English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Do i have to go

Do i have to go traduction Turc

1,525 traduction parallèle
Why do I have to go? All right.
Neden sizinle gitmek zorundayım?
- No. Do I have to go?
Gitmem gerekiyor mu?
But I was thinking - - why do I have to go back?
Ama düşündüm de, dönmem niye gereksin ki?
Do I have to go home now?
Eve dönmek zorunda mıyım?
Do I have to go downtown with you?
Sizle merkeze gelmem gerekiyor mu?
- Why do I have to go, mom?
- Neden gitmek zorundayım anne?
So why do I have to go to this history fair anyway?
Neden tarihin dürüst olmasına uğraşıyoruz o halde?
Why do I have to go inside with you?
Neden seninle birikte içeriye girecekmişim ki?
Do I have to go to a courthouse to look at him again?
Ona tekrar bakmak için mahkemeye çıkmam gerekecek mi?
Why do I have to go first?
Neden önce ben gidiyorum?
I have to go the cemetery, as I do every night, to pray at the graveside of that other me, my unfortunate twin sister.
Her gece yaptığım gibi öteki "ben" in talihsiz ikiz kız kardeşimin mezarının başında dua etmeye, mezarlığa gitmeliyim.
Do as I say and you can have your family back, but you go to the cops...
Dediğimi yaparsan aileni geri alabilirsin ; ama polise gidersen...
I have to know where I can go to, like recharge it, or what I got to do for the battery.
Şarj etmem gerektiğinde nereye gidebileceğimi, batarya için ne yapmam gerektiğini bilmem gerek.
The point is if you want this as bad as I think you do, you have to go for it.
Asıl konu, bunu düşündüğüm kadar çok istiyorsan, onu almak zorundasın.
Actually, I have something I need to go do.
Aslında benim gidip yapmam gereken bir şey vardı.
It's the last thing I wanna do, but I have to go to Metropolis.
Yapmak istediğim son şey, ama Metropolis'e gitmem gerekiyor.
Now, then. I know what we need to do about your premonitions. I know where we have to go.
Önsezin hakkında ne yapmamız gerektiğini biliyorum, nereye gitmemiz gerektiğini.
You're gonna let her go on your own initiative. Or do I have to...
Ya onu kendi insiyatifinle rahat bırakırsın, ya da beni zor...
Soon enough, I'll have to go back to doing what I do... So I make a point of enjoying days like this when I have them.
Bu güzel günlerimin tadını çıkarmalıyım... çünkü kısa bir süre sonra işlere kaldığım yerden devam edeceğim.
All right. I gotta go to work, but before I do, I have to do one thing
Pekala, işe gitmek zorundayım, ama, ondan önce yapmam gereken bir şey var.
I don't care how far I have to go or what I have to do.
Ne kadar ileri gitmem gerektiği ya da ne yapmam gerektiği önemli değil, anlıyor musun Jack?
I mean, I don't wanna distract him and Gibbs is gonna want a name to go with this patch, and that means that I have work to do.
Dikkatini dağıtmak istemem. Gibbs bu bandın kime ait olduğunu bilmek ister. Yani çok işim var.
Do I really have to go on this stupid paintball thing?
Gerçekten bu saçma paintball şeyi için gitmem mi lazım?
Precisely... as you, with your usual acuteness, have already predicted, when I do marry, adle must go to school and you must find a new situation.
irlanda çok uzak, efendim.
Do you have any idea how many times I've ever asked a guy to go away with me?
Sence ben şimdiye kadar kaç kere bir erkeğe benimle gelmesini istedim?
I'm gonna go back to your apartment, do you have any objection to me looking around?
Ben de tekrar dairene gideceğim. Etrafa bakmamın sakıncası var mı?
Do Seymour's parents have to go? I doubt it.
Seymour'un anne ve babası aşağıda mı yaşıyor?
I'm going to go to art school and, when I do, y'all gonna have to take care of the babies.
Sanat okuluna gideceğim ve gittiğim zaman, ikiniz bebeklere bakacaksınız.
LOOK, I DIDN'T WANT TO HAVE TO GO EXPENSIVE BUT IF WE GOTTA DO IT, THAT'S WHAT WE GOTTA DO.
Bak, pahalıya kaçmak istemiyordum ama mecbursak da öyle yaparız.
I hate this part where you stay with the gun and I have to go do the looking.
Senin elinde silahla dikilmen ve benim de gidip bakmak zorunda oluşumdan nefret ediyorum.
It's not just, "I gotta go to work today." It's like, "Man, I have some things that I can do."
"Bugün işe gitmem gerek." gibi değil. Daha çok "Bugün yapacak şeylerim var." şeklinde.
So do we have to go through this? I don't know.
Her nöbette aynı şeyi mi konuşacağız?
Because I do, and if I have to, I will go get it out of your desk and show it to those nice people.
Ben biliyorum da. Ve mecbur kalırsam, onu masandan çıkarır ve bu kibar insanlara gösteririm.
You go ahead, I have things to do.
Siz gidin. İşim var.
Don't get me wrong, I think it's great that you and Julia are together, but do you really have to go ask her to marry you again?
Beni yanlış anlama, Julia ve senin beraber olmanız harika, ama ona tekrar evlenme teklif etmek zorunda mısın?
I do show it. I have to go.
Göster öyleyseymiş Kapatmam gerek artık.
And I'm- - I'm- - well, now I have to go, and so do you.
Ve ben, ben- - şimdi gitmek zorundayım ve sen de.
I'M SORRY I HAVE TO DO THIS, BUT I HAVE TO GO HOME.
Üzgünüm seninle gelecektim, ama eve gitmek zorundayım.
Look, there really is an emergency, and I really do have to go.
Bak, gerçekten acil bir durum var ve gerçekten gitmem gerek.
I have to go do the, um...
Gidip bir şey..
There's so much to do, I have to go
Yapacak çok işim var. Gitmeliyim.
I do have to go to the office.
Ofise gitmeliyim.
I'm thirsty. And I have something I want to ask you, so do you want to go get a drink afterwards?
İkimiz de susadık galiba ve sana sormak istediğim bir şey var, çay içmeye ne dersin?
I want to go pay her a visit, but there's something that we have to do first.
Bir yandan onu ziyaret etmek istiyorum, ama Ondan önce bitirmemiz gereken bir mesele var.
All you have to do is throw on that cap and gown again, you know, and go up on a little podium that somebody's going to build and listen to the high school band play Pomp and Circumstance.
Tek yapmam gereken püskülünü sallayıp kepini tekrar havaya atmak. Herkesin önünde şöyle bir yürüyeceksin. Lisenin müzik grubu da'Saltanat ve Ahvâl'i çalacak.
Listen, I have so much work to do, so why don't I just sign this and then you can go?
Bak, yapmam gereken çok iş var o yüzden neden ben bunları imzalamıyorum ve sen de gitmiyorsun?
But I have to cover the pit today, so why don't you do both of us a favor and go help Bailey in the clinic.
Ama acil servise bugün benim bakmam gerekiyor. O yüzden neden ikimize de iyilik yapıp kliniğe gidip Bailey'e yardım etmiyorsun? - Peki.
I stay late because there's a lot of work to do, and right now I'm the only person who can do it, and now I have to go to the grocery store because I am the only person who can do that, mm-hmm.
Geç saatlere kadar kalıyorum çünkü çok iş oluyor ve şu anda bununla uğraşabilecek tek kişi benim ve şimdi de manava gitmem gerekiyor çünkü şu an için bunu yapabilecek tek kişi benim.
I said, " Go, you have to do it.
Ben " Git, bunu yapmalısın...
I have four more to go, 36 hours to do it.
Daha dört tane var ve 36 saatim kaldı.
I don't really want to go back to that place or have anything to do with him.
Oraya geri dönmek veya onu görmek istemiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]