Do you want to do it traduction Turc
7,689 traduction parallèle
"Do you want to do it?" "Sure."
"Yapmak istiyor musun?" "Tabii."
If you want to end things, just do it.
Sonlandırmak istiyorsan bitir gitsin.
I don't want you to do it if it's so horrible and shit.
Bu korkunç ve iğrenç bir şey ise yapmanı istemiyorum.
And it's not that I don't want to bang you, I mean, I absolutely do. But I also like you.
Sana çakmak istemiyorum değil, yani kesinlikle istiyorum, ama senden hoşlanıyorum da.
Do you want to marry me because our families arranged it?
Ailelerimiz ayarladığı için mi benimle evlenmek istiyorsun?
You want to support our children, do it by being in the courtroom.
Çocuklarımızı desteklemek istiyorsanız bunu mahkeme salonunda bulunarak yapın.
Do you want to talk about it?
Konuşmak ister misin?
Do you think I want to do it with that ugly chicken?
Bu iğrenç tavuklarla halvet olacağımı mı sanıyorsun?
You want to do something with it?
Bir şeyler yapmak ister misin?
- Right. But, uh, you know, I'm realizing that I only do that stuff'cause I don't want the guys to do it to me first, you know what I mean?
Ama farkına vardım ki, böyle şeyleri benden önce yapmasınlar diye yapıyormuşum.
- Do you want to look at it?
- Bakmak ister misiniz?
Tell me what you want me to do and I'll do exactly that, but you have to say it.
Ne yapmamı istediğini söyle, isteğini yerine getireyim. Ama söylemek zorundasın.
I want to hear you do it.
Çıkardığını duymak istiyorum.
If that's what you want to do, it's your inheritance.
Yapmak istediğin buysa miras senin.
Do you really want a bunch of people dressing you? It would be polite to try.
Bir grup insanın seni giydirmesini mi istiyorsun yani?
- What do you want it to be?
Ne olmasını istersin?
I realize it's not as strong a lead as a dead canary, but don't you want to go in there and do your whole... " I'm you.
Ölü bir kanaryadan yola çıkmanın sağlam olmadığını anladım, ama sakın oraya gitmek isteme ve tam yaptığın gibi "Ben senim".
Do you want me to say that I like it?
Hoşuma gittiğini söylememi ister misin?
I know you do because I'm brave and I love this country and I want to protect it and everyone in it.
İstediğini biliyorum çünkü cesurum ve bu ülkeyi seviyorum ve onu ve insanlarını korumak istiyorum.
Why do you want to delete it?
Neden silmek istiyorsun?
Do you want me to drop it off to your house tomorrow or...
Evini yarın kiraya çıkarmamı ister misin yoksa...
What do you want it to be, a howitzer?
Ne olması bekliyordun ya, havan topu falan mı?
Just do it. - I just don't want to hurt you.
- Ben sadece seni incitmek istemiyorum.
If it's just the two of us, do you want to go upstairs?
Sadece ikimiz varız, yukarı çıkmak ister misin?
- You want me to do it? - Yes.
- Ben mi yapacağım?
You want nothing to do with it.
Kediyle uğraşmak istemiyorsun.
What do you think of this tie? I think... I want to tie you up with it.
Bence... seni onunla bağlamalıyım.
Now, you want me to fucking teach him some fucking respect, you just give me the word, I'll fucking do it.
Ona saygı göstermesini öğretmemi istiyorsan söyle yeter, yaparım.
If you want to do it right, you aim here... for the jugular.
Doğru yapmak istiyorsan, şurayı hedef alırsın... Şahdamarından.
I know that if it was you that had fainted just before you were to marry me, oh, dear, I'd be absolutely sure that you hated me and that you didn't want anything to do with me.
Evlenmeden önce bayılan sen olsaydın benden nefret ettiğini ve benimle birlikte bir şey yapmak istemeyeceğini düşünürdüm.
I want to know if you can do it.
Yapabiliyorsan bilmek isterim.
Do you want to have a say in it?
Planda söz hakkına sahip olmak istiyor musunuz?
Do you want to talk about it?
Bu konuda konuşmak ister misin?
You want to unburden your soul, do it on your own time.
Vicdanını rahatlatmak istiyorsan uzak ihtimalle buradan sağ kurtulduğumuzda kişisel zamanında yaparsın.
Maybe someone wants a war, I don't know, but if you really do want to stop it, then let us go and then we talk.
Belki de birileri savaş istiyordur, bilmiyorum ama bunu gerçekten durdurmak istiyorsanız bizi bırakırsınız ve biz de konuşuruz. Kaptan!
Or do you want me to do it?
Yoksa benim yapmamı mı istiyorsun?
Do you want me to look at it?
- Bakmamı mı istiyorsun? Merhaba.
But I don't want to do it unless I can do it with you.
Ama seninle yapamayacaksam bunu yapmak istemiyorum, dediği zamandır.
Do you want to talk about it?
- Konuşmak ister misin?
What do you want me to do about it?
Bunun için ne yapmamı istiyorsun?
Why is it when you can't use the ladies room, all you want to do is use the ladies room?
Neden tuvalet bozulduğu zaman, tuvaleti kullanmamız gerekir?
I'm sorry, Z. We came across the candles and-and Lemon assumed, and-and she was so happy, and-and, you know, I got caught up, and, well, I-I do want to marry her, so I-I just let it
Kusura bakma Zoe. Mumları gördük ve Lemon da öyle sandı. Çok mutluydu ve ben de kendimi kaptırdım.
It just seems like you want to do something big.
Sanki büyük bir şey yapmak istiyormuşsun gibi görünüyorsun.
I don't want you to do this because you think it's the right thing or something.
Doğru olan bu olduğu için falan yapmanı istemiyorum.
If you want him in the system at Ansley Surgical Center, this is the way to do it.
Eğer Ansley Tıp Merkezi'nin sistemine girilmesini istiyorsan, böyle yapacaksın.
And if I believe you... and give you what you want to know... what do I get out of it?
Ve sana inansaydım ve sana bilmeyi istediğin şeyi verseydim bundan kârım ne olacaktı?
Do you want to get changed? Can I have it?
Değişmek istiyor musun?
It's like no trails, uncharted territory, you know, and "48 Hours" says that if you wanted to, you know, hide something, never want it found, that's a really good place to do it.
Yol yok gibi, keşfedilmemiş bölge, bilirsin, ve "48 Saat" der, eğer istersen, bilirsin, bir şey sakla, asla bulunmasını istemediğin, bunu yapmak için gerçekten en iyi yer.
Because you looked so happy, And i do want to marry you, And it was the end of the world.
Çünkü çok mutlu görünüyordun ve seninle evlenmek istiyorum ve dünyanın sonu gelmişti.
Um, this is the food. It's the food that he's been on, so if you want to change it, you should do it slowly.
Bu yediği yiyecek eğer yiyeceğini değiştirmek istiyorsan yavaşça yapmalısın.
Do you want me to tell him that I found it while I was trying to plant evidence?
"Kanıt yerleştirirken bak ne buldum" dememi mi istiyorsun?