English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Delirious

Delirious traduction Turc

519 traduction parallèle
He "s delirious!"
Hezeyan geçiriyor! "
Big Jim was becoming delirious, hysterical.
Big Jim, sayıklamaya başladı.
Take quinine if you're delirious.
Delirdiysen ilaç al.
Personally, I'm delirious.
Ben havalarda uçuyorum.
He'll get delirious again and want water.
Kendine gelip su isteyebilir.
- You look delirious.
- Çılgına dönmüş gibisin.
Our boy, delirious in a foreign language.
Çocuğumuz, yabancı bir dilde hezeyan yaşıyor.
She was delirious with fever.
Ateşler içinde yanıyordu.
I assure you that when that healthy young man laughs, he isn't being delirious.
Sizi temin ederim bu sağlıklı genç delikanlı güldüğünde çılgınca davranmıyor.
I must have been delirious for lack of food.
Beslenme yetersizliğinden delirmiş olmalıyım.
Well, you've stopped being delirious.
Sayıklamayı bıraktın. En azından, ben öyle düşünüyorum.
Swell chance of ever getting... the ravings of a delirious man admitted as testimony.
Ölmek üzere olan birinin... sayıklamalarını tanıklık olarak kabul etmek zor.
He's delirious.
Çıldırdı!
He'd delirious.
Hezeyan geçiriyor.
- He's getting delirious.
- Sayıklıyor.
- He ain't delirious.
- Sayıklamıyor.
- I'm afraid he's delirious, Quist.
- bence çıldırmış olmalı, Quist.
As the clowns perform, she becomes delirious.
Palyaçolar numaralarını yaparken kız sayıklamaya başlar.
Oh, he must be delirious.
Hayal görüyor olmalı.
Dr. Jacobs became delirious last night.
Dr. Jacobs dün gece deliye dönmüştü.
Was I delirious?
Çıldırıyor muyum?
- He's delirious.
- Sayıklıyor.
Then my father was not delirious.
Öyleyse babam deli değilmiş.
wringing her hands in her lap, her womb condemned by God to suffer the divine pangs of motherhood, while the train raced on as in an inescapable nightmare, the rhythmic thrust of the pistons pounding in the delirious ears of poor, ruined Mariannina...
Sanki Tanrı tarafından lanetlenmiş gibi... anneliğinin acısını çeker gibi... trenin onu kaçınılmaz kabusuna götürürken... çıkardığı ritmik piston seslerinde... çıkarttığı delirtici seslerde şunu duyuyordu mahvolmuş olan Mariannina...
DELIRIOUS.
Çılgın gibi.
When he was taken home he was delirious.
Eve götürüldüğünde çılgın gibiydi.
When she was delirious she asked for peas.
Kendinden geçtiğinde bezelye istiyor.
She's still delirious.
Hala sayıklıyor.
You were delirious.
Sayıklayıp duruyordun.
People usually don't lie when they're delirious.
Genelde sayıklayanlar yalan söylemezler.
He is becoming delirious.
Deliye dönüyor.
- Such an old city, old houses dark alleys, seedy gaming dens, delirious trombones...
Eski, ahşap evler, pis sokaklar, batakhaneler, fahişeler, çılgın trombonlar... İnsanı yoldan çıkarır.
The fumes have made you delirious.
Dumanlar sizi sayıklatıyor.
But Maria Gavrilovna was delirious and told her secret.
Ama Maria Gavrilovna deliye döndü ve sırrını anlattı.
He has a high fever... delirious.
Yüksek ateşi var... Sayıklıyor.
Yes, that is why he becomes delirious with fever sometimes.
Evet, işte bu yüzden bazen asabiyetten çıldırıyor.
Sure, but he's delirious.
Çağırdık tabii, ama kafayı yemiş durumda.
- Yes, delirious, and he trembles.
Beyaz sıtma. - Evet, beyaz, sıcak, çok beyaz.
You were delirious for three days and nights.
- Üç gün üç gece hiç durmadan.
He's delirious, possibly dangerous.
- Deli gibi, tehlikeli olabilir.
He was delirious all the time.
Sürekli sayıkladı durdu.
He was delirious all the time.
Sürekli sayıkladı.
You're delirious!
Çıldırmışsın!
He was delirious, so it's hard to be sure.
Sayıklıyordu, bu yüzden emin olmak çok zor.
Your captain's feverish, quite delirious.
Kaptanınız hasta. Hezeyan içinde.
Nathalie is delirious.
Nathalie çıldırmak üzere.
I'm getting delirious.
Deliriyorum galiba.
Last night she was delirious.
Dün gece sayıkladı durdu.
Love consumes my naughty mind, I'm delirious with desire.
Aşktan aklımı kaybettim, arzudan çıldırıyorum.
She's delirious.
Şuuru yerinde değil.
She was delirious.
Sayıklıyordu...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]