Don't even traduction Turc
38,733 traduction parallèle
You don't even have kids.
Senin çocuğun bile yok.
They are so eager, they don't even pause to feed.
O kadar isteklidirler ki beslenmek için bile durmazlar.
- I really don't care,'cause that doesn't even touch what you're doing here, with what today means to you, to both of us.
- Umurumda bile değil, çünkü bunun burada yaptıklarınla, bunun senin için, ikimiz için anlamıyla hiç bir ilgisi yok.
Your legs have given you a strength, a strength that even your brothers don't have.
Bacakların sana öyle bir güç verdi ki kardeşlerinde bile öyle bir güç yok.
Well, we don't even have a good solution to help Melissa - lose the weight.
Melissa'ya kilo vermesinde yardımcı olacak iyi bir çözüm yolu bulamadık daha.
But don't call her that the grim reaper, even if it's a joke.
Ona Azrail deme. Şaka için bile.
Don't even know where I want to go.
Nereye gitmek istediğimi bile bilmiyorum.
I don't even know if he's alive.
Hayatta mı onu bile bilmiyorum.
So, even if the gods don't exist, it's still necessary to have them.
Yani tanrılar olmasa bile onların olması yine de bir gereklilik.
Even though you don't believe it.
Bunlara inanmamana rağmen.
I don't want to see him hurt, or even worse.
Zarar görmesini hiç istemem. Ya da daha kötü bir şey olmasını.
A word that even when there's something scary like a shark around, you don't have to be scared or look around ( for something ).
Ya da etrafta köpek balığı gibi korkutucu şeyler var korkmama ve bir şeyler aramama gerek yok.
You don't even know my first name.
İlk adımı bile bilmiyorsunuz.
But you don't even like flags.
- Ama sen bayrakları sevmezsin bile.
But you don't even understand its symbolism.
Ama sembolünün anlamını bile bilmiyorsun ki.
They don't even have a Double Shock Drop Tower.
Bir de bana sor! Eğlence kulesi bile yok!
We don't even know what happened the first time.
İlk gidişimizde neler olduğunu bile bilmiyoruz.
The greatest gift a man ever bestowed upon a woman, and you still don't even know who I am.
Bu, bir adamın bir kadına verebileceği en büyük hediye. Ama sen hâlâ kim olduğumu bile bilmiyorsun.
Why do you keep making it rain when I don't even have an umbrella of my own?
Kendime ait bir şemsiyem bile yokken ne diye sürekli yağmur yağdırıyorsun?
You were supposed to date for 2 1 / 2 years, graduate, get a job, and then get married in a small church, surrounded by God and your friends and family and even the cousins you don't know very well, and I am a bridesmaid!
İki buçuk yıl çıkman, mezun olman, bir işe girmen ve sonra küçük bir kilisede Tanrı'nın, arkadaşlarının, ailenin, hatta tanımadığın kuzenlerinin ve baş nedimen olan benim huzurumda evlenmeliydin!
I don't even know where my dog is.
Köpeğim nerede onu bile bilmiyorum.
I don't even think the murder weapon was a knife but a piece of trophy.
Cinayet silahının bıçak olduğunu sanmam bile Ama bir kupa parçası.
Hey! You don't even know how I think of you.
Seni ne kadar düşündüğümden haberin bile yok!
I not only know what you are talking about, but I don't even want to know.
Neden bahsettiğini bilmiyorum. Zira, öğrenmek de istemiyorum.
Then I got bankrupt and even though I'm ruining myself and living the street life right now, I don't have any regrets.
Sonraları iflas ederek kendimi mahvedip sokaklarda yaşamaya başlasam bile hiçbir pişmanlığım yok.
You don't even have a 2-way radio.
Telsizin bile yok.
I don't even use that thing.
Bu şeyi kullanmıyorum bile.
I have confessed my so-called crime and have been punished for it, whereas you don't even have the balls to admit you did something wrong.
Sözde suçumu itiraf ettim ve bunun için cezalandırıldım, oysa senin yanlış bir şey yapmana rağmen bunu itiraf edecek cesaretin yoktu.
Hey kid, you don't even say hello to your father?
Sıpa, babana selam vermeyecek misin?
I don't even have stockings to wear.
Altıma giyecek donum yok.
Don't even think about going one step from my sight!
Gözümün önünden bir adım ayrılmayı bile düşünme.
Even if you're tired, don't rest and keep going.
Yorulsanız da dinlenmeden devam edin.
We're gods of death! Why do we even need a place to live? Or get sleepy when we don't sleep?
Ölüm meleğiyiz ama yaşayacak bir yere ihtiyacımız var ayakta kalınca uykumuz geliyor yemeyince de acıkıyoruz!
You said that you don't even have aspirations.
Harcı ödeyecek paran olmadığını söylemiştin.
We don't have customers even when it doesn't rain.
Yağmur yağmasa da müşterimiz olmuyor zaten.
To be honest, I don't think she'd even need to move to hide from you.
Taşınmasaydı bile onu bulamazdın bence.
We don't even have to dig deep.
Öyle derinlemesine bir araştırmaya gerek yok.
Come on, you don't even know who I was. Who were you?
- Benim ne olduğumu bilmiyorsun ama.
I'm the rich one here, so why is the fate of my cards in the hands of some high school kid I don't even know?
Burada zengin olan benken kartımın kullanımı neden o liselinin elinde?
You won't die even if you don't have a stomach.
Miden yok diye ölmezsin.
So your niece, who's a high school senior whose name you don't even know stole these gold bars, which were manufactured in Korea and should be at the Federal Reserve Bank in New York. And then you people stole them from her. That's what you're telling me, right?
Yani ismini bilmediğiniz liseye giden yeğeniniz Kore Bankası tarafından üretilip şu an New York FRB'de bulunması gereken bu altın külçelerini çaldı ve sizler de bunu yeniden çaldınız.
And it turns out that you don't even have a job!
Bildiğim kadarıyla bir işin bile yok.
But where did you get all these candles when you don't even have money?
Paran yokken bu kadar mumu nereden aldın?
Even if you don't, you don't want me so you don't want me to be your bride.
"Başka bir kadın olmasa da senden hoşlanmadığımdan bunu yapma!" mı diyorsun?
Now that I think of it, I don't even know your name.
Fakat düşünüyorum da isminizi bile bilmiyorum.
Humans see him all the time, but we don't get to see him. Not even once.
İnsanlar onu sürekli görse de nasıl oluyor da biz bir kez olsun göremiyoruz?
I don't even dream of getting a place in Seoul.
Bir daire kiralama hayali falan kurmuyorum.
- I don't even know the play.
- Bu oyunu bilmiyorum bile!
I don't even have the bandwidth to...
Aklımın alacağı kadar bile...
Thing is, I don't even like coffee.
Aslında kahve sevmem bile.
I don't even know what that is!
Bunun ne olduğunu bile bilmiyorum.