Defiant traduction Turc
570 traduction parallèle
If she knew, would she have been defiant like that although she was so desperate?
Bilseydi çaresiz olsa da öyle davranır mıydı?
Defiant!
Meydan oku!
The stern-faced officers waiting for the kill... and up above a defiant gangster from a simple farm on the flats of Indiana... about to be killed on the highest mountain peak in the United States.
Bir tarafta, her yanı sarmış polisler... Diğer tarafta, Indiana'da yetişmiş ve şu an... Amerika'nın en yüksek dağının zirvesinde ölümü bekleyen asi bir gangster!
Defiant.
Karşı koyuyorum.
Why the defiant attitude?
Bu saldırgan tavırlar neden?
We walked the streets of Philadelphia, proud and defiant, and in love. But a child...
Philadelphia sokaklarında gururla, başımız dik... birbirimize âşık halde dolaşıyorduk.
He's brave and defiant A lovable giant is Gulliver
Cesur ve cüretkâr Sevilen bir dev Gulliver
I shall return to Defiant in three hours.
Üç saat içinde İsyancı'ya döneceğim.
These men are from the Defiant.
Bu adamlar İsyancı'dan.
Sailing the Defiant and fighting the French.
İsyancı'da olmak ve Fransızlarla savaşmak.
To Defiant.
İsyancı'ya.
" I, Richard Dawlish, of His Majesty's ship, Defiant do swear to be true to the cause and serve on the counsel of action.
" Ben, Majestenin gemisi İsyancı'dan Richard Dawlish davaya bağlı olacağıma ve eylem konseyinde hizmet edeceğime yemin ederim.
Defiant.
İsyancı.
We are His Majesty's ship Defiant.
Biz Majestelerinin gemisi İsyancıyız.
- Has Defiant been taken?
- İsyancı alındı mı?
Sail Defiant to Rochefort, is that what you're asking?
İsyancı'yı Rochefort'a götürmemizi mi istiyorsunuz?
Thank you, Defiant, for swift and honorable action.
Teşekkürler İsyancı, hızlı ve onurlu hareketiniz için.
The Kwimper adults are immoral, defiant of authority, and strongly suspected of illicitly obtaining funds from government agencies.
Sayın Yargıç, Sosyal Hizmetler Departmanı tüm yurttaşlarının iyiliğini sağlamakla yükümlüdür.
" She is defiant and rude.
" Küstah ve kaba.
I see them in my courtroom every day... drunk, disorderly, defiant.
Hergün mahkeme salonunda sarhoş, başıboş, küstah insanları görüyorum.
We are approaching the last reported position of the starship Defiant, which vanished three weeks ago.
Yıldız gemisi Defiant'ın son kayıtlı pozisyonuna yaklaşıyoruz. Üç hafta önce ortadan kayboldu.
The Defiant!
Defiant!
- Locked in on the Defiant bridge.
- Defiant'ın köprüsüne kilitlendi.
I can't get an accurate fix on the Defiant, but I know it's drifting away from us.
Defiant'ı tespit edemiyorum ama bizden uzaklaştığını biliyorum.
Mr Scott, the Defiant.
Mr Scott, Defiant.
The Defiant's sensors correspond to those of the Enterprise.
Defiant'ın sensörleri Enterprise'ınkilere uyuyor.
So what happened to the Defiant might be happening to the Enterprise.
Defiant'a her ne olmuşsa, Enterprise'a da olabilir.
The Defiant just vanished.
Defiant ortadan yokoldu.
During that interphase, we can connect with the Defiant's universe.
Ara evre esnasında, Defiant'ın evreniyle bağlanabiliriz.
The same fury which was evident in the Defiant.
Defiant'ta belli olan öfke.
Whatever drove the crew of the Defiant to murder could be communicable.
Defiant mürettebatını öldürmeye iten neyse, bulaşıcı olabilir.
And I think it might be wise to put some distance between us and the Defiant.
Sanırım bizimle Defiant arasına bir mesafe koymak akıllıca olur.
He was caught in our transporter beam when the Defiant phased out.
Defiant devreden çıkarken nakil aracındaydı.
The madness that affected the Defiant's crew will soon happen here.
Defiant'ın mürettebatını etkileyen delilik, yakında burada da olacak.
A few hours ago, the captain elected to remain on board the Defiant so that three crewmembers would have a chance of returning to the Enterprise.
Bir kaç saat önce, Kaptan, Defiant'ta kalmak için seçildi, bunu, mürettebatın Enterprise'a dönme şansı olsun diye yaptı.
The phaser blasted through that space fabric, and only heaven knows where it sent the Defiant.
Fazer o alan dokusunu infilak ettirerek, Defiant'ı kimbilir nereye fırlattı.
I had a whole universe to myself after the Defiant was thrown out.
Defiant uzaklaşınca, tüm evren bana kaldı.
That would be Wolsey's threat, that you would suffer if Percy remained defiant.
Bunu Wolsey yaptı. Eğer Percy başkaldırmaya devam etseydi, çok acı çekerdin.
From the soul of the entire nation is rising a defiant scream of faith and hope.
Şair yoldaş! Jordan'la tugayın yanına gidiyoruz. Mario inekle kitapların başında duracak.
Proud and defiant and unafraid.
Gururlu ve mağrur, hiç korkmadan.
H.m.s. defiant, two set teas, please.
- Defiant'tan geliyorum. İki çay menü lütfen.
He was a defiant little demon, even when he was a lad.
Gençken bile, küstah ve kaba bir erkekti.
Flick's spine stiffened, his lips curled in a defiant sneer.
Flick'in omurgası kaskatı kesilmiş ama dilini cesurca uzatmıştı.
" I look defiant as I casually rub...
"Belimi saran korsemin kıvrımlarını..."
I feel like we're doing a remake of The Defiant Ones.
Sanki Kader Bağlayınca'yı yeniden çekiyormuşuz gibi geliyor.
Why be so defiant?
Niye bu kadar inat ediyorsun ama?
Passionate, defiant, not for sale.
Tutkulu, cüretkar. Satılık olmayan.
Frankly, he's defiant. He's overly aggressive toward the other students and he has a great deal of difficulty paying attention.
Açık konuşmak gerekirse, o, muhalif, diğer öğrencilere karşı aşırı saldırgan... ve dikkatini toplamakta çok zorlanıyor.
Defiant creature.
Küstah bir varlık.
She has been defiant.
Hep meydan okuyordu.
No way out, 1950. Cry the beloved country, 1952. Blackboard jungle, 1955.
... No Way Out 1950, Cry the Beloved Country 1952, Blackboard Jungle 1955,... The Defiant Ones 1958, A Raisin in the Sun 1961, Lilies of the Field 1963,... In the Heat of the Night 1967, To Sir with Love 1967, Shoot to Kill 1988,