English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ C ] / Clause

Clause traduction Turc

724 traduction parallèle
Santa Clause doesn't give presents to children who cry.
Yaramazlık yaparsan eğer, Noel baba hediye getirmez.
There's a suicide clause in the policy.
Poliçede intihar için bir madde vardı.
Suicide clause.
İntihar maddesi.
Is the insurance clause here?
Sigorta şartı var mı bunda?
Pay particular attention to this first clause because it's most important.
Birinci maddeyi çok dikkatli dinle, çünkü çok önemli.
That's the usual clause. That's in every contract.
O her kontratta bulunan bir madde.
That's what they call a sanity clause.
Buna yasal yeterlik hükmü denir.
It contains, in code... the vital clause of a secret pact between two European countries.
İçeriği, kodlanmış olarak iki Avrupa ülkesi arasındaki ölümcül bir anlaşmanın metni.
Here's how I interpret the clause...
Koşulları şöyle yorumlarım...
The most important clause was never written down... just memorized by the two people who signed it.
O anlaşmadaki en önemli madde yazılmadı sadece imzası olanlar tarafından ezberlendi.
Just that one clause in the treaty.
Sadece o tek maddeyi.
Clause 27.
27. maddeyi.
Clause 27.
Madde 27.
That's the secret clause.
O gizli bir madde.
I know it, Clause 27.
Biliyorum, 27. madde.
The subject, predicate, adverbial clause, each in its proper place, and then you...
Özne, yüklem, zarf tümleci, her biri yerli yerinde. Ve sonra sen...
Listen, baby. There's a clause in every accident policy... a little thing called double indemnity.
Dinle, kaza poliçesinde çifte tazminat diye bir madde vardır.
As you know, it contains a double indemnity clause.
Biliyorsun bu poliçede çifte tazminat maddesi var.
"from the 1st to the 23rd clause."
"hükümlerinden alınmıştır."
- Then why did she have a clause inserted in her will requesting her burial at Mount Auburn?
- Öyleyse neden vasiyetine öldüğünde Mount Auburn'a gömülmek istediği maddesini koyma zahmetine katlandı?
- Training clause.
- Talim maddesi.
He won't have confidence with a two-week clause.
İki haftalık sözleşmeyle sana güvenmez.
- It's not the two-weeks clause.
- Sorun iki haftalık sözleşme değil.
The two-weeks clause.
İki haftalık sözleşme.
I'm glad I got that two-weeks clause.
İki haftalık sözleşme için seviniyorum.
Article 96, the catch-all clause.
Madde 96, Ucu açık bir madde.
Well, if the trial judge advocate is aware of that clause,
Eğer, mahkeme heyetinin bu madde hakkında bilgisi varsa,
DePalma, you know your contract, the morals clause.
Evet, doğru, DePalma. Anlaşmayı biliyorsun, ahlaki maddeler.
This clause A here, "Party of the first part," that's you. Mmm-hmm.
Buradaki şu A bendi, "alıcı taraf", bu sensin, mımm-hımm.
WELL, IT'S IN THE NATURE OF AN ESCAPE CLAUSE.
İşte burada.
YOUR ESCAPE CLAUSE. " WHEREAS THE PARTY OF THE FIRST PART,
Cayma hakkı maddesinin doğasında vardır bu.
OF LIVING, MR. BEDEKER, YOU EXERCISE THIS ESCAPE CLAUSE BY CALLING UPON ME TO FURNISH YOUR- -
Basitçe, yaşamaktan sıkılacak olursanız Bay Bedeker, feragat etmek için bu cayma hakkını beni çağırarak...
ABOUT THAT ESCAPE CLAUSE, YOU CARE TO UTILIZE IT NOW?
Onu şimdi kullanmak ister misiniz?
Look at Clause 4.
4. Fıkraya bakın.
If Blanche will only let us out of that clause in the contract which says that we have to make a picture with Baby Jane for every picture that we make with Blanche.
Eğer Blanche bizi kontrattaki "Blanche'la yaptığımız her film için Jane'le film yapmak zorunda olduğumuzu" söyleyen... şu maddenin dışında tutacak olursa.
There's a clause in the will, it's in many of these Boston wills, although civilised people don't put such drivel in wills any more.
Vasiyette bir madde var, Boston vasiyetlerinin çoğunda olur, gerçi artık medeni insanlar bunları koymamaya başladı.
Except Clause 6, for which I need your advice.
Madde hariç. Bunun için senin tavsiyen gerekiyor.
Let's get back to serious matters. I want this clause to explicitly cover the risk of murder...
Poliçede cinayet maddesi de dahil, bütün konuların açıkça belirtilmesini istiyorum.
In very small print, there is a short clause, which says that McBain or his heirs lose all rights if, by the time the railroad reaches this point, the station ain't built yet.
Ufacık bir yazıyla, kısa bir cümle vardı, diyordu ki, eğer demiryolu buraya ulaştığında inşaat tamamlanmamışsa, Mc Bain ve varisleri, tüm haklarını kaybederler.
And that's why we're asking you... after all, why don't you read clause number 5 yourself?
Bu yüzden size şunu soruyoruz velhasıl, 5 numaralı koşulu neden kendiniz okumuyorsunuz?
Just like you, I think that clause is...
Sizin gibi biri, bence bu şart- -
Read your contract over. There's a clause.
Üzgünüm, sözleşmenizi yeniden okursanız orda bir madde var.
In that case, I shall add the appropriate clause.
Bu durumda, uygun olan bir hükmü ekleyebilirim.
I assume there's an accident indemnity clause?
Diyelim ki bir tür kaza meydana geldi?
A morality clause.
Ahlaksal bir cümle.
Anyway, he tells me that there's a very interesting clause in that will.
Vasiyette çok ilginç bir madde olduğunu söyledi.
I also know, because Mr. Jameson told me on the telephone, that there is an emergency clause for... well, for problems like this.
Keza ben de, Bay Jameson telefonda söylediği için, biliyorum ki,... şey bu türlü durumlar için bir acil durum fıkrası var.
And waste everybody's time? You know the maintenance clause is a smoke screen.
Bakım maddesi bir paravan.
There's one clause yet to go in my contract.
Kontratıma eklenmesi gereken bir madde bu.
There must be a clause saying that I and Bruce Pearson will stay with the club together or else go together.
Şöyle bir madde eklenmeli : Ben ve Bruce Pearson kulüpte birlikte kalırız ya da başka bir yere birlikte gideriz.
Tell him your clause.
Ona maddeni anlat.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]