Crunching traduction Turc
200 traduction parallèle
My stomach is crunching by even hearing the name of this peasant who calls himself a revolutionist.
Adını duyduğumda bile midem kalkıyor... Bu köylülerden kendini bir devrimci diye adlandıran biri.
Daggers appeared on either side of the upper jaw for slitting open the hide of the prey, knives for slicing the meat and grinders for crunching bones.
Avın derisini yırtıp açabilmek için üst çenenin her iki tarafında hançerler oluşurken eti kesmek için bıçaklar ve kemikleri parçalamak için öğütücüler ortaya çıktı.
Squeaking rodents with wings of skin and fur, that hang upside down, crunching beetles in their teeth.
Gıcırdayan fareler, yarasalar. Kanatları, tüyleri, deriler, tavandan sarkan, dişlerini gıcırdatan.
The crunching and the grinding, he just couldn't stand it, no way.
Kesip biçmeye, doğrayıp çekmeye... hiç dayanamıyordu artık.
Twenty tons and four stories of car-crunching, fire-breathing insanity!
Yirmi ton ağırlığında, 4 kat araba eziyor ve delice ateş püskürtüyor.
By crunching data, good crime-scene work, good lab work and, most importantly, good data-based analysis.
Bilgi taramak, iyi suç senaryoları incelemek, iyi laboratuvar çalışması,..... ve en önemlisi, iyi data analizi.
- [Crunching] - Bummer.
Ha siktir!
A load, if I may say so, of fashionable number crunching...
Doğrusu, bir araba dolusu sayısal analiz yapıp...
- crunching, chomping, and smacking...
- ezerek, çiğneyerek, hırlayarak...
Some sprouty, New Age, granola-crunching fluff piece on angels.
Sebze yiyen, new age, kabarık saçlı bir melek hikayesi.
That would introduce too many variables into their number-crunching little world.
Bu onların mantar kafalarına, küçük sayısal dünyalarında çok fazla değişken katmak olur.
Put bug on block A... and press down with block B until crunching is heard.
"A bloğuna böceği koy ve çıtırtı sesi duyulana kadar B bloğuyla bastır."
- [Crunching] - I can't believe it's come to this.
Bu işin buraya vardığına inanamıyorum.
"Tongo" is more than just number crunching.
Tongo numaraların ötesinde bir oyun.
If you felt GOOD after that soul-crunching experience, that WOULD BE SICK.
Eğer bu ruh inciten deneyimden sonra iyi hissediyorsanız, o zaman hastasınız demektir.
Guy is totally crunching on you.
Guy sana açıkça kur yapıyor.
Eve was walking in the snow, crunching her way along, when all of a sudden, she found Adam standing there naked.
Havva karda yürüyormuş, kendi yolunda gidiyormuş, birdenbire çıplak Adem karşısına çıkmış.
It sounds a bit like Styrofoam peanuts crunching.
Fındığı kırmak gibi sesler çıkar.
So give it up for the bone-crunching one-punch machine gun Mickey!
Ve simdi kemik kiran tek yumruk makineli tufek Mickey!
This vein on my temple is doing the cha-cha because I just had one of those bone-crunching, mind-splitting vision headaches.
Şakağımdaki damarın neden çaça yaptığını merak ediyorsan sebebi kemik çatırdatan, aklı parçalayan imgelem baş ağrılarından birini az önce yaşadığım için.
I see you got them, uh, crunching numbers for you.
Anlaşılan bazı hesaplar üzerinde çalışıyorsun.
When I'm back in the city's roar, the brain-crunching starts.
Kentin gürültüsüne dönünce kafam zonklamaya başladı.
This state of brain-crunching...
Kafanın zonklama hali...
When you go face to face with a mud crunching'Hiney bastard, with one of these at the end of his rifle, you'd better stick it in him before he sticks it in you.
Eğer Alman çamur sürüngenlerinden biriyle karşı karşıya gelirseniz ve tüfeğinizin ucunda bu varsa ona soksanız çok iyi olur. - Yoksa o size sokar.
( FOOTSTEPS CRUNCHING ) MAN 1 OVER RADIO : All right, we're in position.
Hedefi izliyorum.
Ah, it's not the firemen it's the rain that's crunching this crash.
Bu olay yerini mahveden bu kez itfaiye değil, yağmur.
The trash is all munching, crunching, snack-mixing!
Bütün çöpü hatır hutur çiğneyip mideye indirirkene...
# Crunching on your balls in a one-horse open sleigh... #
Şeyin artık benim elimde!
Well, bossanova, although rosey'd been saving herself for a nice big Magog worldship lunch, I'd say a universe-crunching dimensional time tunnel qualifies as a break-glass-in-emergency kind of emergency, so, in short, rosey's ready to rumba.
Şöyle diyeyim büyük patronum Rosey kendini büyük Magog dünya gemisi için saklıyor olsa da evren yok edici boyutsal bir tünel için acil durumda "acil durumda camı kırınız" koşulunu yerine getirebilecek durumda.
I've been crunching the numbers, you know, adding up what you've cost me over the years, raising you, clothing you, feeding you, et cetera, et cetera, et cetera. Yes, I've itemized everything here by years and income ratio.
Her şeyi yıllara ve gelir oranıma göre yazdım.
It's bad enough I wasted time crunching the numbers with him... but now that he's back, they're fighting and redecorating.
Onunla hesap yaparak geçirdiğim onca vakit de boşa gitti. Şimdi sürekli kavga ediyorlar ve evi yeniden dekore ediyorlar.
And you can hear the snow shovels outside crunching.
Dışarıdan gelen kar küreklerinin hatır hutur seslerini duyabilirsin.
'Cause I'm all about crunching'some of that boofanny tonight.
Çünkü eğer öyleyse, bu gece biraz kemik kırma havamdayım.
My neck's crunching up.
Boynunda da bir sorun var.
He's been crunching numbers for two hours.
İki saattir hesap kitap yapıyor.
Oh, yeah. Really put me in a good place when I heard the crunching of metal and the phone going dead.
Evet, ezilen metal sesini ve kapanan telefonu duyunca keyfim çok yerine geldi.
Speaking of crunching, I'm jonesing for some Double Stuff Oreos all day.
Kontrol demişken, bütün gün canım Double Oreos çekti.
- [Crunching ] - [ Bridget] Are we not sitting together?
Birlikte oturmuyor muyuz?
- Cricket crunching?
- Çekirge ezme?
Well, it depends what I " m crunching.
Şey, ne yediğime bağlı.
I can hear it crunching beneath our feet.
Ayağımızın altında ezildiğini görebiliyorum.
I'm telling you, those Asian guys love crunching numbers.
Sana söylüyorum, o Asyalı adamlar uzun sayısal hesaplardan hoşlanırlar.
Stingrays have the same kind of teeth for crunching rock-hard shells.
İğneli vatozda da çok sert kabukları çiğnemesi için aynı tür dişlerden bulunur.
I think the walls of his cheeks have gotten too thin as he's gotten older because you're gonna ear the crunching and the spitting and the swallowing.
Sanırım yaşlandıkça yanak duvarları zayıflıyor çünkü çiğnemesini, çıtırdatmasını ve yutmasını duyabiliyorsunuz.
The numbers your girl was crunching went into the six digits.
Kızın işlediği rakamlar altı haneliydi.
Crunching numbers? Or spinning daydreams?
Hesap mı yapıyorsun yoksa düş mü kuruyorsun?
- [Thudding, Brush Crunching ] - [ B.A.] Where are we, man?
Neredeyiz?
[tin can crunching] all right. just give me one day, okay?
- Pekala, pekala... Sadece bana bir gün ver, olur mu?
- [Crunching ] - [ Gasps]
Oh!
- [Crunching ] - [ Homer] owl owl owl Okay. I'll go quietly.
Tamam, sakin sakin gideceğim.
That also applies to lame junkie things like country bear hall. Do you like the sound of crunching wood?
Parçalanan kerestelerin... sesini sever misin?