Dobra traduction Turc
234 traduction parallèle
I'm a plain man and not much of a speech maker, but I beg you to accept.
Dobra biriyimdir, iyi bir konuşmacı da sayılmam, ama kabul etmenizi rica ediyorum.
- I try to speak frankly.
- Dobra dobra konuşmaya çalışıyorum.
He can be very candid.
Dobra biri olabiliyor.
We're going to call a spade a dirty spade. I think it's high time and a fine idea.
Biz dobra dobra konuşacağız.
Not for a foursquare, upright, downright, forthright, married lady.
Cesur, namuslu, açıksözlü, dobra, evli bir bayana göre değil.
You're simple, straightforward and honest.
Basitsin. Dobra ve dürüstsün.
- My father always spoke bluntly.
- Babam hep dobra dobra konuşur.
You asked for blunt words...
Dobra konuşmamı istemiştin.
Let me give you a sample of frankness.
Dobra dobra konuşmaya bir örnek vereyim size.
I'm going right up to the house and straighten this whole mess out.
Eve gidip tüm bu karışıklığı dobra dobra halletmek istiyorum.
How dare you talk so bluntly?
Böyle dobra nasıl konuşabiliyorsun?
I need you to be more forthright.
Daha dobra olman gerekiyor.
Even if you are the king, I can reply as frankly as you if I wish to.
Burada kral sen olsan bile arzu edersem en az senin kadar dobra bir cevap verebilirim.
Straight talk to hypocrisy
# Dobra olmayı, riyayı değil #
She spoke the truth, Gwen.
Dobra dobra konuştu, gerçekleri yüzüme vurdu.
Forgive me for speaking so bluntly.
Bu kadar dobra konuştuğum için beni bağışlayın.
That's being rather blunt, isn't it?
Bu fazla dobra dobra oldu, değil mi?
DOBRA...
DOBRA...
What do you say we talk turkey?
Dobra dobra konuşmaya ne dersin?
I was just talking turkey.
Yalnızca dobra dobra * konuşuyordum.
Of all the "right up front" girls I know, you are the "right up frontest."
Tanıdığım tüm dobra kızlar arasında en dobrası sensin.
Let's call a spade a spade.
Dobra dobra konuşalım.
Outspoken perhaps but not him. I find him surprisingly mature for one so young.
Dobra belki ama arsız değil Yaşı için çok olgun buldum ben
I'll be quite blunt with you, Cuddles.
Sana karşı dobra dobra olacağım, Cuddles.
- Honest, or tactful?
- Dobra bir cevap mı, nazik bir cevap mı?
You're the most untidy man I've ever met.
Sen, tanıdığım en dobra adamsın.
I don't know how to tell you, except, I guess, just straight out.
Sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Sanırım en doğrusu dobra dobra söylemek.
But I hope you will, because you're very direct, and I like that, and I like what you have to say.
Ama dobra tarzınızı beğeniyorum. Ve söylediklerinizi beğeniyorum.
In school I was very forward even the teachers called me arrogant.
Okulda benim için dobra bir kız derler. Öğretmenler çok küstah olduğumu söylüyorlar.
- Can't you be subtle?
- Dobra olman şart mı?
You're bold but shy, frank, unpredictable...
Cesur ama utangaçsın, dobra, sağı solu belirsiz,...
- Welcome back. My name's Debra.
- Tekrardan hoş geldiniz, adım Dobra.
Believe me.
Kabalaşmayacağız, sadece dobra olacağız.
But tell him that you really would like to have a straightforward talk and see what the results would be.
Ama ona gerçekten dobra dobra konuşmayı istediğinizi söyleyin ve ne olacak görün.
Be straightforward and talk.
Dobra olun ve konuşun.
Be straightforward and true.
Dobra dobra ve doğru ol.
You know, she'd never confront you directly. It was always this approach-avoidance thing.
Asla dobra konuşmazdı, hep şu yaklaşma-kaçma olayını yapardı.
I thought I could speak out... but no.
Herşeyi çekinmeden dobra dobra söyleyebileceğimi düşünmüştüm... ama hayır.
Liars are seldom this blunt...
Yalancılar bu kadar dobra olmaz.
Tell him how the cows eat the cabbage and you won't have any trouble.
Onunla dobra dobra konuşun, o zaman sorun çıkmaz.
It's a straightforward question.
Oldukça dobra bir soru.
Our good and simple friends, to put it bluntly, you understand.
Dobra konuşan, iyi kalpli ve vefalı dostlarımız?
But, and I must be blunt, I cannot take no for an answer.
Ancak, dobra olmak zorundayım, hayırı cevap olarak kabul edemem.
I got to go right up to her... and ask her flat out where she gets off walking past me like that.
Hemen yanına gidip dobra dobra öyle önümden geçerek nereye gittiğini soracağım.
I'm just going to put it right out on the table.
Dobra dobra konuşacağım.
And in every single thought you have. How you almost always mean something that's about being straight or good.
Sahip olduğun her düşünceyi dobra dobra söylemen ve neredeyse her zaman ifade ettiğin her şeyin tamamen dürüstlük ve iyilik hakkında olması.
I am forthright ; I speak my mind.
Ben dobra biriyim, aklımdakini ortaya dökerim.
- I'm surprised you brought it up so bluntly.
Böylesine dobra dobra söylemeniz beni şaşırttı.
And I need someone who is willing to fight for what she believes in.
Ayrıca dobra birini arıyorum.
And you know, there was this very straightforward-looking guy.
Çok açık sözlü, dobra bir adamdı.
Stara dobra skromnost.
Eski mütevaziliğin sürüyor.