Directly traduction Turc
7,597 traduction parallèle
Whatever she gets from Markham, she can give directly to Boyd.
Markham'dan ne öğrenirse, doğrudan Boyd'a söyleyebilir.
Bringing her to me directly.
Doğrudan bana getiriyorlar.
If it works, we should be able to use this to transmit directly through the tower.
Eğer çalışırsa, bunu kullanarak kule üzerinden yayın yapabileceğiz.
I didn't say text him, I said call him, as in two people talking to each other directly.
Mesaj yazdın mı? demedim, aradın mı? dedim, tıpkı iki insanın doğrudan birbiriyle konuşması gibi.
They knew you wouldn't let them help you, at least not directly.
Sana yardım etmelerine izin vermeyeceğini biliyorlardı dolaylı yoldan yaptılar o yüzden.
And we have a very strict no bullying policy that relates directly to me, so be nice, to me.
Ayrıca doğrudan beni ilgilendiren, katı bir sataşma yasağı var. - Bu yüzden iyi davranın, bana. - Tedirgin olmanıza gerek yok.
That's a quote directly from the New York Times, April 4, 2002.
Bu söylediğim New York Times'ın 4 Nisan 2002 sayısından doğrudan alıntıydı.
Kimmy, you'll notice I've seated Julian directly across from Yuko.
Kimmy, fark edeceğin üzere Julian'ı Yuko'nun tam karşısına oturttum.
Can we just go out to the cow - and milk it directly into the bowl? - Guys!
İneğe gidip direkt kaseye sağsak ya?
All of those blood vessels feeding directly into that tumor.
Bu kan damarları doğrudan tümörü besliyor.
With the cure, they can produce tens of thousands of doses a day and get them directly to the people who need it.
Tedaviden günde 10 binlerce doz üretip ihtiyaç duyanlara ulaştırabilirler.
Turns out... every mission I did for them led directly to someone's death.
- Anlaşılan onlar için yerine getirdiğim her görev birilerinin ölümüyle sonuçlanmış.
- Pour directly in the pipes.
- Direk borulara dök.
I'm going to ask you one more time, directly.
Size bir kez daha doğrudan soracağım.
Which your brother failed to mention because he only seems to articulate things that are directly related to him getting laid.
Kardeşin bundan bahsetmeyi beceremedi çünkü sadece sevişmekle doğrudan ilgili şeyleri açıkça belirtiyor gibi görünüyor.
I am looking directly at you.
Sana bakıyorum.
By 2001, i was working directly for Miscavige.
2001'de artık direkt Miscavige'a çalışıyordum.
And every session i ever gave to tom cruise... And there was dozens upon dozens of them over a three-year period... I had to write detailed reports and send them directly to David Miscavige.
Ve Tom Cruise'a verdiğim her seansta ki üç yıllık bir süre içerisinde düzinelerce defa yaptık detaylı raporlar yazıp, doğrudan David Miscavige'a yollamam gerekiyordu.
You think it's a coincidence that the bullet struck you directly on that scar?
Kurşunun tam olarak yarana gelmesi sence bir tesadüf mü?
Damage must be reported directly to the insurance company by the primary user.
Hasar birincil kullanici tarafindan dogrudan sigorta sirketine rapor edilmeli.
- Nothing fancy. Just accessed her root system directly with a cloned file key. Right.
Fazla bir sey degil, sadece kök dizinine ulasip dosya anahtarini kopyalamis.
She injured 11 people before escaping, but she took a call at the scene, and we were close enough to directly intercept most of it.
Kaçmadan 11 insani yaralamis ama olay yerinde bir telefon almis. Çogunu dogrudan kesmek üzereyiz.
The baron's always dealt with him directly.
Onun doğrudan muhatabı her zaman barondur.
I mean, God, if only we could get rid of these damn arms and attach the pen directly to the heart, right?
Keşke bu lanet olası silahlardan kurtulup, kalemle direkt kalbe hitap etsek değil mi?
Were Mr. Maker and Mr. Rentman shooting directly at you?
Bay Maker ve Bay Rentman doğrudan size mi ateş ediyorlardı?
I need the best out of my team right now, and I don't think I'll get that if they have to report directly to you.
Ekibim için en iyisini istiyorum ama doğrudan size rapor ederlerse, bunun olacağını sanmıyorum.
And you report directly to your captain.
Sen yalnızca üstüne ifade veriyorsun.
We get what the SVR needs, or they go after Alex directly.
Ya SVR'ın istediğini yaparız ya da direkt Alex'in peşine düşerler.
And I'm assuming you can tie me directly to these terrorists?
Bu da demek oluyor ki, beni bu teröristlerle bağlantılı görüyorsun?
The blood spatter on his clothes places Daniel directly in front of Dr. Foley when he was stabbed.
O bıçaklandığı zaman Daniel'ın... kıyafetlerinin önüne kan sıçramış.
Shall we meet directly at the restaurant?
Yoldayım. Direkt restoranda buluşalım mı?
As long as the convicts aren't directly profiting, it's legal to sell this stuff.
Suçlular direkt olarak kâr etmedikçe bu şeyleri satmak yasal.
My messages directly from the country of Myanmar
Hiç Myanmar'a gittiniz mi?
Your mother keeps calling me every day, driving me crazy if so, why did not you call me directly?
Her gün beni arıyor. Neden beni aramadın o zaman?
That shows the e-mail went directly to the detective's spam folder.
Burası e-mailin doğrudan dedektifin spam dosyasına gittiğini gösteriyor.
So we can communicate with a larger number of militia directly.
Böylece daha fazla milis ile direkt iletişim kurabiliriz.
The judge said, and I will quote him directly because he was such a complete and utter asshole...
Yargıç söyledi, ben de onun söylediklerini direkt tekrarlayacağım çünkü tam anlamıyla bir şerefsizdi.
And these pheromones travel from one person to the next, sending secret messages of sorts, directly into our brains to grab our sexual attention- - a raw sexual attractant, pure animal magnetism.
Bu feromonlar bir insandan diğerine seyahat eder direkt cinsel çekiciliğini yakalamak için beyne doğrudan gizli mesaj iletir hassas bir cinsel çekici, saf hayvan cazibesi.
- Not directly.
- Doğrudan değil.
And send the scout directly to me first when he returns.
Casusu döndüğü zaman ilk bana gönderin.
This is the water they drink in the villages the ones directly above your pipeline.
Bu köylerde içilen su direkt olarak sizin boruyolunuzdan gelen su.
Not directly. But I will eventually.
Direk olarak değil ama sonuçta o da olacak.
I quit. Was this person involved in the crime directly?
Bu kişi suçu doğrudan işleyen mi?
Next time, call me directly.
Bir dahaki sefere, direkt beni ara.
If i had confronted sasha directly, She would have blackballed me in the industry, like she did to jane.
Eğer Sasha'ya doğrudan söyleseydim aynı Jane'e yaptığı gibi rezil ederdi herkese.
Since you hired me to handle security and transport, I figured I should look into the situation directly.
Güvenlik ve nakliye için beni tuttuğun için ben de durumla bizzat ilgileneyim dedim.
They grows on trees directly.
- Doğrudan ağaçlarda büyüyorlar.
Why didn't Mun strike him directly?
Niçin Mun doğrudan babama saldırmadı?
We need to tackle directly... the people who break the law.
Kanuna aykırı faaliyetlerde bulunan sistemlerle doğrudan ilgilenmek gerekir.
An anti-terrorism unit that reports directly to the government...
Devletin yetkisi altında hareket eden bir anti-terörizm birimi.
The mural shows that it fell directly from the Heaven.
Freske göre cennetten düşmüş olmalı.
direction 47
director 1032
direct 70
directions 19
directive 16
director of photography 41
direct hit 55
directed by 53
director kang 56
director vance 56
director 1032
direct 70
directions 19
directive 16
director of photography 41
direct hit 55
directed by 53
director kang 56
director vance 56