Cooking traduction Turc
6,708 traduction parallèle
Come see! Mum's cooking.
Gel bak, anne yemek pişiriyor.
What's cooking?
Ne var ne yok?
Frankie : He's got a few felony assault and battery charges, but mostly drug stuff... for cooking and selling crystal meth.
Bir çok tehdit ve saldırı suçu var ama çoğu uyuşturucuyla ilgili.
I had to come up to see what is Neal cooking?
Gelip Neal ne pişirmiş görmek istedim.
El's cooking dinner.
El'in yemek gecesi.
I thought we ran out of cooking gas.
Tüpün bittiğini sanıyordum.
I've gotten totally spoiled by Taylor's cooking.
Taylor'ın yemek pişirmesi beni şımarttı.
I do most of the cooking around here.
Evde yemek işinin çoğunu ben yaparım.
I'll just try acting a lot more like Taylor, but not with the cooking or anything.
Taylor'a daha çok benzemeye çalışıyorum ama yemek yapma veya diğer konularda değil.
Or maybe with the cooking, actually.
Ya da yemek pişirmede olabilir.
You all know I am a chef, I love cooking.
Hepinizin de bildiği gibi ben bir aşçıyım, pişirmeyi severim.
And I ain't cooking'up no more.
Daha fazla yemem!
- Still's cooking a little 80 proof. - Ooh!
- Still de biraz 80 lik mal var.
I'm cooking, Coq au vin.
Ben pişiriyorum. Coq au vin.
Are you cooking? Mmm.
Yemek mi yapıyorsun?
We're not cooking the turkey.
- Hindi pişirmiyoruz.
He came home and told her about this piece of chicken that he was cooking.
Eve gelmiş ve pişirdiği tavuk parçasını anlatmış.
In truth, it did take a while for my palate to readjust to my lady's unsweetened cooking.
Aslında, hanımımın şekersiz yemeklerine yeniden uyum sağlamak biraz zaman aldı.
Do you do that while you're cooking them or after?
Pişirirken mi yoksa sonradan mı kullanıyorsun?
Cooking is a passion.
Yemek yapmak benim için bir tutku.
I'm looking forward to that! Hawk didn't realize that being good at cooking connotes the good usual amount of leftover will decrease. }
ölümsüzdür.
If my daughter goes abroad to study, who will do the cooking, who will do the laundry, who will do the cleaning?
Kızım yurt dışına okumaya giderse yemekleri kim yapacak, çamaşırları kim yıkayacak, temizliği kim yapacak? Bu tarz şeyler.
What are you cooking?
Ne pişiriyorsun?
Tien, the boss, has got awesoe dim sum cooking in the kitchens.
Tien, patronları, mutfakta harika mezeler yaptırıyor.
And a pretty tasty chemical weapon cooking in a secret lab upstairs.
Ve üstkatta da oldukça leziz kimyasal silah yapıyor
With Rut cooking up breakfast and our cars pretty much holding out...
Rut'ın kahvaltıyı hazırlamasıyla ve arabalarımızın da şartlara oldukça iyi dayanmasıyla...
Amy's gonna be going over her weekly budget. And Charles will be attending a "pizza for one" cooking class.
Amy haftalık mali programını düzenleyecek ve Charles da tek kişilik pizza kursuna gidecek
There was no "pizza for one" cooking class tonight.
Bugün tek kişilik pizza dersi yoktu.
You cooking dinner or what?
Akşam yemeği falan mı yapıyorsun?
You got a problem with my cooking?
Yemekle ilgili bir problem mi var?
If I move back in, I'm paying rent, and I'm not cooking for - you anymore.
Eğer geri taşınırsam, sana kira öderim ve artık senin için yemek yapmam.
Richard has told me it's fiscally irresponsible to have bagels messengered from New York every morning, so what I'm doing here is I'm cooking!
Bu yüzden de Richard her sabah New York'tan simit sipariş etmemi sorumsuzca buldu. Ben de artık yemek pişiriyorum!
You're not busy cooking all day, though, are you?
Bütün gün yemek pişirmeyeceksin, değil mi?
More like DNA, but you're cooking with gas, Agent Brody.
Daha ziyade DNA'ya ama tam üstüne bastın Ajan Brody.
I think I know what our witches were cooking in the Wiccan kitchen.
Bence, bizim cadının Wiccan mutfağında ne pişirdiğini biliyorum.
He lets me live with him in exchange for cooking and - housework.
Ev işleri ve yemek yapmam karşılığında onunla yaşamama izin veriyor.
- And why are you cooking?
Ve neden yemek yapıyorsun?
We found no tourniquet, no needles, no cooking supplies anywhere near his body.
Cesedinin yakınında ne turnike, ne iğne ne de pişirme araçları vardı.
Does this mean you're cooking? I'm cooking.
- Bu senin pişireceğin anlamına mı geliyor?
What about who's running Boyd inside the ISI, or what they're cooking up together?
Peki ya adamı İstihbarat'dan kimin yönettiği ya da beraber ne işler çevirdikleri?
Um, well, I don't have a job, currently, right now, in the traditional "nine to five" sense, but, uh, I got a lot cooking.
- Şu anda geleneksel anlamda dokuz beş arası bir işim yok ama bol bol yemek pişiriyorum.
You're right, Mr. F, cooking is easy.
Tarife uydum. Haklıymışsınız Bay F. Yemek yapmak çok kolay.
Even Ducky's got something cooking.
- Ducky'nin bile sevgilisi var.
What, is he cooking cumin?
Ne, kimyon mu pişiriyor?
And now we are cooking.
İşte başladık.
- I don't know what's gonna kill me first, boredom Or your cooking.
Beni önce sıkıntı mı yoksa senin şu yemeklerin mi öldürecek bilmiyorum.
I'm cooking actual food.
Gerçek yemek pişiriyorum.
And I tried to cook you a chicken without any practical means of cooking a chicken. Because... I think you're beautiful and...
Ayrıca pişirmeme imkân yokken sana tavuk pişirmeye çalıştım çünkü bence çok güzelsin ve senden hoşlanıyorum.
I can't believe you're cooking.
- Yemek pişireceğine inanamıyorum.
She spent all day cooking.
Tüm gün yemek yaptı.
I should probably do the cooking.
Gerçi yemeği ben yapsam daha iyi olabilir.