Carton traduction Turc
540 traduction parallèle
- Oh, yes. The clothes carton.
- Tamam kabindeymiş.
Mr. Carton, the infant has expressed a desire to say good night to you.
Bay Carton, çocuk size iyi geceler dilemek istiyor.
- Hello, Carton.
- Merhaba Carton.
- Don't you think so, Carton?
- Öyle düşünmüyor musun, Bay Carton?
Well, Mr. Carton, even though you do agree with Mr. Stryver I shall still risk his judgment.
Bay Carton, Bay Stryver ile aynı fikirde olsanız bile bu neticeyi riske atacağım.
"Sydney Carton, English advocate." Pass.
"Sydney Carton, İngiliz avukat." Geçin.
Hello, Mr. Carton.
Merhaba, Bay Carton.
Better than the stool I had in London, eh, Mr. Carton?
Londra'daki iskemlemden daha iyi, değil mi Bay Carton?
You know, that couldn't happen in England, Mr. Carton.
Biliyor musunuz, bu İngiltere'de olamazdı, Bay Carton.
Carton if I've misunderstood you before, believe me, I regret it.
Carton seni daha önce yanlış anladıysam, inan bana bundan pişmanım.
Now, Mr. Carton, what is it you want, sir?
Bay Carton, ne istiyorsunuz, efendim?
Mr. Carton, I told you this afternoon that it can't be done.
Bay Carton, bu gün size söylediğim gibi bu iş olmaz.
Well, Mr. Carton, you know I don't like getting mixed up in things.
Bay Carton, bilirsiniz, pis işlere bulaşmak istemem.
I'll do as you say, Mr. Carton but remember now, we can't trust nobody.
Söylediğiniz gibi yapacağım Bay Carton ama şimdiden söyleyeyim, kimseye güvenemeyiz.
Carton.
Carton.
Carton, I don't know what you have in mind, but it's useless to attempt any form of escape.
Carton, aklında ne var bilmiyorum ama beni kaçırmaya çalışman işe yaramayacak.
Carton...
Carton...
I'm afraid we're not going to pull this through, Mr. Carton.
Sanırım bunu sürükleyemeyeceğiz, Bay Carton.
Mr. Carton, you couldn't pay me to do what you're doing, sir.
Bay Carton, yaptığınız şey parayla yapılacak şey değil, efendim.
Oh, no, not me, Mr. Carton.
Oh, ben almayayım Bay Carton.
"Citizen doctor, Lucille Manette and child, Sydney Carton, advocate."
"Yurttaş doktor, Lucille Manette ve çocuk, Sydney Carton, avukat."
Where is Pauline Carton hiding?
Pauline Carton nerede saklanıyor?
Pauline Carton, come let me thank you for you help... while I directed the film.
Pauline Carton, filmi yönetirken benden esirgemediğin yardımların için gel de teşekkür edeyim.
Win a carton of cigarettes.
Bir kutu sigara kazanın.
I've been thinking, cigarettes sell for 60 cents a carton on the boat here.
Düşünüyorum da bu gemide 1 karton sigara 60 sente satılıyor.
He used to receive a weekly carton of cigarettes from Olga Kirshen's lunch stand.
Her hafta "Olga Kirshon'ın Yemek Standı" ndan bir karton sigara gelirdi.
He keeps a carton or more in there all the time.
- Hayır. Orada hep bir karton ya da daha fazlasını saklar.
- Can I get a carton?
- Bir paket sigara alabilir miyim?
We'll change our clothes in a minute and go fetch the carton we saw in the afternoon.
Hemen üzerimizi değiştirip öğlen gördüğümüz kartondaki biraları almaya gidelim.
Let's see that carton, you stone soul.
Ver şu kutuyu, seni taş kalpli herif.
Over a carton.
Hem de bir karton için böyle konuşuyorsun.
If you don't want that carton, I'll just take it along.
Bu karton lazım değilse onu alabilirim mesela.
I brought your carton.
Kartonunuzu getirdim.
Mrs. Verber wanted a large carton, so I brought it over for her -
Bayan Verber büyük bir karton istemişti, ben de onu götürdüm.
A carton?
Karton mu?
A carton that large would hold a lot of toys.
O büyüklükteki bir karton çok fazla oyuncağı içine alabilir.
That carton.
Karton kutu.
What carton?
Ne karton kutusu?
Large carton.
Büyük bir karton kutu.
I sure didn't see any carton.
Orada karton bir kutu görmediğime eminim.
Where would you hide a carton that size?
Sen olsan bu büyüklükteki bir kutuyu nerede saklardın?
But then, only day before yesterday, as I was leaving here after lunch... the hall man handed me a carton of cigarettes and said... Harry the billiard-room attendant had sent them up.
Ama sonra, evvelki gün, öğlen yemekten sonra buradan ayrılırken, kapı görevlisi bir karton sigara uzattı ve bilardo odası görevlisi Harry'nin gönderdiğini söyledi.
You can carry your own carton.
Kendi yükünü taşıyabilirsin.
Get a carton.
Bir karton alalım.
Carton of Mullhall, please.
Bir karton Mullhall, lütfen.
In a carton.
- Bir karton kutuya koy.
The carton?
Karton nerede?
The Carton Bar.
Karton Bar.
Why'd you quit the Carton?
Karton Barı neden bıraktın?
I'm Keiko from the Carton Bar, and a customer of the bank.
Ben Karton Bar'dan Keiko, bankanın da bir müşterisiyim.
Buy a carton, twenty cents, put it in the icebox and you're in business.
Yirmi sente bir kutusunu alıp buzdolabına koysan kâra geçersin.