English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Do you know that

Do you know that traduction Turc

20,766 traduction parallèle
How do you know that money's even real?
- Paranın gerçek olduğunu nereden biliyorsun ki?
How do you know that if you haven't tried?
Eğer çaba göstermediysen bunu nereden bilebilirsin ki?
Do you know that you don't have to do homework when you have lice?
Bitlendiğin zaman ev ödevi yapmak zorunda olmadığını biliyor musun?
Do you know that I write prescriptions and people can't read them?
Yazdığım reçeteleri kimsenin okuyamadığını biliyor musun?
How do you know that, some facet of our government... "hasn't reverse-engineered the technology..." and that they're actually making you believe you were abducted when...?
Hükûmetimizin bazı taraflarının tersine mühendislik teknolojisini kullanmadığını ve aslında sizi kaçırıldığınıza ikna ettiklerini nereden biliyorsunuz?
How do you know that?
- Nereden biliyorsun?
Do you know that Lisa cried six hours straight last week?
Geçen hafta Lisa'nın altı saat boyunca ağladığını biliyor muydun?
How do you know that?
Bunu nereden biliyorsun?
Do you know that?
Biliyor musun?
- Do you know that you got a smile... like...
Öyle bir gülüşün var ki... Tıpkı...
Do you know that your grandmother called you Susan until you were two?
Büyükannenin iki yaşına kadar sana Susan dediğini biliyor musun?
He's a successful father of two, but then his mom dies, so he starts to dress up like her, you know, as you do, because he can't break it to the kids that grandma's dead.
Başarılı bir iki çocuk babası ama sonra annesi ölüyor ve o da garip bir şekilde annesi gibi giyinmeye başlıyor çünkü çocuklarına büyük annelerinin öldüğünü söyleyemiyor.
And how do you know that isn't being with Hades?
Hades'le olmamın benim için iyi olmayacağını nereden biliyorsun?
How do you... know how to do that?
Bunu yapmasını nereden biliyorsun?
You do know that, don't you?
Farkındasın değil mi?
Do you know? I... I could think that you were trying to avoid me.
Biliyor musun, beni başından atmaya çalıştığını düşünebilirim.
Do you know if she stole anything from anyone else around that time?
O sıralar birilerinden bir şeyler çalıp çalmadığını biliyor musun?
After Danny left you guys that night, do you know where he went?
Danny o gece yanınızdan ayrıldıktan sonra nereye gitti biliyor musun?
Edward, do you know, um, how many other men were held on that ship?
Edward, gemide kaç köle olduğunu biliyor musun?
I'm sorry to do that to you, you know?
Bunu sana yaptığım için üzgünüm.
Do you know any computer nerds that can track someone down on the Internet?
İnternetten birinin adresini bulabilecek bilgisayar manyağı birilerini tanıyor musun?
Do you know how that would look?
Bu nasıl görünür farkında mısın?
Why do I get the feeling you already know the answer to that question?
Neden o sorunun cevabını zaten biliyormuşsunuz gibi bir his var içimde?
You do know that there are psychologists in St. Louis far more qualified than I am for this job.
Bu iş için St. Louis'te daha nitelikli psikiyatristler olduğunu biliyorsunuz.
For that matter, what do you really know about me?
Bu yüzden, benim hakkımda gerçekte ne biliyorsun?
Sure, they're both V8's, but how do I know that you haven't put fuel additives in your car?
İkisinin de V8 olduğuna şüphe yok peki, ama arabanıza yakıt takviyesi... -... koyup koymadığınızı ne bileyim?
Do you know why that is?
Niye biliyor musun?
Captain, there are things, things about this mission that you do not know.
Kaptan bu görevde bilmediğiniz şeyler var.
And do not say that you are not, because I know that you are, so tell me why!
Ve sakın bana bunun doğru olmadığını söylemeyin çünkü doğru olduğunu biliyorum. Söyleyin neden!
We'll do this for Colin, but when you turn off that ventilator, my son is dead, and I don't want to know anything else.
Bunu Colin için yapacağız ama solunum cihazını kapattığınızda oğlum ölecek. Başka hiçbir şey bilmek istemiyorum.
Well, I just have a little business that I need to do before I go back east, so if you know of anything...
Güneye dönmeden önce yapmam gereken küçük bir iş var, bü yüzden..... bir şey biliyorsan...
Now, do you want me to explain how I figured out what you're doing here in Berlin? Or you just believe me when I say that I know you came here on Jemma Moore's bidding?
Berlin'de ne yaptığını nasıl öğrendiğimi açıklayayım mı, yoksa buraya Jemma Moor'un emriyle geldiğini bildiğimi söylediğimde bana inanacak mısın?
You know what people like Iosava do with that kind of money?
Iosava gibiler o parayla ne yapar biliyor musun?
You know as well as I do that leaving was not an option for me.
Bunun bir seçenek olmadığını benim kadar iyi biliyorsun.
How do I know that you won't kill her after I drink it?
Onu ben bunu içtikten sonra öldürmeyeceğini nereden bileceğim?
- Yeah, well, the problem with you liberals, you think you're the good guys, you think that gives you a pass to do random criminal acts, you know?
Siz liberallerin sorunu ise kendinizi iyiler olarak düşünüyorsunuz ve böylece kendinizde suç işleme hakkını görüyorsunuz.
Kitten, I know you better than anybody, and I know that you do not belong in a cupcake shop in Brooklyn.
Yavrum, ben seni herkesten daha iyi tanıyorum ve Brooklyn'de bir kapkek dükkanına ait olmadığını biliyorum.
Hey, I don't know how it would come up, but if you ever need me to do that for you, I'm there.
Nasıl ortaya çıkacağını bilmiyorum ama benden aynını yapmamı istersen yaparım.
What do you know to show off like that?
- Ne biliyorsun ki havalara giriyorsun?
But I do know this, the love you felt for Greer, a love like that doesn't just disappear.
Ama şunu biliyorum Greer'a beslediğiniz aşk öyle bir aşk öylece kaybolmaz.
- Okay, but how do you think that feels, to have someone going like this, you know, when I don't want that?
Sen bunu istemiyorken karşındakinin böyle yapması seni nasıl hissettirir?
You do know that a defendant who escaped from prison is probably gonna be somebody that a jury finds hard to trust, you know?
Jürinin firari bir sanığa güvenmesi muhtemelen çok zordur, biliyorsun değil mi? - Evet.
And how could you do that to the family, you know, to the kids and to me and to yourself?
Ailene bunu nasıl yapabildiğin. Çocuklara, bana ve kendine.
I mean, like just daily life, like, you know, all that time, you were always just nice and I do wish that I had put a higher value on that than I did.
Günlük yaşamımızda yani. Tüm geçen zamanda hep naziktin. Keşke bunun değerini daha çok bilseymişim diyorum.
You know that's what you're gonna do, so you just might as well decide you're gonna do it.
Böyle yapacağını biliyorsun. - Bari böyle yapacağına karar ver.
- So I'm honoring his... promise in the sense that, you know, - I do owe him that, but I think that you should know, your son is doing really great. I'm telling you about it.
Ona verdiğim sözü bunu sana söyleyerek yerine getiriyorum.
How do you know about that?
Kristali nereden biliyorsun?
I know I should be happy about that... but it just feels like now you're really gone and there's nothing left to do but just...
Mutlu olmam gerekir biliyorum ama ama artık gerçekten gittiğine ve yapacak hiçbir şey kalmadığına göre...
Do you know what that means?
Ne dedi, sen anladın mı?
So I shouldn't do something that could change my future because you don't want Grandma to know you left me in a bucket.
Yani sırf beni kovada bıraktığını büyükannem öğrenmesin diye geleceğimi değiştirebilecek bir şeyi yapmamalıyım.
He's your husband, do you know what that looks like?
O senin kocan. Nasıl görüneceğini düşünsene?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]