But i love you so much traduction Turc
155 traduction parallèle
Darrin, I suppose I shouldn't have married you, but I love you so much.
Darrin, aslında seninle evlenmemeliydim, ama seni çok seviyorum.
"But I love you so much I cry all the time."
Her zaman ağlıyorum, çünkü seni çok seviyorum.
Julia, I can't do this... I know we wanted to stay friends but I love you so much...
Julia, ben böyle yapamıyorum. Biliyorum hep arkadaş kalacağımızı söylemiştim. Ama seni o kadar çok seviyorum ki.
I knew that having him here would be hard for you, But i love you so much, and i love roman,
Burada onunla olmam senin için zor oldu biliyorum ama seni çok seviyorum Roman'ı da.
I love you very much, but why do you speak so brutally?
Seni seviyorum, fakat neden bu kadar zalimsin?
No woman could love anybody like I loved you... but you--you kept me shut out from so much.
Hiçbir kadın birini, seni sevdiğim kadar sevemezdi ama beni kendinden hep uzak tuttun.
But I regret that she has caused you so much trouble by lying to you because of her foolish love for Mohei.
Mohei'ye duyduğu aptalca aşk yüzünden size yalan söyleyerek bu kadar sorun çıkardığı için çok özür dilerim.
" Darling, I love you so much, but...
" Seni çok seviyorum ama...
I love you so much, but I have no choice.
Seni çok seviyorum, ama başka seçeneğim yok.
But you know I love you so much and you take advantage of that.
Seni çok sevdiğimi biliyorsun ve sevgimi suistimal ediyorsun.
The day of the murder, I decided to tell Roman how I really felt, that we were so much happier before in Germany, that we would be happier there now, together. I love you. But Roman said he could never love me.
Cinayet günü, Roman'a neler hissettiğimi söylemeye karar verdim, daha önce Almanya'da çok daha mutlu olduğumuzu ve orada birlikte daha mutlu olacağımızı.
I love you so much, but...
Seni çok seviyorum, ama...
You know how much I want to do this, but I love you so if you tell me to stay, I'll stay.
Bunu yapmayı ne kadar çok istediğimi biliyorsun, ama seni seviyorum... Yani kalmamı istersen, kalırım.
Glenn, I love you so much... but Las Vegas?
Glenn, seni çok seviyorum, ama Las Vegas mı? Ben düşünmüştüm ki...
But if you so much as make one more even slightly disparaging comment about the woman I love, you're going to be policing this town from a hospital bed, you hear me?
Ama sevdiğim kız hakkında tek bir aşağılayıcı söz söylersen, yemin ederim hastane yatağından polislik yaparsın. Anladın mı?
But first, since I love you all so much... I'd like to give everyone hugs.
Ama önce, hepinizi çok sevdiğim için herkesle kucaklaşmak istiyorum.
But it is okay, because I've been thinking about it... and I think what happened is that you're my best friend and I love you... and I got jealous when you were spending so much time with Ryan... and then with you graduating.
Aslında sorun yok, çünkü olanları düşünüyordum ki... sen benim en iyi arkadaşımsın, seni seviyorum ve... Ryan ile bu kadar zaman geçirmeni kıskandım... ve bir de senin mezuniyetin.
I'd love to have you in my classes, but I am so much in demand.
Sizi kendi sınıfıma almak isterdim ama bana da çok talep var.
Pierre, I love you, but if you use another carnation in my bouquet... I will deport you. - Thank you so much.
Pierre seni severim ama eğer buketlerimden bir karanfil daha kullanırsan seni sınır dışı ederim.
I love you so much, Gabrielle. But?
Seni çok seviyorum.
But now I love you so much I have inappropriately timed sex, try to think of ways to fight a god, and worry terribly that something might happen to you, and also that something'll happen to me.
Ama şimdi seni sevdiğim için, kaçmak yerine uygunsuz zamanlarda sevişip bir tanrıyla dövüşmenin yollarını düşünüyorum. Bu arada başına korkunç bir şeylerin gelmesinden endişe ediyorum. Ayrıca kendi başıma bir şeylerin gelmesinden korkuyorum.
" but you're so great and I love you so much,
Ama sen öyle harikasın ve seni o kadar çok seviyorum ki nihayet tamamen doydum.
It seems so impulsive. But I just love the house so much, and you do too, so...
Çok ani karar verdim ama evi çok beğendim, sen de öyle, yani...
Son, I don't bring much change, but so you see I am a good mother, my love, take... and...
Fazla bozukluğum yok ama ne kadar iyi bir anne olduğumu unutma. Al bakalım.
And he talked to Mecca and he said God knows that I love you Mecca so much, but it is your people who are chasing me out.
Mekke'ye hitaben şöyle dedi : Allah biliyor ki, seni çok seviyorum Mekke. Fakat beni kovanlar, senin insanların.
Because I'd love to keep you but you have so much more to lose.
Çünkü seni tutsak etmekten çok mutlu olurdum fakat senin kaybedecek çok fazla şeyin var.
And I was going to tell you but you just--you love that damn thing so much and I didn't know how
Bize yalan mı söyledin? Katie yok mu? - Ben gidiyorum.
I love acting in the streets so much... you won't believe this... but sometimes I get a hard on.
Sokaklarda oynamaya aşığım. İnanmayacaksın ama bazen şeyim kalkıyor.
Amal, I love you so much, but I can't stand much more.
Emel, seni seviyorum, ama dedikodulara dayanamıyorum.
I love the two of you so much... but brute force will only get your precious head smooshed.
İkinizi de çok sevdim ama kaba kuvvet kafanızın ezilmesinden başka bir işe yaramaz.
Donna, you know how much I'd love to spend 4-5 hours talking about the wedding, or clothes, or clothes for the wedding, but, God I'm so beat from last night. Okay.
Donna, 4-5 saatimi düğün hakkında konuşarak geçirmeyi ne kadar severim bilirsin, ya da kıyafetler, ya da düğün için kıyafetler, ama, tanrım dün geceden çok bitkin durumdayım.
But can I just say, I love you so much right now because...
Ama şunu söylemek istiyorum, Seni şu andan itibaren çok seviyorum, çünkü...
I wanted to tell you but I was afraid you'd never forgive me and I just... I love you so much.
Sana söyleyecektim ama beni affetmemenden çok korktum ve... seni çok seviyorum.
I love you so much, but sometimes I feel like you think the grass is always greener on the other side.
Ama senin için bu "davulun sesi uzaktan hoş gelir" den ibaret sanırım.
I know we agreed not to, but I just love you so much.
50 doları geçmeyeceğimize karar verdiğimizi biliyorum ama seni çok seviyorum işte.
I mean I love you, but you have so much growing up to do.
Seni seviyorum ama daha bir fırın ekmek yemen lazım senin.
Well, call me old-fashioned, but I believe that marriage described in the bible... if you love the bible so much, why don't you marry it?
Bana eski kafalı diyebilirsiniz ama İncil'de anlatılan evliliklerde... Eğer İncil'i bu kadar seviyorsan neden onunla evlenmiyorsun?
I love you so much... but you can't talk to me like this anymore.
Seni çok seviyorum ama artık benimle bu şekilde konuşamayacaksın.
I'd love to help you, Sally, but there's only so much I can do.
Yardım etmeyi çok isterdim, ama elimden bir şey gelmez.
You were offering me so much, but I didn't love myself, and I couldn't understand why in the hell you wanted me, so I couldn't love you.
Nijerya'yı azıcık tanıdın. - Umarım beğendin. - Evet, beğendim.
I love you both so much, more than you can imagine but I can't let it happen.
İkinizi de tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum ama buna izin veremem.
I love all my children... but I have so much respect for you, sarah.
Bütün çocuklarımı seviyorum ama... sana çok fazla saygı duyuyorum, Sarah.
But "thank you so much" sounds weird, like I'm acknowledging applause after singing a love ballad.
Ama "Çok teşekkür ederim" de tuhaf geliyor. Balat söylemişim ve alkışa cevap veriyormuşum gibi.
I know how much you love it, but it doesn't keep, so - night, becca.
Biliyorum, çok seversin ama bekletemezdim... İyi geceler, Becca.
I love you so much, but you don't know what you're talking about.
Seni çok seviyorum ama ne konuştuğun hakkında hiç bir fikrin yok.
i know, and i'm so sorry, but maybe you love her so much that you can't see what she's doing.
Biliyorum. Biliyorum ama çok üzgünüm. Ama belki onu fazla seviyorsun.
But I believe so hard that you can make it without me, because you have so much love for one another
Ama bensiz de başaracağınıza yürekten inanıyorum. Çünkü birbirinize karşı çok sevginiz var.
I love you so much but, we can't think about that.
Seni çok ama çok seviyorum. Şimdi bunu düşünmeyelim.
And I know that we'll never get to do- - all the things- - all the things that we talked about, but, I love you so much.
Biliyorum ki hiçbir zaman... konuştuğumuz şeyleri... konuştuğumuz şeyleri yapamayacağız... fakat seni öyle çok seviyorum ki.
But... I love you so much.
Ama seni çok seviyorum.
Keep one thing in mind, it is a different matter whether.. .. you can forget her or not but.. .. I will love my daughter so much that she will forget you.
Ama bir şeyi asla unutma... sen onu unutsan da unutmasan da... ben onu o kadar çok seveceğim ki en sonunda seni unutacaktır.