Catastrophe traduction Turc
902 traduction parallèle
The Hofmeister affair would have turned into a catastrophe of the first order if not for the excellent work of Division 2-B.
Hofmeister işi, 2-B Bölümü'nün mükemmel çalışması olmasaydı büyük çaplı bir felaketle sonuçlanacaktı.
Yes, I was truly overwhelmed by this catastrophe.
Evet, böyle bir felaketin acısıyla boğuluyordum.
You are talking to a man who has laughed in the face of death sneered at doom and chuckled at catastrophe.
Ölümün suratına gülmüş, kadere dudak bükmüş ve felakete meydan okumuş bir adamla konuşuyorsun.
... for several weeks before the catastrophe.
-... düşünmekte haklıyım.
Nothing can save the 8th British Army from a colossal catastrophe.
Sekizinci İngiliz Ordusu'nu hiçbir şey bu muazzam felaketten kurtaramaz.
Now, even money that some catastrophe has brought you here.
- Parayı geçtim, seni buraya büyük bir felaket getirdi.
The worst catastrophe in years.
Büyük bir felâket geliyor.
But out of the ashes of that catastrophe rose a new Chicago... a city of brick and brawn, concrete and guts... with a short history of violence beating in its pulse.
Fakat bu felaketin küllerinden yeni bir Chicago doğdu, Tuğla ve kas gücü, beton ve cesaretten oluşan, kısa bir şiddet tarihine sahip olan bir kent.
This peace conference is a catastrophe!
Bu barış konferansı bir facia!
A catastrophe, a bleeding bellyful of bad luck.
Felaket Bay M ve bolca da kötü şans.
And yesterday a catastrophe happened.
Sonunda dün bir facia meydana geldi.
The animals are the first to escape before a catastrophe, if they are free to escape.
Eğer kaçmaya özgürlerse bir felaketten önce ilk hayvanlar kaçar.
It was a catastrophe.
Tam bir felaketti.
I understood the magnitude the catastrophe he was seeing.
Gördüğüm felaketin önemini anlamıştım. Bu ülkede soykırım yaşanmıştı.
And there catastrophe was installed,
Ve felaketlerde başlamıştı,
In the 2000 centuries since that unexplained catastrophe...... even their cloud-piercing towers of- - Of glass...... and porcelain and adamantine steel... ... have crumbled back into the soil of Altair-4, and nothing...
Bu açıklanamayan felaketten sonraki iki bin asır içinde camdan, porselenden ve sert çelikten yapılmış bulutları delen kuleleri bile ufalanıp Altair-4'ün toprağına karışmış ve toprak üstünde hiç, kesinlikle hiçbir şey kalmamış.
You can imagine Harrington's utter shock at this catastrophe.
Bu felaket karşısında Harrington'un uğradığı şoku tahayyül edebilirsin.
The decorations hideous, the music a catastrophe.
Dekorasyon berbat, müzik rezalet.
When Gran was engaged to Lillian, it was a catastrophe.
Gran ile Lillian nişanlandığında bu bir felaket oldu.
He's a catastrophe.
O bir doğal felaket.
- Good heavens, a catastrophe!
- Tanrı aşkına, felaket!
He told me he hoped for a catastrophe ;
Dün, bana bir felaketin olacağını söylemişti.
If he, and all of the other defendants, had been degraded perverts, if all of the leaders of the Third Reich had been sadistic monsters and maniacs, then these events would have no more moral significance than an earthquake, or any other natural catastrophe.
Eğer o ve diğer tüm tanıklar alçak insanlar olsalardı ve Üçüncü Yönetim'in tüm liderleri sadist birer manyak olsaydı, tüm olanların ahlaki açıdan bir depremden veya..... bir diğer doğal felaketten farkı olmazdı.
A catastrophe of nature will soon turn this island into cinders.
Doğal bir felaket yakında adayı yakıp kül edecek.
- One of ours. - A catastrophe.
Evet ve sonra, denizaltılar tarafından vurulmuş.
The truth won't bring a catastrophe.
Kendi kendimi görüyorum.
From all over Europe, the faithful have been streaming towards St. Peter's to pray for deliverance from the catastrophe which has struck the Earth.
İnananlar, dünyayı vuran felaketten kurtarması için tanrıya dua etmek üzere St Peter kilisesine akıyor.
Although it's true that you haven't missed any catastrophe.
Ayrıca, doğru bile olsa, bu senin başına gelen tek felaket değil, canım.
Does it mean a catastrophe?
Bu bir felaket demek?
? It's a catastrophe!
Bir felakete sebep olacak
You can lead a full life and never encounter a natural catastrophe more violent than a storm.
Bir ömrü, fırtınadan daha büyük hiçbir doğal afete maruz kalmadan tamamlayabilirsiniz.
- What's he saying? -... catastrophe. Les services sont terminés.
Ne söylüyor?
Catastrophe threatens the nation!
Ülkede bir felaket oluyor.
- Catastrophe. Best damn gardener I ever had.
Şimdiye kadar yanımda çalışan en iyi bahçıvandı.
The full catastrophe.
Felaketin tamamı.
If it's not perfect, it will be catastrophe.
Doğru açıyı bulamazsam, bir facia olur.
Without them : Disorder, catastrophe, anarchy
Onlar olmadan : kargaşa, felaket, anarşi
It's anticipating a catastrophe and being prepared.
Beklenmedik bir felakete karşı hazırlıklı olmak.
That would be a catastrophe.
Bu felaket olur.
Oh, monsieur. A catastrophe.
Ah, Mösyö, felaket!
- That is a catastrophe.
- Ah, Tanrım! Bu mu felaket?
It's a catastrophe, a catastrophe!
Bu bir felaket! Felaket!
DALEK : We could let this catastrophe destroy the Thals.
Bu felaketi thalları yok etmek için kullanabiliriz.
A catastrophe!
Bir felaket!
A catastrophe!
Tam bir felaket!
That makes it practically a catastrophe.
Her şey çorba oldu.
A catastrophe? - No, sir!
- Hayır, efendim!
Another catastrophe?
Bana verecek yeni bir felaket haberiniz mi var?
We've found a disaster, a catastrophe, an outrage!
Felaketi bulduk. Rezalet.
- A catastrophe.
- Bir yıkım.
This is a catastrophe.
Bu bir felaket.