But you have to know traduction Turc
4,961 traduction parallèle
I have to take care of this witch, but it's gonna be all right, and I'll be back before you know it.
Bu cadının icabına bakmam gerek. Ama her şey yoluna girecek... -... ve sen daha fark etmeden geri döneceğim.
You know, they're just little tricks, but you have to start small.
Ufak numaralardı işte ama bir yerden başlamalı tabi.
I know you're mad at me, but right now you have to put that aside.
Bana kızgın olduğunu biliyorum ama şimdi bunu bir kenara bırakmamız gerek.
I know this is difficult to hear, but I have received this information from multiple sources... And I thought you should know.
Bunu duymak zor, biliyorum ama bu bilgiyi birçok kaynaktan edindim ve bilmen gerekir diye düşündüm.
I know, but you have to.
Biliyorum, ama yapmak zorundayım.
But if you have to know, if you're gonna press the issue right now, then my--my answer is no.
Ame eğer ki bilmek istiyorsan eğer bu konunun üzerine gideceksen o zaman cevabım hayır.
But I can tell you that at least you don't have to go through it alone, you know?
Ama en azından bunu tek başınıza geçirmek zorunda olmadığınızı söylemek istiyorum.
I know you're nervous about seeing her again but you don't have to worry. Listen, honey.
Dinle tatlım.
I can do my job, Philip. I know you can, but this time... you don't have to.
- Yapabileceğini biliyorum ama bu sefer yapman gerekmiyor.
And I know I don't have to tell you, but you're working under the same non-compete that William Beck is. But you work for me too.
Ve sana söylemem gerekmiyor biliyorum ancak sen de William Beck gibi rekabet etmeme hükmüne tabisin.
This is the hardest decision I've ever had to make, but my whole life, any time things have gotten remotely, you know, serious with a girl, I've walked.
Bugüne kadar aldığım en zor karardı. Ama hayatım boyunca hiçbir zaman bir kızla bu kadar ciddi derecede yol almadım. 34 yaşındayım, dostum.
I don't know if you've noticed, but I don't have a hell of a lot to lose, so sign my deal or get the hell out of my office.
Farkında mısın bilmiyorum ama benim kaybedeceğim pek bir şeyim yok bu yüzden ya anlaşmamı imzala ya da ofisimden defol.
I know things have been really tense between us this week, um, but I would never want you to think that I'm not proud or supportive of you.
Biliyorum bu hafta aramız biraz gergindi. Ama asla seninle gurur duymayan ve desteklemeyen biri olduğumu düşünmeni istemiyorum.
Well, you know, I can't wait to catch up and hear it all, but I have patients all day.
Arayı kapatıp neler olup bittiğini duymak için can atıyorum ama tüm gün hastalarım var.
Not trying to pressure you, but let Sylvie know I have a great chuppa guy and... Holy homegrown tomatoes.
Baskı yapmıyorum ama Sylvie'nin çok beğeneceği bir şey buldum vay anasını sayın seyirciler.
I know it's a lot, but you have to remember we're ahead of the game.
Fazla geldiğini biliyorum ama oyunun başında bizim olduğumuzu hatırla.
But you should know- - should I divine Mycroft's whereabouts by myself, you have my word the agency will be the first to know.
Ama bilmelisiniz ki... Mycroft'u kendim bulursam, size söz veriyorum, ilk bilen teşkilat olacak.
I don't know how to break this to you, man, but what we have here is classic mountain breeding.
Nasıl söylesem bilmiyorum ama, dostum, burdakiler dağdan inmiş gibi.
Hey, I know that you boys have no morals or integrity, but I will not lie to Danny like that.
Siz erkeklerin ahlak veya dürüstlükten yoksun olduğunu biliyorum ama Danny'ye bu şekilde yalan söylemeyeceğim.
I know the litany detective, but tell me, what do you have to show for these for these efforts?
Hep aynı terane dedektif ama bu çabalar için elinizde göstereceğiniz ne var söyleyin!
Well, my question, I don't wish to, that is... I don't mean to imply that you have some vast knowledge of men, but well, you know more than I do in such matters.
Sorum şu, ki öyle olmasını istemem ve erkekler konusunda engin bilgiye sahip olduğunu da ima etmek istemiyorum ancak bazı konularda benden daha bilgilisin.
I know you have a job to do, but please tell patti She's wasting your time sending you here. I've made it this far.
Yapmanız gereken bir iş olduğunu biliyorum ama lütfen Patti'ye söyleyin bu kadarını yapabildim.
I don't know, but, uh, you know, if you have nothing to hide, why would you be nervous?
- Bilmiyorum ama saklayacak bir şeyiniz yoksa neden gerginsiniz? Onu neden öldüreyim?
So, I know it will be difficult talking about the illnesses, but the stories that you've told us, you'll have to repeat.
Hastalıklar hakkında konuşmanın zor olacağını biliyorum,... ama bize anlattığınız hikâyeleri tekrar etmeniz gerekecek.
No, that's impossible, because I... Maybe you don't want your mother to know, and I understand that, but I have to know what happened that night, Norman.
- Annenin öğrenmesini istemiyor olabilirsin ve anlayışla karşılarım bunu, ama o gece ne olduğunu öğrenmem gerek Norman.
Aram say, "I-I want to know " what time is it. But you have different answer each time. "
Aram da saatin kaç olduğunu öğrenmek istiyorum ama her defasında başka bir cevap veriyorsun demiş.
But you have to have a job to able to work from home otherwise you're just at home, you know?
Tamam, evden çalışanlara bir garezim yok ama evden çalışabilmek için bir mesleğin olması lazım. Yoksa sadece evde durmuş olursun.
But, you know, all the tenants and myself... we were all forced to evacuate, so I have no idea what I'm gonna do, where I'm gonna go.
Ama ben ve bütün kiracılar tahliye edilmek zorunda kaldık. Bu yüzden, ne yapacağımı, nereye gideceğimi hiç bilmiyorum.
But you have got to know... Both of you... Everything that I have done since that time...
Ama ikinizde şunu iyi bilin ki o zamandan beri yaptığım her şey seni Orkestra'dan uzak tutmak ve babanla bir araya getirmek içindi.
But I know you have to go.
Ama gitmek zorunda olduğunu biliyorum.
But you have to do me a favor, Richard, if you run into Gavin ever you have to act really upset about it, you know?
Ama bana bir iyilik yapmalısın Richard olur da Gavin'le karşılaşırsan çok sinirlenmiş gibi yapman lazım, anlarsın.
- Look, I know that Cat thinks that I had something to do with Heather's kidnapping, but you got to talk to her, because she doesn't have all of the facts...
- Cat'in Heather'ın kaçırılmasında parmağım olduğunu düşündüğünü biliyorum ama onunla konuşman lazım. çünkü bütün gerçekleri bilmiyor- -
Sorry to have tied you up, but I didn't know if I could trust you.
Seni bağladığım için üzgünüm fakat sana güvenebileceğimi bilmiyordum.
We don't worry until we're sure we have something to worry about, but if you see her, you let me know, okay?
Endişelenecek bir şey olduğundan emin olana dek endişelenmeye gerek yok ama onu görürsen haber ver tamam mı?
Sorry, I know you're wiped, but I need to have those on the plane by 7 : 00.
Yorgun olduğunu biliyorum ama belgeler yarın sabah uçağa bindiğimde yanımda olmalı.
I know this looks really bad, but you have to understand that this is my...
Gerçekten yanlış göründüğünün farkındayım, ama anlamalısın bu benim b...
So obviously I would like to get married, but, you know, I don't really have any savings.
Açıkçası evlenmek isterim ama kıyıda birikmiş hiç param yok.
I know you guys can't have kids of your own but I think it'd be better for Ethan to be with someone else?
"Çocuğunuzun olmadığını biliyorum Ethan'ın başka birinin yanında olmasındansa sizin yanınızda olması daha iyidir." mi?
I didn't have to, but I didn't think there was an alternative, you know, and he didn't ask to be...
Zorunda değildim ama başka şansım da yoktu ki Ryan da illa böyle olsun diye istememişti.
I know, but before I have to hire some high-priced lawyer and get into a big custody battle, will you just at least lean on him a little?
Biliyorum ama pahalı bir avukat tutup velayet mücadelesine başlamadan önce en azından biraz gözünü korkutur musun?
I know you're married. And you have kids, and... and I'm not into getting tangled up either, but I still want to have a drink with you.
Ve çocukların da var ben de kördüğüm olmaya çalışmıyorum,... ama seninle bir içki içmek istiyorum.
But I do know that I'm here to work, so you may have noticed I haven't taken a drink.
Ama çalışmak için burada olduğumu biliyorum. ~ İçki almadığıma dikkat etmeni isterim. ~ Al.
I would have liked to hold onto you... but I didn't know how.
Seni tutmaya çalışmak isterdim ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.
I-I don't even know what it looks like, but you-you have to do something, you have to save him.
Ben nasıl göründüğünü bile bilmiyorum ama bir şey yapmalısın, onu kurtarmalısın.
Well, we don't have one now, but, you know, our plan is to talk to a few investors.
Şuan bir bütçemiz yok, ama, biliyorsun, planımız... birkaç yatırımcıyla konuşmak.
Now, I can't go with you to Eternal Meadows because then they would know who gave you the tip-off, but I have drawn a blueprint of their facilities as best I could remember.
Sizinle birlikte Sonsuzluk Çayırı'na gelemem çünkü o zaman ipucunu benden aldığınızı anlarlar. Ama hatırladığım kadarıyla tesisin bir haritasını çizdim.
I was... I wanted to get surgery,'cause it's safer, you know, but I only have a week... - All right.
Daha güvenli olduğu için ameliyat olmak istemiştim ama bir haftam var o yüzden böyle yapacağım.
You know you have to have a thick skin, but don't help them.
Biraz geniş olman lâzım, ama çok da yüz verme.
I mean, I don't know if you have anything to say to him, But I think he feels like he would like To get some more things off his chest,
Senin ona söylemek istediğin bir şey var mı bilmiyorum ama, ama bence o çok geç olmadan önce, vicdanını rahatlatmak istiyor.
But if you want to know, you have to play.
Öğrenmek istiyorsan oynamak zorundasın.
I mean, I know the censors have to be vigilant, but if you took even a cursory glance, you'd see that nothing in my subject matter is classified.
Yani sansür konusunda ihtiyatlı olmak gerek biliyorum ama... Eğer şuna üstün körü bir bakarsan yazımda gizli bilgi olabilecek hiçbir şey olmadığını görürsün.