Cooing traduction Turc
109 traduction parallèle
Do you suppose you two could stop billing and cooing just long enough... for me to have a little word with Paula?
Kumrular gibi ötüşmeye biraz ara verebilir misiniz acaba? Paula ile biraz konuşmak istiyordum.
The next billing and cooing will take place at 8 : 45.
Bundan sonraki kumrular bölümü saat 8.45'te başlayacak.
She'll not be answering you Professor and you're cooing like a pigeon
Size cevap vermeyecek Profesör ve sizde güvercin gibi ötüyorsunuz.
They are cooing to each other
Birbirlerine cıvıldıyorlar.
Lovely couple cooing over the breakfast table.
- Evet. Güzel çift kahvaltı sofrasında cilveleşiyor.
Has the screaming eagle been transformed into a cooing dove?
Çiğlık atan kartal öten bir güvercine mi dönüştü,?
- By your leave, sir. My pigeon is cooing.
İzninizle bayım, güvercinim ötüyor.
Gal likes a little cooing first.
Piliçler artık önce biraz nazlanıyorlar.
This glass we'll drink to the dove sitting on a branch and cooing.
Bu kadehi dalda oturan ve öten kumru kuşuna içeceğiz.
The cooing of doves and the hum of dragonflies made it lonesome and like everybody's dead.
Kumruların ve yusufcukların ötüşü yalnızlaştırıyordu, herkes ölmüş gibi.
"Seen cooing over calamari with not-so-new sugar daddy," "was Jessica Rabbit, wife of Maroon Cartoon star Roger."
Roger Tavşan'ın eşi Jessica Tavşan, ünlü çapkınla birlikte görüldü.
- Yeah. - [Cooing]
Evet.
Still coochy-cooing, you two?
Siz ne haltlar karıştırıyorsunuz?
I found her cooing over the student who skims the koi pond.
Gölette taş sektiren bir öğrenciyle cilveleştiğini gördüm.
[pigeons cooing]
KÖPEK CAMBAZI
The cooing of pigeons and the babbling of fools.
Öten güvercinler ve aptallarla gevezelik.
The robins are singing, the pigeons cooing...
Kuşlar şarkı söylüyor, güvercinler ötüyor...
All that cooing'and flapping'and shittin'all over shop.
Tüm o cıvıldamalar, kanatlar, dükkanın her tarafına pislemeler falan.
[Cooing] Oh, you like that, don't you, Punam?
Bunu seviyorsun değil mi Punam?
- [Cooing] No pictures.
Fotoğraf çekmeyin.
Or you'd perch on the balcony and make cooing noises. jutting your head back and forth...
Ya da balkona tünemen ve güvercin sesi çıkarman, kafanı ileri geri götürmen.
"... in her arms and singing to it, tickling it, and the child was cooing with delight.
Belki de bir yaşında olan bu çocuğu gıdıklıyor, ona şarkı söylüyordu.Çocuk keyifli sesler çıkarıyordu.
Yeah. ( baby cooing ) - I want to go home.
Evet.
I don't have all day to chitchat with the rabble. ( baby cooing ) Sam Callahan, I want to have your baby.
Bütün gün sizinle sohbet edemem.
Okay, I will. ( COOING ) Bye, princess.
Selam prenses. Anne hadi.
[Crying ] [ Stops crying ] [ Cooing]
O sadece yakut çalmıyor.
Sorry, but the next page consists solely of cooing, tickling and lap-sitting three things definitely not in my range as an actress.
- Üzgünüm usta ama sonraki sayfa tamamen mırıldanma, gıdıklama ve kucağa oturmalarla dolu. Oyuncu olarak kesinlikle sınırlarımda olmayan üç şey.
( cooing ) He's beautiful.
- Çok güzel bebek.
[Baby cooing ] ( Man's voice ) The cow says... [ Cow mooing]
İnekler "mö" der.
( cooing ) :
Merhaba!
[Cooing of baby]
Tutmak ister misin?
[Cooing] HONEY, EVEN IF YOU DON'T WANT TO LISTEN TO ME AS... SOMEONE WHO CARES ABOUT YOU,
Tatlım, eğer seni umursayan biri değilmişim gibi davranacaksan,
LISTEN, THANKS FOR HELPING. [Cooing]
Yardımın için sağol.
( cooing )
Ben tutmayayım.
( BABY COOING ) Five bucks?
Beş dolar mı? Beş dolar. Sadece dokunma mı?
[COOING]
Hey, Suzie.
- This... - [Cooing]
Bu...
You got half an hour or I start cooing in his.
Yarım saatin var yoksa ona söylerim.
I mean, here's a man who has just shoved her violently suddenly cooing at her, reaching out to her.
Yani onu sertçe iten bir adam birden kumru gibi öterek ona elini uzatıyor. Size dönüp ne kadar naziksin, dedi demeyin bana.
- [Cooing, Giggling] If the "X" chromosome and the "Y" chromosome get to the egg at the same time... - the "X" always wins out.
Eğer x kromozomu ve y kromozumu yumurtayı aynı anda döllerse, x kromozomu her zaman kazanır.
[Baby Cooing]
İkisi de çok güzel görünür ;
[Quiet Cooing] Maggie!
Maggie!
[All Cooing] I did it!
Başardım!
I can't- [Cooing, Laughing]
Yapamam...
- [Electrical Surging ] - Hmm? - [ Cooing]
Küçük Maggie, sen çok şirin bir küçük bebeksin değil mi?
[Cooing] So what do we do with our friend here?
Bu arkadaşımızı ne yapacağız?
Believe me, it'll be off in nap city for hours. [Cooing ] [ Giggling]
İnan bana, saatlerce uyku şehrinde olacak.
[Cooing]
Neyden bahsediyordunuz?
[Cooing]
Hey, git buradan.Git Git.
( Girls imitating doves'cooing ) miss elliot approved of my arrangements. Why should she not?
Diana ve Mary'nin ayrıldığını hatırladım... çok yanlız olmalısınız.
- [Cooing]
Alışverişe çıktı.