English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / By the time i got there

By the time i got there traduction Turc

126 traduction parallèle
By the time I got there, my feet were so blistered that all I could do was just sit there.
Baloya vardığımızda, ayaklarım öyle su toplamıştı ki, tüm yaptığımız sadece masada oturmaktı.
By the time I got there, I was so tired, Coach, I lost him.
Oraya vardım ama, çok yorgundum Koç, onu kaybettim.
He should have been gone by the time I got there... but he wasn't.
Pistin kenarına doğru gitmeliydi Ben oradaydım ; fakat yapmadı işte.
By the time I got there, everything was blocked off.
Oraya vardığımda, her şeye erişim engellenmişti.
By the time I got there, Marshal White had already been shot. "
"Başkan White zaten vurulmuştu." dedim
By the time I got there, I couldn't get my car to start.
Oraya vardığımda arabamı çalıştıramadım.
By the time I got there, the dog was chomping on it... shit!
Ben oraya gittiğimde, köpek onu çoktan yemişti... Kahretsin!
By the time I got there, Mrs. Kendleman had sprayed the whole damned place.
Oraya gittiğim sırada Bayan Kendleman her tarafa hapşurup duruyordu.
By the time I got there, she'd changed her mind.
Oraya gittiğimde fikrini değiştirmişti.
By the time I got there, the party was over and he was back in bed.
Ama oraya vardığımda parti sona ermişti.
By the time I got there, my feet were so blistered that all I could do was just sit there. I couldn't dance.
baloya vardığımızda, ayaklarım öyle su toplamıştı ki, tüm yaptığımız sadece masada oturmaktı.dans edemedik.
I heard screams, but by the time I got there...
Çığlıklarını duydum ama oraya geldiğimde...
It was done by the time I got there.
Ben geldiğimde zaten bitmişti.
/ Yeah, by the time I got there, though, he'd crashed.
Evet. Ben oraya varmadan Jerry kaza yapmıştı.
He'd left Yankton by the time I got there, and I figured I'd catch him here.
Yankton'a gittiğimde oradan ayrılmıştı. Burada yakalarım diye düşündüm.
By the time I got there, it was clear my father was not only incapacitated, but that he had also severed the patient's hepatic artery, which, in my professional opinion,
Oraya vardığımda babamın bunu yapamayacak durumda olduğu belliydi, üstelik bir de hastanın atardamarını kesmişti.
By the time I got there, there were people everywhere.
Oraya vardığımda büyük bir kalabalık toplanmıştı.
Shots had been heard, so I went over there and, um... as you said, by the time I got there the first two kids had already been shot by Donald and Robert when I arrived.
Silah seslerini duyar duymaz olay yerine gittim ve... dediğiniz gibi, ben oraya varana kadar, ilk iki çocuk çoktan Donald ve Robert'in kurşunlarına kurban gitmişlerdi.
By the time I got there, the husband was dragging his wife under, just trying to stay afloat.
Ben oraya vardığımda adam su üstünde kalmak için karısını suyun altına sürüklüyordu.
By the time I got there, it was too late.
Oraya vardığım zaman çok geçti.
By the time I got there, it was completely healed.
Revire Keller'a göstermek için gittim ama oraya gittiğimde tamamiyle iyileşmişti.
church guy, hobby-shop guy - - they were lunch meat by the time i got there.
Buraya geldiğimde kilisedeki adam ve mağazadaki adam çoktan kendilerini öldürmüşlerdi.
By the time I got there, the police were calling, saying there'd been an accident.
Ama gelir gelmez polis aradı ve bir kaza olduğunu söyledi.
By the time I got there... well... they were pulling her out of the water.
Ben oraya gidene kadar şey onu sudan çıkarıyorlardı.
I had three appointments, and all three positions had been filled by the time I got there.
Üç görüşme yaptım ve oraya vardığımda üç pozisyon da dolmuştu.
He was dead by the time I got there.
Oraya vardığımda ölmüştü.
But whoever killed Harrot was long gone by the time I got there.
Ama Harrot ı kim öldürdüyse..... ben oraya girmeden önce coktan gitmişti.
Once I heard him scratchin'on our screen door... but he was gone by the time Atticus got there.
Bir keresinde tel kapımızı tırmaladığını duydum... ama Atticus oraya vardığında o gitmişti.
By the time I got my clothes on, we got down there, the sun would be coming up...
Biliyor musun? Giyeceğim, aşağılara ineceğiz, ve güneş yükselmeye başlayacak...
The last time I requested a backup, I nearly got shot to death... by Bluto and Lee Harvey Oswald over there!
- En son destek istediğimde, neredeyse kim vurduya gidiyordum... oradaki Bluto ve Lee Harvey Oswald tarafından!
By the time I got out of there though, they all had respect for me, Charlie.
Ama oradan çıktığımda, hepsi bana saygı duyuyordu, Charlie.
They were on their third Mai Tai by the time I got out there.
Bak, zaten ben sahneye çıkana dek üçüncü kokteyllerini içmişlerdi.
Well, I got tired of teaching teenagers. Because by the time they came to me, I felt there wasn't much I could do with them.
Şey, gençlere eğitim vermekten yoruldum... çünkü zamanla bana geldiler, onlar için yapabileceğim bir şey kalmadığını hissetmeye başladım.
Look, uh, I know you've got a plane to catch in Anchorage on Saturday, and I know I'm supposed to fly you there, but I have this errand... I have to run Saturday afternoon, and by the time I'm finished we'll be really late.
Bak, ee, biliyorum Cumartesi Anchorage'da yakalaman gereken bir uçak var ve biliyorum seni oraya benim götürmem gerekiyordu, ama Cumartesi öğleden sonra yapmam gereken bir iş var ve ben onu bitirene kadar çok geç kalırız zaten.
We can try, but I don't think there'd be much of a station left by the time they got here.
Deneyebiliriz, ancak takviye kuvvet gelene kadar istasyondan geriye çok fazla bir şey kalacağını sanmıyorum.
By the time I got to them, though...,... there wasn't anything left of her but stories.
Bu süre zarfında ben de oralara gitmeme rağmen hikâyeleri haricinde hiçbir şey bırakmamıştı.
By the time I got out there, the Captain and the others were gone.
Oraya geri döndüğümde, Kaptan ve diğerleri gitmişti.
By the time I got down there, it was obvious you'd moved on.
Oraya vardığımda hayatına devam ettiğin belliydi.
I got more and more nervous as the time passed. 7 o'clock rolled by and still she wasn't there.
Erken şafak, zamanın gölgeleri.
And by the time I got there,
15 ışık yılı uzaktaydım...
I got a can of oil in the garage too... because there ain't a machine made by man... don't need a squirt of that from time to time just to keep running!
Garajımda bir kutu yağ da var. Çünkü insan yapımı her makine çalışmak için arada sırada ondan birkaç damlaya ihtiyaç duyar!
Then there's the time I got hit by that car, and that time that I ate that six-day-old halibut.
Sonra araba altında kalmıştım bir de bayat balıktan zehirlenmiştim.
I was working during the sign-up, and by the time I got there, the only country left was Portugal.
Kayıt yaptırılırken çalışıyordum ben.
Then I was hungry again, so I went down to the vending machine, but by the time I got down there, I wasn't even hungry anymore.
Sonra tekrar acıktım ve otomat makinesine gittim ama oraya gittiğimde, artık aç değildim.
By the time I got back to the office, there were all these meetings about a sniper who seems to have gone on vacation
Ofise döndüğümde görünüşe göre tatile çıkmış bir nişancı hakkında toplantılar yapılıyordu.
A tourist finally gave him a cellphone to call 911, but by the time the paramedics got there, the guy in the wheelchair was dead, which might have been the end of it, but... except our elderly gentleman here claimed he murdered the victim.
Bir turist dayanamayıp cep telefonundan 911'i aramış. Fakat acil yardım ekibi varana kadar tekerlekli sandalyedeki adam hayatını kaybetmiş. Onun da sonu olabilirdi bu.
By the time I got back to the room housekeeping had been there and the note was gone.
Odaya döndüğümde oda servisi odayı temizlemişti ve not falan gitmişti.
♪ By the time I got there she was already gone ♪
Bak.
I went looking and by the time I got back to my bedroom, there was a guy there.
Bakmaya gittim ve sonra odama geri döndüm, odamda biri vardı.
No, by the time I got out there, they were gone.
Hayır. Oraya vardığımda gitmişlerdi.
Afterwards, he was to check my pipes because the polarity is completely off and the water drains counterclockwise, but by the time I got home, I found him there.
Daha sonraları, boruları o kontrol etti çünkü kutuplaşma tamamen durduğu için su ters yönde akmaya başlamıştı. Eve gittiğimde, onu ölü olarak buldum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]