Devastating traduction Turc
1,043 traduction parallèle
Even before it's built, the factory is devastating the area
Daha bitmeden, fabrika etrafa zarar vermeye başladı bile.
I've got to find something devastating.
Gitmeliyim.
Tigh, when would be the most devastating time for a Cylon strike?
Tigh, bir Cylon saldırısının en etkili olabileceği zaman sence hangisidir?
Tigh, when would be the most devastating time for a Cylon strike?
Tigh, bir Cylon darbesinin en yıkıcı anı ne zamandır?
This face of death is by far the most devastating.
Ölümün bu yüzü, en tahrip edici olanı.
And when this baby delivers its payload, devastating.
Ve bu bebek yükünü boşalttığında harap edicidir.
You can see from these Allied pictures their... devastating effect on the city of London.
Londra'daki yıkım etkilerini Müttefik resimlerinde de görebilirsiniz.
What I find absolutely devastating about your work is the way you go beyond the rationally acceptable.
Eserlerinizde kesinlikle ateşleyici bulduğum şey mantıkla kabul edilebilenin ötesine geçişiniz.
There was this devastating satirical piece on that in the Times.
Times'da çıkan bu rezil haberi ben de okudum.
Women found him devastating.
Kadınlar onu çekici bulurlardı.
He's quite devastating.
Çekici bir adam olduğunu söylemiştim.
Exactly eight days after Kepler's discovery of his third law there occurred in Prague an incident that unleashed the devastating Thirty Years'War.
Kepler'in 3. yasasını keşfetmesinden tam 8 yıl sonra, Prag'ta ortalığı kasıp kavuran 30 yıl savaşları başladı.
But in the history of the solar system and even in human history there are clear records of extraordinary and devastating catastrophes.
Fakat güneş sistemi tarihinde, hatta insanlık tarihinde bir takım sıra dışı ve yıkıcı felaketlerin varlığı açıkça görülebilir.
If you load it in a well-thought-out sequence... it's devastating.
Doğru düzende doldurursanız... yıkıcıdır.
The cumulative effect would be devastating.
Ayrıca herkesten kan örneği almak istiyoruz.
Nanette was still a devastating beauty.
Nanette'in hala muazzam bir güzelliği vardı.
Toe to toe, Lang is devastating, and he's much too strong.
Yakın dövüşte, Lang mahvediyor, çok fazla güçlü.
Our losses were devastating, but rearmed by the airlift... Israeli forces took the offensive.
İnanılmaz kayıplar vermiştik. Fakat hava köprüsüyle destek gelince İsrail güçleri saldırıya geçti.
Devastating.
Yıkıcı.
Oh, it's just devastating.
Bu kahredici bir şey.
This is the most devastating period of my life.
Kalpten söylüyorum dostum. Bu, hayatımın en kötü dönemi.
It is the most devastating attack... against civilian targets ever carried out.
Bu sivil hedeflere karşı uygulanan... en yıkıcı saldırıydı.
Its devastating firepower, outstanding search-and-strike capability and unmatched penetration make it more effective than any high-speed fighter plane.
Harap edici ateş gücü, büyüleyici arama ve saldırı becerisi ve eşsiz uyumu sayesinde bütün yüksek hızlı savaş uçaklarından daha etkili.
Yeah, and it would've been double if it wasn't for this devastating tragic turn of events.
Eğer bu trajik olay olmasaydı iki kat daha fazla olacaktı.
This may be hard for you to understand, most things are, but finding out that he was the butt of your joke would be devastating.
Beni dinle Sam Malone... Senin için anlaması zor olabilir, çoğu şey öyle ama şakanızın hedefinin kendisi olduğunu öğrenmek Frasier'ı mahveder.
You know what a devastating effect it had on him the last time I left.
Son gidişimde nasıl harap olduğunu biliyorsun. Frasier.
It's a world championship court which offers little shade steep hills, fast descents and the gut-wrenching climb to the finish that sits here, atop the devastating Wall.
Bir Dünya şampiyonası etabı. Çok az gölge dik çıkışlar, hızlı inişler ve varış çizgisine doğru yıkıcı Duvar denen nefesinizi kesecek tırmanış.
A fearless, technically skilled, devastating soldier.
Korkusuz, teknik becerisi olan, yıkıcı bir asker.
Zac Hobson, July 5th. There has been a malfunction in Project Flashlight with devastating results. One :
Zac Hobson, 5 Temmuz.
This irrational, devastating violence.
Bu mantık dışı, yok edici şiddet arzusu.
Honey, that is so devastating.
- Tatlım, çok yıkıcı bir durum.
Jack, is there a desert you wouldn't walk across to spend five minutes with either of these devastating beauties?
Jack, bu yıkıcı güzelliklerle 5 dakika bile olsa vakit geçirmek için aşmayacağın bir çöl var mı?
It must be devastating to have to read those things about someone you love.
Sevdiğin birisi hakkındaki şu şeyleri okumak, çok üzücü olsa gerek.
His presentation was devastating.
Sunumu tahrip ediciydi.
It's a devastating right and hate is hurt.
Evet. Müthiş bir sağ ve nefret sendeledi.
While Detroit and Pontiac will certainly be hurt by the shutdowns... the effect on Flint is absolutely devastating.
Detroit ve Pontiac bu kapamalardan kesinlikle etkilenecek olsa da olaylar Flint'te resmen yıkım etkisi bıraktı.
Devastating wasn't the half of it.
Yıkım da ne kelime?
Fourteen years of devastating civil war have given rise to small but militant groups of fundamentalists who believe the very survival of their faith is at stake.
14 yıl süren yıkıcı bir iç savaş süre geldi fakat kötendinci militan gruplar İnançlarının tehlikede olduğunu düşünerek hayatta kalmaya çalıştılar.
But the consequences to you would be devastating. In your mind I'll be dead.
Ama sonuçta sen yok olacaksın Öleceğimi düşünüyorsun.
Devastating.
Dayanılmaz.
You are the most devastating woman...
Siz hayatımda gördüğüm en olağanüstü kadınsınız.
The floods this year were devastating.
Bu seneki sel yıkıcı oldu.
The side effects can be devastating.
Ve yan etkileri harap edici.
The psychological side effects could be devastating.
Psikolojik yan etkileri yıkıcı olabilir.
You know, it's - The rejection, it's been devastating.
Reddedilmek beni yıktı. Duygusal bir tsunami gibi.
- Devastating.
- Yıkıcı.
You'd be devastating if you were 6 inches taller.
Sizde on beş santim uzun olsaydınız, daha çekici olurdunuz.
The moment is devastating between them.
O an çok yıkıcıdır.
It's a devastating moment.
Yıkıcı bir andır.
"Scientists expressed a continued concern about the potential devastating effects of rain forest burning."
Bilim adamları, yağmur ormanları yangınlarının olası yakıcı etkileri konusunda devam eden bir endişe durumunu açıkladı.
Devastating all in it's path draining the planet's once rich sources of energy.
Autobotlar soylarının tükenme noktasında, hayatta kalmak için cesursa savaşıyorlardı.