all in the patisserie.
Şu anda üzerinde çalıştığım bir şey var. Ama pastanede her şeyi anlatacağım.
It's true and the other thing is, my sister had a baby and I took it over because she passed away and then the baby lost its legs and its arms and now it's nothing but a stump but I still take care of it with my wife and it's growing and it's fairly happy, but it's difficult'cause I've been working a second shift at the factory to put food on the table, but all the love I see in that little guy's face makes it worth it in the end.
Kardeşimin bir bebeği oldu ve ona ben bakıyorum çünkü kardeşim öldü... ve sonra bebek bacaklarını ve kollarını kaybetti... artık sadece gövdesi kaldı ama yine de karımla ona bakıyoruz... ve gittikçe büyüyor, oldukça da mutlu... ama işim kolay değil, karnımızı doyurmak için ikinci bir işte çalışıyorum ama o bebeğin yüzünde gördüğüm mutluluk bizim için her şeye değiyor.
A lot of strange things happened the first day on the boat... and it looked like a confusing puzzle to me... while I was working there... but at the end of the day, somehow everything fell into place... and I knew... I just knew that there was something seriously wrong.
Teknedeki ilk günde bir sürü garip şey yaşandı... ve bana orada çalışırken... kafa karıştırıcı bir yapboz gibi görünmüştü... fakat gün sonunda, bir şekilde her şey yerli yerine oturdu... ve ben... ciddi anlamda ters giden bir şey olduğunu anladım.
I'm working on it Jennifer, but you're not making it easy.
Ben bebeklerimi istiyorum. - İşleri zorlaştırıyorsun.
It's not my strong suit, you know. But I'm working on it.
Bu konuda pek iyi değilim, ama çalışıyorum.
You know, I'm working on that thing. But, yeah, I could do it.
Biliyorsun şu şey üstünde çalışıyorum ama yaparız.
I know it's bad for the family... for business... but I'm working on it.
Biliyorum aile için de, iş için de kötü bir huy, ama düzeltmeye çalışıyorum.