But i can't do this traduction Turc
684 traduction parallèle
But i can't make i t out why she would... um, do you think that this has got her... give it to me.
Neden böyle yaptığını hiç... Bu mektup sana Fred, galiba...
I haven't either, but I can do this as well as you can.
Benim de yok ama ben de otostop yapabilirim.
I'll do anything in the world for you, but I can't let you do this.
Senin için her şeyi yaparım, ama bunu yapmana izin veremem.
He may think I've a mouthful of clover and can't preach... but even the Bishop wouldn't do a thing like this to me.
Ağzımda bir dolu yonca olduğunu ve vaaz veremeyeceğimi düşünebilir, ama Piskopos bile böyle bir şeyi yapmazdı bana.
I'd stay here myself and see that you didn't get into any trouble But I can't do that So I am going to see to it that you are going to stay in this room.
İşe gitmem gerekmeseydi, evde bizzat kalıp başını belâya sokmamanı sağlardım.
I guess it was the wrong thing to do, but I just can't seem to get this thing out of my head.
Sanırım yanlış bir iş yaptım ama tüm bu şeyleri aklımdan bir türlü çıkartamıyorum.
I've got so much to do I don't know where to start, as a matter... but I can stand a beer on an afternoon like this.
Öyle çok işim var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum. Ama böyle güzel bir günde bir biraya hayır diyemem.
I didn't want it to happen but... there's nothing a guy can do about the real McCoy, and that's what this is.
Böyle olmasını istemedim ama buna karşı koyabilecek tek bir adam dahi yoktur. Olanlar bundan ibaret.
I do everything I can to help this idiot avoid looking ridiculous... but someone who can't even manage to kill herself is just pathetic!
Bu ahmak rezil olmasın diye yapabileceğim her şeyi yaptım ama kendini öldürmeyi bile beceremeyen biri, ümitsiz vakadır.
I love you, but you can't do this to a man!
Seni seviyorum. Ama bir adama bunu yapamazsın!
Uh, course I - I can't change this ugly face none. But maybe some things I do, I - I don't do right.
Tabii ki bu çirkin suratı değiştiremem ama... belki de yanlış yaptığım şeyler vardır.
I can't do nothing but limp around with this fucking stick.
O lanet sopayla topallayarak bir halt yiyemem.
I'm sorry I won't be able to do this work for you anymore. But I know someone who can.
Üzgünüm ama bu işi yapamam ancak yapacak birilerini biliyorum.
I know I shouldn't do this but I can't pull myself together.
Biliyorum bunu yapmamalıyım Ama kendimi bundan alıkoyamıyorum.
I don't know about your tramp, but you can't do this to Mr. Ogata.
Serseriliklerini bilemem, ama Bay Ogata'ya yapamazsın bunu.
Well, I'm working, sir, but I can't do anything with this.
Bununla hiçbir şey yapamam.
Look, I know what I said out there, but I can't let you do this alone.
Daha önce dediklerime bakma. Seni yalnız bırakamam.
Okay, Twist, but... if this thing blows up, remember, I can't do you no good downtown.
- Tamam Twist, ama eğer bu iş patlarsa, unutma, burada sana yardım edemem.
Doolittle I do have a malfunction on this readout, but I can't pinpoint it exactly.
Doolittle, bu ekran bir sorun olduğunu belirtiyor, ama tam olarak nerede olduğunu tespit edemiyorum.
I wouldn't have wanted to leave you all this way but what can I do?
Sizlerden böyle ayrılmak istemezdim ama ne yapayım? Allah'a ısmarladık.
Jesus, I mean, you guys do nothing but complain about how you can't... stand it in this place, and then you haven't got the guts to walk out?
Ne yani, hepiniz durmadan buranın dayanılmazlığından yakındığınız halde dışarı çıkacak kadar yüreğiniz yok mu?
But I can't do this!
Ben ata binemem.
You must ask your father if this is true. Sorry, but I can't do that!
Bunun doğru olup olmadığını babana sormalısın.
No sugar, please. This strange coffee is a bore, but what can I do when I can't sleep?
Bu alışılmadık kahve çok beter... ama ne yapabilirim ki, uyuyamazken?
I hate to have to do this myself, because I can't stand the smells but these are red alert conditions!
Bunu, kendim yapmaktan nefret ediyorum, çünkü o pis kokulara dayanamıyorum. ... ama bu bir kırmızı alarm!
I appreciate your position, but I don't think I can do this alone.
Seni zor duruma düşürdüğümü biliyorum Teğmen ama bu işi tek başıma başarmama imkan yok.
I know I don't have much influence with you anymore since you got a girlfriend. But damn it, Philo, you can't do this!
Bak, bir kız arkadaşın olduğundan beri üzerinde etkim olmadığını biliyorum.
Here, let me have... I tell you, let me have that thing. " But here, a 1 5-month-old child is able to do this and I can't grab it.
Ama on beş aylık bir çocuk bunu yapar ve elinden alamazsın kurabiyeyi.
Well I can see this isn't going to work. But that's all right... that's all right because I don't know what to do during a moment of silence either.
Evet, belli ki yapamayacağız ama sorun değil çünkü ben de bir dakikalık saygı duruşu esnasında ne yapılır bilmiyorum.
I'm sorry, but we can't do this anymore.
Üzgünüm, ama bunu daha fazla yapamayız.
But, to this day, whenever I ask Al to do something for me, that he doesn't want to do, he lifts up that leg and says he can't and that it's my fault.
Fakat bu güne kadar, yapmak istemediği bir şeyi ne zaman yapmasını istesem, bacağını kaldırıp yapamayacağını ve benim suçum olduğunu söylüyor.
I'm sorry, Dr. Burt, but I don't drink anything I can't identify. What do you call this stuff, anyway?
Üzgünüm, Dr. Burt, ama ne olduğunu anlamadığım şeyi içemem.
But you can't tell anybody that I paid you to do this.
Ama kimseye sana para ödediğimi söyleme.
I don't know what you're gonna do, but, uh, how can this be love?
Ne yapacağını bilmiyorum ama bu nasıl aşk olabilir?
Sure I do, but you know, you can't take this thing for granted.
- Elbette, buluyorum.
I've had it with this shit - but don't do what I do.
Ben bıktım artık, canıma tak etti - Ama sen benim yaptığımı yapma.
I thought I could walk in and do this, but I can't.
Bu işi kolayca yaparım sandım. Ama yapamıyorum.
I really don't think that this is something that I should get involved in... but I'll tell you what I can do.
Bunun karışmam gerek bir şey olduğunu hiç zannetmiyorum ama sana ne yapabileceğimi söyleyeyim.
- But I can't do this by myself.
- Ama bunu kendi başıma yapamam.
But this is elective cosmetic surgery. I can't do it. I can't.
Ama isteğe bağlı estetik ameliyat bu.
I can't live like this, but I'll tell you what I can do.
Böyle yaşayamam. Ne yapacağım, biliyor musun?
I like it here. Say what you will... but there ain't nothin'you can do to get me off of this rockin'chair.
Ben burayı seviyorum.
Look, Ann, I don't know what you talkin'about, but you can't do this tonight, not tonight.
Bak, Ann! Neden bahsettiğini bilmiyorum ama bu gece olmaz.
All right, brain. You don't like me, and I don't like you... but let's just do this and I can get back to killing you with beer.
Pekala beynim, sen benden hoşlanmıyorsun ben de senden ama şimdi şu testi yap ve ben de seni birayla öldürmeye devam edebileyim.
I can do this. I don't know what it means to be a Navarch, but I can fight and I take orders well.
Yapabilirim. Filo komutanı olmak ne demek bilmiyorum ama,... dövüşebilir ve emirleri yerine çok iyi getiririm.
- What? You're very kind and gentle and I'll never forget you... but I can't do this
Çok kibar ve nazik birisin ve Seni asla unutmayacağım.
I know this is gonna sound stupid but I feel that if I can do this if I can actually do my own laundry there isn't anything I can't do.
Kulağa çok aptalca geleceğini biliyorum..... ama bana öyle geliyor ki kendi çamaşırlarımı yıkayabilirsem yapamayacağım hiçbir şey kalmaz.
You saw that I tried, but I just can't do this anymore.
Denediğimi gördün ama buna daha fazla katlanamam.
I tried to roll with it... but it's time to face the music. I can't do this.
Akışına bırakmaya çalıştım, ama gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi.
But how can you expect a newspaper to pay for... for something like this? I do need it, don't you see?
Gazetemizin böyle bir yazı için... para ödeyeceğini nasıl düşünürsün?
I-l'm not saying we can't do business but I don't have the authority to make this kind of decision.
Ben, iş yapamayacağımızı söylemiyorum ama böyle bir kararı verecek yetkide değilim.