English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Destroy it

Destroy it traduction Turc

3,850 traduction parallèle
We destroy it.
Yok ediyoruz.
But it's difficult to work so hard to be part of something knowing you have to destroy it.
Ancak onları yoketmek zorunda olduğunu bilerek bu şeyin bir parçası olmak, çalışmak çok zor.
Insurgent agents were in the city seeking to destroy it without war...
Isyancı ajanlar şehir vardı onu yok etmek isteyen savaş olmadan...
Or destroy it.
Yok edebilirim de.
When we find a monster, we destroy it.
Biz bir canavar bulduğumuzda, onu yok ederiz.
So if you were to destroy it, nobody could do what Julian and Lucas did again?
Yani onu yok edersen Julian ve Lucas'ın yaptığı şeyi bir daha kimse yapamaz mı?
So if we destroy it, then Escher has no reason to pursue us!
Eğer onu imha edersek Escher'ın bizi izlemesi için bir neden kalmayacak.
It's difficult to work so hard to be part of something, knowing you have to destroy it.
Yok etmen gerektiğini bildiğin bir şeyin parçası olmak için bu kadar çok çalışmak gerçekten zor.
If the obsessive can't have the object of his desire he'll choose to destroy it instead.
Eğer bir obsesif istediğini elde edemezse onu içten çökertmeyi seçer.
Then you'll have to destroy it to get it off me, and I know that you can't because of Frederick.
O zaman bunu üzerimden çıkarmak için onu yok etmen gerekecek ve Frederick yüzünden yapamayacağını biliyorum.
I want to destroy it.
Ben onu yok etmek istiyorum.
- They're just gonna destroy it?
Yani orayı yok mu edecekler?
I can totally do both things. I just have to find The Anchor first and destroy it.
Sadece ilk önce dayanak noktasını bulup yok etmem gerekiyor.
Destroy it, the spell's broken.
Onu yok ederse büyü bozulur.
He won't destroy it.
Onu yok etmeyecektir.
Well, if I wanted to make sure it doesn't end up in Neverland, I'd... I'd destroy it.
Kutunun asla Varolmayan Ülke'ye ulaşmayacağından emin olmak isteseydim onu yok ederdim.
If I can't steal it, I'll destroy it.
Çalamıyorsam, yıkarım.
We find the weapon, and we destroy it.
Silahı bulur ve yok ederiz.
You wanna destroy it all by bringing the mother back.
Anneyi buraya getirerek bu kasabayı yok etmek istiyorsun.
But there's still someone out there who can destroy it.
Ama yine de dışarıda o kaderi mahvedebilecek insanlar var.
We need to destroy this ship before it can destroy Earth.
O Dünya'yı yok etmeden önce bu gemiyi yok etmeliyiz.
It was nice of you to destroy the message.
Mesajı silmene çok memnun oldum.
Look, we don't like it either, but the Miami P.D. Is raiding your office today, and the Chief is worried that you guys are gonna destroy all the evidence the second we kick in the door, so we need you to go back to your office right now and plant this little ditty in your mainframe.
Bak bizde bundan hoşlanmıyoruz, ancak Miami Polisi sizin ofisi bugün basacak, ve Şef çok endişeli sizin tüm kanıtları kapıyı tekmelediğimiz anda saniyeler içinde yoketmenizden, bu yüzden şimdi bizim seni ofisine geri götürmemiz vee bilgi işlem biriminize şu küçük şeyi yerleştirmen gerekiyor.
All we have to do is destroy the Public Security machine, and it's checkmate.
Kamu Güvenliği'nin makinalarını yok ettik mi iş bitmiş demektir.
But long-term effects of the grid will irradiate the surface of the Earth to such levels that it will destroy all organic life-forms within three months.
Ama bu alanın uzun dönem etkisi Dünya yüzeyini kızartacak. Öyle ki bütün organik yaşamı üç ay içinde yok edecek.
Therefore, Ms. Peralta, the excess power Dr. Kadar identified is actually to destroy the grid by feeding an enormous energy burst back into the grid, causing it to overload.
Bu yüzden Bayan Peralta, Dr. Kadar'ın farkına vardığı o aşırı güç... güç alanını yüksek enerjiyle aşırı yükleyip yok etmek için kullanılacak.
Henry wants to kill my son and destroy your career, and I can't do anything about any of it from my goddamn hotel suite.
Henry oğlumu öldürüp senin kariyerini mahvetmek istiyor ve ben bu konuda lanet olası otel odamdan hiçbir şey yapamıyorum.
And I'm able to destroy the device and no one will ever use it again.
Ve cihazı yok edebilirim. Bir daha kimse asla kullanamaz.
It's an ancient, mystical plot I'm using to destroy you.
Seni yok etmek için kullanacağım antik ve gizemli bir komplo teorisi.
It saddens us all, but the gods must be appeased or Poseidon will destroy the city.
Bu durum hepimizi üzüyor ama tanrıların açlığı bastırılmalı yoksa Poseidon şehri yok eder.
Well, it means that we can create cells not only to destroy diseases lengthen our life expectancy but also to give growth to more desirable body traits.
Ne anlama geliyor? Sadece hastalıkları yok etmek, ömrü uzatmak için değil istenen beden parçalarını büyütmek için de hücre üretebileceğimiz anlamına geliyor.
You marry him, it'll destroy you.
Onunla evlenirsen, seni yok edecek.
You marry him, it'll destroy you.
Onunla evlenirsen seni yok edecek.
Yeah, well, I don't want it to destroy me.
Evet ama beni yok etmesini istemiyorum.
I believe it involves a plot to destroy my life.
Hayatımı yok etmek gibi bir planları olduğu için sanırım.
Then... it is only fitting that we, their greatest foes, work together in order to destroy them.
O zaman onların en büyük hısımları olmaya uygun olan bizler onları yok etmek için beraber çalışmalıyız.
It's gonna destroy the ring.
Yüzük mahvolacak.
to destroy the Glades and everyone in it.
Glades'i ve içindeki herkesi yok etmek.
... have been complicit in an undertaking with one horrible purpose- - to destroy the Glades and everyone in it.
... korkunç bir amaca sahip bir girişimde suç ortağıydım. Glades'i ve içindeki herkesi yok etmek.
But if I testify, it will destroy our family.
Ama tanıklık edersem bu ailemizi mahveder.
It was all part of a plan to destroy a Grimm, or at least to get one to work for him.
Hepsi bir Grimm'i yok etme yahut onun için çalıştırma planının parçasıydı.
It would destroy me if I ever hurt you.
Eğer senin kılına zarar gelseydi mahvolurdum ben.
It's magic, which you're only gonna destroy anyway.
Büyülü bir şey... Nasıl olsa yok edeceksiniz.
It will soon destroy my brain cells.
Yakında beyin hücrelerimi yok edecek.
It will completely destroy the model.
Modeli tamamen yok eder.
Perhaps more than any people in today's Europe, it's those in Sarajevo and Bosnia who best understand the nature of nationalism - the force that destroyed the Ottoman Empire and that re-emerged in the 1990s to destroy the state of Yugoslavia.
Memlükler bunu bir statü göstergesi sayıyordu, Müslüman hükümdarlar arasındaki kıdemleri bunu yapabilmelerini sağlıyordu. Ama uzun zamandır varlıkları sürüyordu, 200 yıldır, ve güçleri sarsılmaya başlıyordu.
Because if that happens, I promise you, son, it's gonna destroy you and everything else you love.
Çünkü eğer böyle olursa, inan bana evlat seni mahvedecek. Sevdiğin her şeyi de.
I heard it shoots out a metal pellet that penetrates the body to destroy skin and bone.
Vücuda saplanarak deriye ve kemiklere zarar metal saçmaları fırlattığını duydum.
I'm gonna have to destroy it.
Ben onu imha edeceğim.
If Schmidt finds out Keaton isn't real, it'll destroy the entire life he has built around him.
Schmidt, Keaton'ın gerçek olmadığını öğrenirse kurduğu tüm hayat yerle bir olacak.
Perhaps more than any people in today's Europe, it's those in Sarajevo and Bosnia who best understand the nature of nationalism - the force that destroyed the Ottoman Empire and that re-emerged in the 1990s to destroy the state of Yugoslavia.
Belki de günümüz Avrupa'sında milliyetçiliğin doğasını en iyi anlayanlar Saraybosna ve Bosna'da yaşayanlardır. Bu güç Osmanlı İmparatorluğunu yok etti ve 1990larda tekrar ortaya çıkarak Yugoslavyayı yok etti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]