Cray traduction Turc
794 traduction parallèle
Give orders to Lord Cray to retreat.
Lord Cray'e geri çekilme emri verin.
Proceed, Mr. Cray.
Buyurun Bay Cray.
Mr. Cray, I tried a bottle of Mountain Brook. It made me sick.
Bay Cray, Mountain Brook'dan bir şişe denedim beni hasta etti.
- Mr. Cray, I think...
- Bay Clay, sanırım -
Mr. Cray, you killed him. Yeah.
- Bay Cray, onu öldürdünüz.
Cray Callan is gonna try and kill you.
Cray Callan seni öldürmeye çalışacaktır.
Cray Callan ring a bell?
Cray Callan bir şeyler çağrıştırıyor mu?
Cray Callan.
Cray Callan.
You hop, step and jump as many miles as I have today and you'd be tired too.
Benim kadar sıçrayıp dans etseydin... ... sen de yorulurdun.
We'll skip and hop in our little wooden shoes
Sıçrayıp zıplayalım küçük tahta pabuçlarımızla.
- Friend of mine caught him on the first bounce.
Bir arkadaşım, ilk sıçrayışında yakalamış onu. Öyle mi?
And now, I present... the world's smallest little elephant... who will spring from this springboard... in one spring... to the top of this pyramid, waving his little flag... for a grand climax!
Ve şimdi karşınızda dünyanın en küçük fili. Tramplenin üzerinde yaylanacak ve tek sıçrayışta piramidin tepesine inip, bayrağı sallayarak muhteşem bir final yapacak.
Playing with the gentle breezes Romping with the bumblebeeses
Esintiyle oynama Arılarla sıçrayıp oynama
But he's still jumping out there.
Ama hala şurada sıçrayıp duruyor.
He jumped the fence and entered the courtyard.
Çitten sıçrayıp, avluya girdi.
He's a leaper, that one.
Tam bir sıçrayıcı.
The black colt pitched me into a fence on the first buck and my old man come over, prodded me with his boot, said :
Yağız tay, daha ilk sıçrayışta beni üstünden attı... Ve babam yanıma gelip beni çizmesiyle dürttükten sonra dedi ki :
Cavorting and spawning every morning Under the deep blue sea
Deniz altında sıçrayıp oynamak.
So it was, ladies and gentlemen, that the countess of Landsfeld, relinquishing power and glory, remembered our offer and took the incredible leap over the ocean.
İşte bu şekilde, bayanlar ve baylar, Landsfeld kontesi güç ve şöhreti arkasında bırakmış bir halde teklifimizi hatırladı ve okyanus ötesi inanılmaz bir sıçrayış gerçekleştirdi.
"The breakfast with the built-in bounce."
"Sıçrayışlarla kahvaltı."
And they would leap high into the air and return in the same hole they made in the water when they leaped.
Sudan ok gibi sıçrayıp suda zıplarken oluşturdukları boşluğa düşüyorlardı.
I dreamt of jumping up and touching it.
Hayalim, sıçrayıp ona dokunmaktı.
Big jumper.
Büyük sıçrayıcı.
You could be sure of death on the Devil's Leap, Mr. Blore.
Şeytan Sıçrayış'ında ölümden emin olabilirsiniz.
Devil's Leap?
Şeytan Sıçrayışı?
- The Devil's Leap.
Şeytan Sıçrayışı.
Bilbo made a mighty leap on his broad hobbit feet, clear to the shore, and darted up the nearest tunnel as fast as he could go.
Bilbo, o geniş hobbit ayaklarıyla kocaman bir sıçrayış gerçekleştirdi, kıyıya kadar ulaşıp, olabildiğince en hızlı bir şekilde en yakın tünele doğru fırladı.
Hop and a skip.
Küçük bir sıçrayış.
Well, that's quite a jump for a little girl from south of the border.
Sınırın güneyinden küçük bir kız için bu hayli büyük bir sıçrayış.
He leaps into the air...
Havaya sıçrayıverip...
When it started to jump, I could move me hand.
O sıçrayınca ben elimi hareket ettirebiliyordum.
Of course, it's a bit of a jump, isn't it?
Bu büyük bir sıçrayış.
But jumping up and high like this.
Sıçrayıp böyle vurdu.
The forces under Nimitz were to make a series of giant leaps from island to island - the Marshall lslands, the Marianas, Iwo Jima, Okinawa.
Nimitz'in emrindeki kuvvetler bir adadan ötekine büyük sıçrayışlar yapacaktı. Marshall Adaları, Mariana Adaları, Iwo Jima ve Okinawa.
You cling, grunting, to the machine, accompanying the erratic rebounds of the steal ball with exaggerated thrusts of your hips.
Hırlayarak, çelik topun ani sıçrayışlarına abartılı bel hareketlerine eşlik ederek yapışıyorsun makineye.
You are trying to hide you want to die.
"sıçrayışın, Lionello." "Neden sıçradığını biliyorum..."
Mr Hilltop, would you hop up on your feet and stand beside this table?
Bay Hilltop, sıçrayıp, masanın yanında ayakta durur musunuz?
It isn't a very tall wall Couldn't stop me I have a favor to ask
Duvarlar benim için çok yüksek değildi sıçrayıp geldim senden bir iyilik isteyeceğim dur hele... madem geldin, ben senden birşey isteyeceğim eğer yaparsan, ben de sana yardım ederim
- Hey, what is that jump called?
- Bu sıçrayışın adı ne?
If you see a cat do something really poor, for a cat, that is, like jumping from the floor up onto a table and landing in four coffee cups.
Hiç bir kedinin, bir kediye göre çok zavallıca bir şey yaptığını gördünüz mü? Mesela sıçrayıp dört kahve fincanının içine iniş yapması.
I'm wearing that horse's head myself... all reined up in old language and old assumptions... straining to jump clean-hoofed onto a new track of being I only suspect is there.
O atın kafası benim omuzlarımın üzerinde duruyor... eski bir lisanın içinde, eski varsayımlara zincirlenmişim... bunlardan bir sıçrayışta kurtulup toynaklarımı orada olduğunu umduğum yeni bir patikaya basmak istiyorum.
A picture in 3 steps and up the tower in seven steps
3 sıçrayışta bahçedeyim
Jump!
Sıçrayın!
Try a little jumping, one, two, three.
Biraz sıçrayıverin. Bir, iki, üç.
That leap was incredible.
O sıçrayış da neydi öyle.
"The Great Muppet Caper."
- "Büyük Muppet Sıçrayışı."
A face bounce!
Yüzüstü sıçrayış!
A double face bounce!
Yüzüstü çifte sıçrayış!
- A face bounce...
- Yüzüstü sıçrayış...
One of these just might jump out and do you in.
Şunlardan bir tanesi sıçrayıp, seni öldürebilir.
You didn't think we were gonna make that last jump, did you?
Son sıçrayıştan sağ çıkamayacağız sandın, değil mi?