Cities traduction Turc
3,237 traduction parallèle
In a city largely built to evoke ancient cities like Athens and Rome, is the dominant architectural structure based on an icon of ancient Egypt?
Atina ve Roma gibi Antik şehirleri yeniden canlandırmak için yapılan büyük bir şehirde, baskın mimari yapı, antik Mısır ikonuna mı dayanıyor?
Cities were scary things in the'20s, but poetic too.
20'lerde kentler ürkütücü, ama şiirsel yerlerdir.
This city, Shanghai, the Paris of the east. One of the most Cosmopolitan cities in the world at that time, created that challenge.
O günlerde dünyanın en kozmopolit şehirlerinden biri olan Şanghay'da Doğu'nun Paris'inde başkaldırı başladı.
How about Mr. Metzger making us memorize the whole opening of "a tale of two cities"?
Ya Mr. Metzger'in bize "2 şehrin hikayesinin" tüm giriş kısmını ezberletmesine ne demeli?
We also have the urban cities, right?
Gelişmiş kentlerimiz de var, değil mi?
How the first seeds sprouted into cities and civilizations.
İlk tohumların şehirlerde ve medeniyetlerde nasıl filizlendiğini...
So more than 12 billion years ago, stars are already creating the element that will spur the Iron Age, allow for the building of cities and the creation of some of mankind's most famous monuments.
12 milyardan daha uzun zaman önce yıldızlar çoktan Demir Çağı'na teşvik edecek şehir oluşumlarına olanak sağlayacak ve insanların en ünlü heykelleri için gerekecek elementi oluşturuyorlardı.
By 3,000 B.C., some of these Sumerian settlements can truly be called our first cities.
M.Ö. 3,000'e kadar, bu Sümer yerleşimlerden bazıları gerçek anlamda ilk şehirlerimiz olarak anılabilecek.
In these first cities, crops are king.
Bu ilk şehirlerde, mahsuller asıl tahtta sahipler.
Settlements have grown into cities.
Yerleşimler şehirlerde büyüdüler.
We built cities, then civilizations.
Şehirler inşa ettik, ardından medeniyetler.
I've got "Henrys" in 17 cities around the world.
Dünya çapında 17 şehirde Henry'lerim var.
The first great new wave director, Agnes Varda, made this film, which perfectly captures the spirit of the new wave, its sense of drifting through modern day cities.
Yeni dalganın ilk büyük yönetmeni Agnes Varda yeni dalganın ruhunu mükemmelen yakalayan modern kentlerde akan hayattaki gayesizliği gösteren bu filmi çekti.
Workers and peasants were moving into cities, into apartment blocks like this, which Mussolini had built way back in the'30s.
İşçiler ve çiftçiler kentlere gelmekte, bunun gibi apartmanlara yerleşmektedir. Mussolini bunları, 30'larda inşa ettirmiştir.
On Earth, cities might not be there, but the continents would still be almost in exactly the same places that they are now.
Dünya üzerinde şehirler olmayabilir, ama kıtalar hala şimdi oldukları yerde olacaklar.
In Siberia, the Russian Arctic, the mineral wealth has given rise to large cities.
Rus Arktiği'ndeki Sibirya'da, maden bolluğu büyük şehirlerin kurulmasını sağladı.
Like all Arctic cities, Norilsk depends on a power plant, which heats everybody's home.
Tüm kutup şehirleri gibi Norilsk de herkesin evini ısıtan bir enerji santraline bağlı.
But towns and cities are very recent arrivals in the polar landscape.
Fakat kent ve şehirler kutup manzarasına çok kısa zaman önce dâhil oldu.
In his unforgettable road movie, Alice in the cities, the camera cranes down under a boardwalk to find Rüdiger Vogler, a journalist, who's drifting and numb.
Unutulmaz yol filmi "Alice Kentlerde" de kamera, bir tahta iskelenin altında Rudiger Vogler'i hayattan kopmuş, uyuşmuş bir gazeteciyi bulur.
Leonard, I'm on a lifelong trajectory that includes a Nobel Prize and cities named after me, all four wisdom teeth fit comfortably in my mouth without need of extraction, and my bowel movements run like a German train schedule.
Leonard, bir Nobel ödülüne ve adımın koyulacağı şehirlere doğru giden bir yoldayım dört yirmilik dişim de çekilmeye gerek olmaksızın ağzıma gayet uyum sağladılar ve bağırsaklarım da Alman tren şebekesi gibi işliyor.
In London and other great cities.
Londra'da ve diğer büyük şehirlerde.
When they took off to go to the big cities to earn a living, nobody was left here.
Geçim sıkıntısı yüzünden büyük şehirlere kaçınca kimseler kalmadı.
[Huang tu di] Again, we're far away from modernity and big cities.
Yine modernlikten ve büyük şehirlerden çok uzaktayız.
Tsai's second film, Vive l'Amour, [Ai qing wan sui] is about the loneliness of life in modern cities.
Tsai'nin ikinci filmi "Yaşasın Aşk" da, modern kentlerdeki yalnızlığı anlatır.
But Haneke makes his point, that we don't connect as human beings in European cities, with a brilliant stylistic coup.
Ama Haneke, Avrupa'daki insanları birbirine bağlayan bir şey olmadığını yani gerçek amacını zeki bir numarayla gösterir :
Nature still looked lovely, cities looked even more.
Doğa hala harika görünür. Kentler daha da güzeldir.
Snow geese travelling up the East Coast of America pass one of the greatest cities in the world.
Amerika'nın doğu sahilinin yukarısına göç eden Mavi Kazlar dünyanın en büyük kentlerinin birinin üstünden geçiyorlar.
There are plans to turn Haenam, Youngnam, Taean into leisure cities.
Zhong Nan Hainan sahili ve bütün doğu sahili yolcu artışıyla batı sahil turu.
You are 15 minutes away from getting in the ring with Twin Cities, a vicious League bot.
Twin Cities ile ringe çıkmanıza 15 dakika var. Acımasız bir lig robotu.
Kicking off the evening, in our first undercard, the two-headed tyrant, Twin Cities!
Gecenin başlangıcı olarak ilk maçımızda iki kafalı zalim Twin Cities var!
Opposing Twin Cities, in his first professional fight, hailing from parts unknown, Atom!
Twin Cities'in rakibi ilk profesyonel maçına çıkacak bilinmeyen bir yerden gelen Atom!
Thank you, Twin Cities.
Teşekkürler, Twin Cities.
Five exams in five different cities.
Beş farklı şehirde beş muayene.
I lost my purse four cities back and when I say that we can't pay that...
Çantamı dört şehir önce kaybettim. Ödeyemeyeceğimizi söylediğim zaman... gerçekten ödeyemeyeceğimizi kastettim.
Facing extinction, mankind withdrew behind walled Cities under the protection of the Church.
Yok oIma tehIikesi karşısında insanoğIu, kiIisenin koruması aItında, duvarIar ardındaki ŞehirIer'e çekiIdi.
And the citizens from the Cities have complete faith in the Church's ability to keep them safe.
Şehirler'deki vatandaşlarln, kilisenin onlarl koruyacağlna dair inançlarl tamdlr.
If you take any action to leave the Cities, it will be seen as an act of aggression against the Church.
Şehirler'den ayrllmaya kalkacak olursan kiliseye karşl geldiğin varsayllacaktlr.
- The Cities.
Şehirler.
Heading back to the Cities would be suicide, right?
Şehirler'e dönmeleri intihar olmaz ml?
There is no sun in the Cities.
Şehirler'de güneş yok.
It's gonna take everything we have to stop that train before it reaches the Cities.
O treni Şehirler'e varmadan önce durdurmak için her şeyi yapmallylz.
Accept the blood of the Queen, and together, we can return to the Cities as brothers.
Kraliçenin kanlnl kabul et. Sonra, Şehirler'e, kardeş olarak döneriz.
A risk to the security of the Cities.
Şehirler'in güvenliği için bir risk.
I build cities.
Ben şehirler kurarım.
Cities and cars and mortgages.
CD'ler, arabalar, emlaklar...
Your cities, your families, your homes, all will be destroyed.
Şehirleriniz, aileleriniz, evleriniz, dağılmış olacak.
Over the mountains, in the cities, there was the biggest crime wave this country'd ever seen.
Dağların üzerinde, şehirlerde bu ülkenin gördüğü en büyük suç dalgası vardı.
- And all that illegal liquor was flowing down from the hills to the cities by the truckload.
Ve bütün o kaçak içkiler kamyon sevkiyatıyla tepelerden şehirlere akıyordu.
They mopped up by hitting cities with tactical non-nuke warheads and landed ground troops where they needed strategic pressure.
Onlar Nükler savaş başIıkları ile şehirleri vurdular. Ve kara birlikleri geldiğinde onların stratejik baskıya ihtiyaçları vardı.
You're the number one organized crime threat in the United States, having set up franchises in over 1,000 American cities.
1.000'in üzerinde bayiliği siz yönlendireceksiniz.
Maybe more cities will do this.
Belki başka şehirler de bunu yapar.