But we have to try traduction Turc
198 traduction parallèle
But we have to try to board the house up together.
Ama bu evden birlikte çıkmaya çalışmalıyız.
I know you're tired, but we have to try.
Yorgun olduğunuzu biliyorum. Ama bunu denememiz şart.
- But we have to try, Alpha.
- Ama denemek zorundayız Alfa.
But we have to try.
Ama denemeliyiz.
I don't know where, but we have to try to find him.
Nerede olduklarını bilmiyorum ama onu bulmaya çalışacağım.
I think so, too, Seven... but we have to try not to judge their system.
Bu yüzden çok düşündüm, seven... Ama sistemlerini yargılamamalıyız.
- Maybe not, but we have to try.
- Belki etmezler, ama denemek zorundayız.
I don't know if this is gonna do any good, but we have to try everything.
Bunun işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorum, ama herşeyi denemeliyiz.
We don't doubt your courage, Logar but we have to try the sacred stones.
Cesaretinden şüphemiz yok Logar ama kutsal taşları denemek zorundayız.
Well, it's not like we have many options to choose from, but if you try to stop us, it's gonna be bad.
Çok da fazla seçeneğimiz yok gibi. Bizi durdurmayı denerseniz kötü olacaktır!
Try to deny it, but we have Kid Robert's testimony.
İnkâra çalışmayın, Kid Robert'in ifadesi elimizde.
But we still have a kick left. We're going to try to use it.
Ancak hala son bir atış şansımız var ve bunu kullanmaya çalışacağız.
We could try taking him back but... he'd have to promise to change completely
Gerekirse onu geri almayı düşünebiliriz ama bunun için tamamen değişmeye söz vermesi lazım.
Of course, they'll try to make off in the opposite direction, but we'll have roadblocks there to cut them off.
Ters yönde kaçmaya çalışacaklardır ama barikatlarımız olacak.
We sit there and try to give them a chance to have a fair say but they don't appreciate it
Burada oturup onlara son bir söz söylemeleri için şans vermeyi deniyoruz Ama bunu takdir edemiyorlar
We try to identify them through of jewels or other belongings, but many people not they could have been identified.
Onları değerli ya da kişisel eşyalarından tanımaya çalıştılar. Fakat çoğu tanınmaz hâldeydi.
I will try, but we'll have to turn back
Tamam ama geri dönmeliyiz.
If we have to shoot to defend ourselves, alright... but we should try to talk to them first.
- Ama önce onlarla konuşmaya çalışmalıyız.
Then I have to hang in the air again we may not be able to go upstairs but do as I say and try Alright
O zaman korkuluklardan tırmanalım... ve kenarlardan tepeye ulaşalım aynı anda deneyeceğiz tamam
'The oxygen that we have in here is all we have,'so let's not panic, but let's try to take shallow breaths, Ok?
'Sahip olduğumuz tüm oksijen bu,'yani panik yapmayın, derin nefes almamaya çalışalım, tamam mı? '
I know, but we have to give it a try.
Biliyorum, ama denemek zorundayız.
But be that as it may, those of us who did make it have an obligation to build again, to teach to others what we know, and to try with what's left of our lives to find a goodness, and meaning, to this life.
Ama ne olursa olsun, hayatta kalanlara düşen görevler var. Yeniden kurmak, bildiklerimizi başkalarına öğretmek ve yaşamak için kalan ömrümüzde bu yaşamda bir erdem, bir anlam bulmaya çalışmak.
We have no copy of The Oxford Book of English Prose in stock... but will try to find one for you.
Elimizde Oxford'un İngiliz Nesri Kitabı'nın bir nüshası yok. Ama sizin için bulmaya çalışacağız.
But still we have to try.
Ama yine de denemeliyiz.
If they're trying to keep people isolated and separate, and so on, then we'll try and do the opposite, bring them together. So, in your local community, you want to have sources of alternative action, people with parallel concerns, maybe differently focused, but, at the core, sort of similar values and a similar interest in helping people defend themselves against external power
Kameranın önüne geçip, haberlerden eğlence dünyasına geçseniz de bu hiçbir şekilde iyi bir gazetecilik için gereken temel standartların önüne geçecek bir engel olmamalıdır.
We seniors, we tried. We gave you a chance, but since you prick teasers can't follow instructions, we're gonna have to try something else, won't we? Seniors?
Bizler büyükleriniz olarak hepinize bir şans tanıdık, ama siz kaltaklar emirlere uymayınca başka yollara baş vurmamız şart, öyle değil mi?
We'll try to hold them off, but we don't have long.
Peki ala, onları uzak tutmaya çalışacağız, ama fazla uzun sürdüremeyiz.
But if we try to bury this she'll have every black politician climbing all over me.
Ama örtbas etmeye kalkarsak Myrlie Evers, Jackson'daki tüm siyah politikacıları üstüme gönderecektir.
We have to figure we'II run into it when we try to cross, but there are ways around sensor nets.
Geçmeye çalışınca bunu nasıl halledeceğimizi bulmak zorundayız ama sensör ağlarının çevresinde yollar var.
We could, of course, try to save him but it would be costly, difficult, and we'd have to send away for some special, really tiny instruments.
Tabii ki onu kurtarmak için çabalayacağız ama hem zor olacak hem de size pahalıya patlayacak ve tıbbi malzemeler gelene kadar burada yatacak.
But we have agreed that to try to include you would pose an intolerable risk to the community itself.
Ama seni aramıza almanın... topluma zararlı olabileceğine karar verdik.
I know we're both about to lose it, - but let's try and keep the last wits we have.
İkimiz de mantığımızı kaybetmek üzereyiz ama en azından kalan son akıl damlalarımızı koruyalım.
No one's dared try it before, but we have to pay for it?
Kimse bunu denemeye cesaret edememişken, biz bunun için bir de para ödeyeceğiz.
We have an opportunity, you and me, but the fact that you're too scared to even try... ls my business.
Birlikte olmak için bir fırsat yakaladık. Ama sen denemeye korkuyorsun. Bu benim bileceğim iş.
But Saturday night at dinner, could we maybe try to have an apology for this?
Ama cumartesi gecesi yemekte, bunun için bir özür dileyebilir misin?
You know I am not a religious man... but I believe this... if there is a wound, we must try to heal it... if there is someone whose pain we can cure... we must search till we find them... if the gods have chosen that we should survive... it will be for a reason.
Bilirsin, ben dindar bir adam değilimdir ama şuna inanıyorum :.. ... Ortada bir yara varsa, onu iyileştirmeye çalışmalıyız... Eğer acılarını dindirebileceğimiz birileri varsa onları bulana dek aramalıyız.
We have no alternative but to try and find out what it is.
Bunun nasıl olduğunu bulmamız gerek.
I have no reason to believe that Klaang is still alive, but if what the Suliban woman told me is true, it's crucial that we try to find him.
Klaang'in halen haytta olduğuna inanmak için hiçbir nedenim yok, fakat Sulibanlı kadının söylediği doğru ise O'nu bulmaya çalışmamız hayati önem taşıyor.
But if we can't put all that aside, and try to make Pacey's life easier now he might not have much of one.
Ama bunları bir kenara bırakıp Pacey'nin hayatını kolaylaştırmak için elimizden geleni yapmazsak onun hayatı bitecek.
And if we have any time at the end of class, I'm not promising because I want us to get to our breathing exercises but if we have time, we might try a spiky arrangement or two.
Ve eğer dersin sonunda vaktimiz kalırsa, söz vermiyorum çünkü nefes alma derslerimizi yapmamız lazım ama vaktimiz kalırsa, bir iki sivri aranjman deneyebiliriz.
I don't usually treat adults, but since we have a history, you could come in here, describe the things you're going through, and we'll try to figure out if it really is a recurrence
Genellikle yetişkinleri tedavi etmiyorum, ama bir geçmişimiz olduğundan beri, buraya gelebildin, karşılaştığın şeyleri tanımla, ve o gerçekten bir yinelemeyse onu çözmeye çalışacağız gece terörü ya da o...
Listen, I've been doing some thinking and I don't know whether it's because we're here or Rachel's giving birth but I think we should try to have a baby.
- Dinle, ben biraz düşündüm de.. .. bilmiyorum, belki burada olduğumuz içindir.. .. ya da Rachel doğum yaptığı için..
But I think we might have enough to reach out to the feds... try to run this thing through them.
Federallerle yeterince uğraştık sanırım bu işleri artık öyle yürütmeyeceğiz.
We're doing out best to try and figure out who may have taken your sister... but Duncan is making it very difficult for us.
Kız Kardeşinizi kaçıranın kim olduğunu anlamayıp bulmak için elimizden gelenin en iyisini yapmayı deniyoruz. Ama Duncan işlerimizi çok zorlaştırıyor.
We can try surgery, but I have to tell you, I think, uh, the probabilities are pretty slim.
Ameliyatı deneyebiliriz ama size söylemek zorundayım ; bence ihtimal çok düşük.
But first, we have to try to help her.
Ama önce ona yardım etmeyi denemeliyiz.
Really? We don't have much of that up here. But Dr. Donaldson will try to help if he can.
Fakat gerçek de şu ki, diğerleri patronları devirmeye çalışa dursun, kendileri patron olmak isteyen adamlar var.
It's possible. But armed with this future knowledge, we have to try to make sure that it doesn't happen this time.
Ama bu gelecek bilgi ile silahlı, biz bu kez olmaz emin olmak için denemek zorunda.
But we still have to try.
Ama yine de denemeliyiz.
We'd love to try it, but we only have $ 18 budgeted for dinners.
Denemekten mutluluk duyarız, ama akşam yemeği için yalnızca $ 18 dolarımız var.
But we might have to try to talk Lem into staying.
Ama Lem'i kalmaya ikna etmemiz gerekebilir.