Crowded traduction Turc
2,031 traduction parallèle
It's a lonely life, my friend - crowded, but lonely.
Yalnız bir hayat, dostum, kalabalık ama yalnız.
Oh, I've got some thoughts, too... some thoughts that are making it just a little bit crowded in my pants.
Benim de aklımda birşeyler var.. Öyle şeyler ki, pantolonumun içinden beni sıkıştırıyor.
Crowded, but that might have something to do with the sale, which means that if we're successful you're gonna lose the customers you have in order to get the customers you want.
Ama indirim yüzünden olabilir. Yani başarılı olursak, istediğiniz müşterileri çekmek için varolan müşterilerinizi kaybedebilirsiniz.
I will say this for Nigeria, though. It's the gun-running capital of Africa and that makes it a bad place to drive a passenger sedan into a crowded market.
Nijerya için bir şunu söyleyeceğim,... Afrika'nın silah taşıma başkenti,... bu da kalabalık bir pazardan 4 kapılı arabayla geçerken hiç de güzel olmuyor.
Now come to think of it... Why are you guys all crowded on this side?
Aklıma gelmişken neden herkes buraya toplanmış?
It's a public place at a crowded pier. She should be okay until we get there.
Kalabalık bir iskelede halka açık bir yerdeler Biz oraya ulaşana kadar güvende olacaktır.
- No, it's crowded enough already.
- Hayır. Burası yeterince kalabalık.
When the bank is least crowded.
Bankanın en sakin olduğu zaman.
Searching for supernovas is akin to scanning a crowded football stadium with binoculars, in hopes of catching the one person who might be taking a flash photograph at a given point in time.
Süpernova aramak kalabalık bir futbol stadını belirli bir süre içinde fotoğraf çekmekte olan birini yakalama umuduyla dürbünle taramaya benzer.
Regions where hundreds of thousands or even millions of stars are crowded together by gravity into a globular cluster.
Yüzbinlerce hatta milyonlarca yıldızın kütleçekimi sayesinde bir araya geldiği küresel kümelerin bulunduğu bölgeler.
In these crowded, chaotic conditions stars collide on average once every 10,000 years.
Bu kalabalık ve düzensiz ortamda yıldızlar ortalama her 10.000 yılda bir çarpışır.
Everybody says that Mumbai is a crowded city.
Herkes Bombay'ın kalabalık bir yer olduğunu düşünüyor.
What do you mean by crowded?
Kalabalık derken neyi kastettin?
Today's lecture will cover come uppance. And how to solve a crime in a crowded room.
Bugünün konusu, "hak edilen ceza" ve kalabalık bir odadaki bir cinayeti nasıl çözeceğinizle ilgili olacak.
When you travel, you play in these crowded, big cities, so it's really nice to come back here to all the space in Iceland and just to relax a little bit.
Tüm dünyayı gezip, büyük şehirlere gidip, kalabalıklara çaldıktan sonra İzlanda'ya, bu boşluğun olduğu yere dönmek gerçekten güzel ve rahatlatıcı.
You can call shotgun anywhere except a crowded movie theater.
Kalabalık sinema salonu hariç her yerde ilkim diyebilirsin.
Not even "Crowded House" gets a 90 / 10 split.
"Crowded House" bile 90 / 10 oran alamaz.
A car crashed into a crowded coffee house.
Kalabalık bir çayevine araba çarpmış.
was it crowded?
Kalabalık mıydı?
He said if anything happened, to meet him on the side because it wouldn't be so crowded.
Birşey olursa buraya gelmemi çünkü burasının tenha olduğunu söyledi.
As we move into the galactic bulge... conditions get much more crowded and urban.
Ama galaktik kümenin içine girdiğimizde burada durumun daha karmaşık ve yoğun olduğunu görüyoruz.
The galactic center is crowded with them... like an urban downtown crowded with people.
Galaksinin merkezi bunlarla dolu tıpkı şehir merkezlerinin insanlarla dolu olması gibi.
It's too crowded in here.
Orası çok kalabalık.
But then I looked up and across a crowded room,
Ama sonra kalabalik odada uçtan uca bakininca...
That whole scene, a stranger across a crowded room thing... That only happens in the movies.
O tüm, kalabalik odanin bir ucundaki yabanci sahnesi... ancak filmlerde olur.
It's a little crowded.
Ev biraz karmaşık.
No, come on, it was crowded, it was busy.
Hayır, yapma, çok kalabalıktı, yoğundu.
So I went across the city to a crowded hospital waiting room.
Bu yüzden şehrin diğer yanına, kalabalık bir hastane bekleme odasına gittim.
- You can see how crowded this is.
Ne kadar kalabalık olduğunu görüyorsunuz.
More than any other, these have been crowded out by towns and farmlands.
Kutuplarda Nisan, artık güneş hiç batmıyor. Fakat biraz daha güneyde, güneş mucizesini göstermeye başIıyor.
It's really crowded.
Ne kadar kalabalık.
Is it always this crowded?
Her zaman böyle kalabalıkmıdır?
And having these great runners go 26.2 miles... of crowded London streets...
Bu harika koşuculardan oluşan grup, Londra'nın kalabalık sokaklarında tam 26.2 mil koşacak.
It's too crowded.
- Çok kalabalık.
Crowded.
Kalabalık.
- As Ben Wekselbaum set out the complexities of their plan, his partner was biding her time, picturing how it would look up there... the only trophy missing from her crowded, gleaming shelf.
- Ben Wekselbaum, Hazırladıkları sunumun karmaşıklığını sergilerken... takım arkadaşı, sırasını bekliyordu. Ödül koleksiyonunda eksik olan... tek ödülün hayalini kurarak.
It doesn't really look that crowded in there.
İçerisi o kadar da kalabalık görünmüyor.
Not too crowded?
Kalabalık değil miydi?
It's crowded, but we can handle it.
Kalabalık, ama hallediyoruz.
Uncle, it is quiet crowded.
Amca, kalabalık bizden.
- Prisons are crowded, you know.
- Hapishaneler kalabalık.
Is it crowded today?
Bugün kalabalık mı?
Oh, well, it was getting too crowded here anyway.
Oh, peki, burası zaten çok kalabalık oluyordu.
An elderly man driving an orange van crashed into a crowded bus shelter.
Turuncu bir karavan süren yaşlı adam kalabalık bir otobüs durağına çarptı.
In other news, the weather in New York has been hitting highs and the beaches have been very crowded.
Diğer haberlerde, New York'ta hava iyice ısınıyor ve plajlar iyice kalabalıklaştı.
- Yeah, it gets crowded.
- Evet, epey kalabalık.
Will the wedding be crowded?
Düğün kalabalık olur mu?
Six months I've been trying to get a table here, you've always been too crowded?
Altı ay boyunca buradan masa ayırtmaya çalıştım hep bu kadar dolu muydunuz?
And to ask for a display of intimacy in the middle of a crowded room is simply demeaning.
Ve kalabalık bir salonda cinsel gösteri yapmalarını istiyorsanız,... bu küçük düşürücü.
Garcia, I - just'cause you wouldn't cross A crowded room to hit on me
Garcia, ben -
That's too crowded.
Çok kalabalık orası.
crowd 225
crowder 62
crowd booing 21
crowd cheers 40
crowd cheering 182
crowd chanting 30
crowd gasps 34
crowd chattering 17
crowd shouting 30
crowd murmuring 48
crowder 62
crowd booing 21
crowd cheers 40
crowd cheering 182
crowd chanting 30
crowd gasps 34
crowd chattering 17
crowd shouting 30
crowd murmuring 48