Determined traduction Turc
4,209 traduction parallèle
An evil sorceress from my kingdom determined to do everything in her power to keep me apart from Aurora, my true love.
Krallığımın şeytani büyücüsü, gerçek aşkım Aurora'ya kavuşmamı engellemek için tüm gücünü sarf ediyor.
Both, actually, but I was determined.
İkisi de, aslında, ama kararlıydım.
The justice department has determined that the assassin worked alone. Was that a knock?
Adalet bakanlığı saldırganın saldırıyı tek başına düzenlediğini belirledi.
Suspecting a physical root for his psychosis, I ordered an mri where it was determined.
Psikozunun sebebinin fiziksel bir olgu olabileceği şüphesiyle MR istedim.
You... who are determined to follow Jan Palach
Gençler... Palach'ın izinden gitmeye kararlı olanlar.
Your Honor, it was in Skokie that they determined that my client was too risky for transport, yet here she is.
Sayın Yargıç, müvekkilimin nakil için oldukça riskli olduğunu söyleyen de Skokie idi, ama gördüğünüz gibi kendisi burada.
You will be detained indefinitely and denied access to legal counsel until your true identity is confirmed and it is determined that you are not a threat to national security.
Gerçek kimliğin onaylanana ve kimliğinin ulusal güvenliğe tehlike oluşturmadığına kanaat getirilene kadar belirsiz bir süre boyunca alı konulacaksın ve avukat tutma hakkın olmayacak.
That's what the police determined.
Yani polisin tespiti o yönde.
Your fate will soon be determined by the Supreme Court.
Senin kaderin yakında yüksek mahkeme tarafından belirlenecektir.
But based on the lividity, M.E. determined she wasn't murdered in the basement, just dumped there.
Ama cesedin bulunduğu yere bakıldığında, O.D,... şahsın orada öldürülmediği,... yalnızca cesedinin oraya atıldığına karar verdi.
This is Petty Officer Barry Hopper, the Navy SEAL who received orders to plant evidence of suitcase nukes and to assassinate the nuclear inspector who had determined that there were no such devices in Pakistan.
Bu adam Astsubay Barry Hopper. Cep balistik füze yerleştirme ve Pakistan'da bu tür silahlar bulunmadığını tespit eden nükleer silah denetçisini öldürme emrini alan Donanma Taarruz Komandosu.
And you know how determined Bracken was to give this speech.
Ve Bracken'nın bu konuşmayı yapmak için ne kadar kararlı olduğunu da biliyorsun.
Maybe that's one reason I was so determined to help you.
Belki de bu yüzden sana yardım etme konusunda o kadar kararlıydım.
- Determined.
- Kararlı.
We also have the possibility of a determined suicide.
- Bilemiyorum. - Nasıl yani? Kararlaştırılmış bir intihar olasılığı da var.
Possible determined suicide. Boyd's exact words.
Muhtemel kararlaştırılmış intihar.
But I was determined to keep my energy up.
Ama hala enerjimin olduğunu anladım.
I am determined to find someone who wants to be with me for who I am, not what I have.
Beni paramdan ziyade sahip olduğum özelliklerimle sevecek birini bulmaya kararlıyım.
In the end, the one good thing that came out of my parents ruining my credit was that I was determined not to.
Sonunda, ailemin kredimi mahvetmiş olmalarından çıkan tek güzel şey benim bu hatayı yapmamaya karar vermiş olmamdı.
Talented and smart and determined... but also just lucky.
Yetenekli ve zeki ve kararlı. Ama aynı zamanda şanslıydın.
Although we've still found no visual record of the creature Brainiac, We have determined he is from a planet called Col.
Brainiac adlı yaratığın görsel hiçbir kaydını henüz bulamamış olsak da Colu adlı gezegenden geldiğini tespit ettik.
One of the relatives was determined to destroy us and all of our work here.
Akrabalarından biri bizi ve buradaki tüm işlerimizi bitirmekte kararlı.
I mean, he just said that Cora's determined to hurt us.
Yani, sadece Cora'nın bizi incitmek konusunda kararlı olduğunu söyledi.
This man? You've determined gender from the skull?
Kafatasından cinsiyetini mi buldun?
William, I am quite determined.
William, bu konuda çok kararlıyım.
The EPA has recently reviewed our soil samples, and they determined that we achieved, and I quote, "Minimal acceptable standards."
Çevre Koruma Bakanlığı, yakın zamanda toprak örneklerimizi analiz etti ve belirttiklerine göre başarılı sonuç verdiğimizi "Asgari Standartlara Uydunuz" diyerek belirtmişler.
After careful examination, we have determined that these Wamapoke artifacts could not have originated in lot 48.
Dikkatli bir inceleme sonunda bu Wamapoke eserlerinin kökeninin 48. arazi... olamayacağını saptadık.
But he was ousted by another tyrant and is determined to reclaim his throne.
Ama başka bir zalim tarafından tahtından indirildi. Ve geri almakta kararlı.
Mongul has determined that the surest way to take back his world is to first conquer the entire Galaxy.
Mongul tahtını geri alabilmenin tek yolunun tüm evrenin fatihi olmak olduğuna karar verdi.
I was determined to get the doll.
Onu almayı kafama koymuştum.
I made myself busy, determined that I wasn't gonna see... what my heart already knew.
Kendimi meşgul ettim, Kalbimde bildiğim şeyi... görmekten kaçındım.
Hawkes determined that the murder weapon was a shank, making our killer an ex-con.
Hawkes cinayet silahının bir gövde olduğunu sabıkalı katilimizin kendi yapımı olduğunu belirledi.
The journey can take hours of determined flying.
Saatlerce azimle uçmak gerekebilir.
But they were determined to save any elephants they could, especially mothers who could breed again.
Ama kurtarabildikleri her fili kurtarmaya çabaladılar... özellikle tekrar doğurabilecek anneleri.
- Rebooting Howard, sir! The Guardian program has also been initiated! - You people are determined to get in my way aren't you?
Siz insanlar işime karışmakta kararlısınız değil mi?
That was determined by a variety of factors.
Değişik sebeplerden dolayı.
And sometimes the only thing standing in the way of a bad guy going free or a good guy getting locked up is a cop who won't let go of a case, or a prosecutor determined to make things right.
Bazen kötü bir adamın serbest kalması ve iyi bir adamın hapse girmesini engelleyen tek şey soruşturmayı bırakmayan polis ya da işi düzeltmeye kararlı olan savcıdır.
You've always been determined to paint him as a villain.
Onu karalamak için her zaman elinden geleni yaptın.
Well, I'll seal it up again. But it won't stop anyone who's determined enough.
Ben tekrar kapatırım ama girmek isteyen yine girer.
She looked at me in the most determined manner and she said,
Bana en kararlı ifadesiyle bakarak
Uh, using the formula for minimum skid speed we determined he was driving roughly 55 miles per hour, which is ten miles over the speed limit.
Formüldeki minimum kayma hızını kullandığımızda,... kabaca saatte 88 km sürdüğünü belirledik,... ki bu da hız sınırının 16 km üstünde demektir.
The University of Texas study determined that ovulating women are attracted to biker types in order to fertilize their eggs.
Teksas Üniversitesi'nin araştırması kadınların yumurtalarını döllemek için motorlu araç sürücülerini tercih ettiğini kanıtladı.
The test determined that I was the father, but with technology back then, who knows?
Testin sonucu babanın ben olduğumu gösteriyordu, ama o zamanın teknolojisiyle bunu kim bilebilirdi?
SO, TODAY I'M MORE DETERMINED THAN EVER TO FIND A CURE FOR MY PROBLEM.
Bugün, beni tedavi edecek yöntemi bulma konusunda her zamankinden daha azimliyim.
You've always been determined to paint him as a villain.
Onu kötü ilan etmek için her zaman elinden geleni yaptın.
But he's determined to go ahead.
Ama devam etmeye kararlı.
- Not judging you for starters, although if you are determined to get drunk, then perhaps I might recommend something a little more sanitary.
- İlk olarak seni yargılamıyorum. Ama sarhoş olmaya karar verdiysen sana biraz daha hijyenik bir şey tavsiye ederim.
So the way you perceive the world is determined by your environment, and no two animals see the world in the same way.
Yani dünyayı algılama biçiminizi yaşadığınız ortam belirler. Ve hiçbir hayvan bunu aynı şekilde yapmaz.
It was His Lordship who was determined you should stay.
Kalmanız konusunda kararlı olan Lord Hazretleriydi.
So you're determined to dig in your heels.I am sorry.
Yani kanââtinizde kararlısınız?
A determined suicide- - sometimes they'll attach themselves to the car
Kararlaştırılmış bir intihar...