English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Don't get nervous

Don't get nervous traduction Turc

174 traduction parallèle
Don't get nervous... okay, 1, 2...
Heyecanlanma. Bir, iki...
Don't get nervous.
Heyecanlanma.
Don't let yourself get nervous!
Kendi sinirlerine hakim ol!
And I don't see any reason for any man to get nervous... because someone checks over the figures of his report.
Ben de insan niçin biri raporundaki rakamları... kontrol ediyor diye gerilir anlamıyorum.
Don't get nervous.
Telaşlanma.
Don't get nervous.
Sinirlenmeyin.
Don't get nervous now.
Sakin olun.
And do just like I told you. Don't get nervous, honey.
Sana dediğim gibi yap, tatlım.
Mariko, I know how you feel, but don't get nervous.
Mari-chan canını sıkan çok şey olduğunu biliyorum.
- Oh, don't get nervous, Mama.
- Sakin ol anne!
Oh yeah, and don't get nervous if we see a couple of Indians coming up behind.
Eğer arkanızda yerliler görürseniz sakın heyecana kapılmayın.
- Don't get nervous.
- Sakin olalım.
- Relax. - Don't get nervous?
Sinirlenmeyelim.
You what? Don't get nervous.
- Ne yapacaksın?
Don't get too nervous too fast, Hector.
Bu kadar çabuk sinirlenme Hector.
- Cal, don't get nervous.
- Cal, sakın heyecanlanma.
- Don't get nervous, boy.
- Sinirlenme evlât.
- Well, don't get mad, because I was just gonna say that I'm nervous...
Heyecanlı olduğumu söyleyecektim.
I don't know why I get so nervous.
Neden bu kadar geriliyorum, hiç bilmiyorum.
Don't get nervous.
Tamam. - Sen sinirli olma.
Don't get nervous, Togawa.
Sinirlenme, Togawa.
Look, don't get so nervous.
Bak, bu kadar da gerilme.
Don't get nervous!
Heyecan yok!
Don't get nervous!
Sinirlenme.
Don't get nervous, Radar.
Heyecanlanma, Radar.
Don't get nervous, Sergeant.
Heyecanlanma Çavuş.
And don't get nervous.
Heyecanlanma.
Now, look, don't get nervous, but I had my men pick Lisa up. What?
Şimdi bak, sinirlenme ama Lisa'yı almaları için adamlarımı gönderdim.
I get nervous when things don't go right.
İşler iyi gitmeyince, sinirlenirim.
- Don't get nervous.
- Sinirlenme.
- Mahmut Beg! Please, don't get nervous!
Bu kadar basitmiş meğer.
- Don't get nervous, Saban!
Öyle!
Don't get nervous with that cannon.
Bir şeye canın sıkılmasın.
Don't get nervous.
Sinirlenme.
Don't get nervous.
Sakin ol.
- Don't get nervous, Nate.
- Endişelenme Nate.
All right, don't get nervous.
Tamam tamam, sinirlenme hemen.
If they don't eat they get nervous.
Zamanında beslemezsem sinirleniyorlar.
No, don't get nervous, Garrett.
Hayır, heyecanlanma Garrett.
What are you trying to imply? Don't get nervous, Rodney.
- Paul MacCane bir katil değil.
You can do as you please, just don't get nervous.
Bunu nazik kalarak yapabilirsin, sadece sinirlenme yeter.
Please don't get nervous.
Lütfen sinirlenmeyin.
Don't get nervous, Jimmy.
Sinirlenme Jimmy.
Now, don't get nervous.
Heyecanlanmayın.
- I don't know. I guess I just get nervous around those guys.
Onların etrafında tedirgin oluyorum.
Don't get me nervous.
Germe beni!
All right. Don't get nervous.
Tamam, gerilmeyin...
Don't get nervous, just wait.
Hemen telaşa kapılma. Biraz bekle.
Don't get nervous, baby.
Gerilme, bebeğim.
When I get nervous I don't mean to frighten you!
Kızdığımda niyetim seni korkutmak değil!
You're lucky you don't get nervous at these things.
Bu işlere sinirlenmediğin için şanslısın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]