Don't get used to it traduction Turc
241 traduction parallèle
No, they don't get used to it.
Hayır, buna alışmazlar.
You see, dear, my wife and I aren't used to places like this... so it's only fair to tell you that if we don't get a whole lot of high-class service, and in a hurry... there's likely to be a terribly embarrassing scene in this sanctum.
Biliyorsun, eşim ve ben bu tip yerlere pek alışkın değiliz o yüzden burada birinci sınıf bir hizmeti derhal almazsak bu kutsal yerde oldukça utanç verici olaylar olacağını size garanti ederim.
Don't worry, you'll get used to it.
Alışacaksın.
Come on, honey, don't get tough with me, I'm used to it.
Haydi, tatlım, bana sert davranma, ona alıştım.
I don't think I could ever get used to it.
Böyle bir şeye alışabileceğimi hiç sanmıyorum.
Don't get used to it.
Kendini buna alıştırma.
Don't worry, sir, you'll get used to it.
Merak etmeyin efendim, alışırsınız.
- I don't like it here. - You'll have to get used to it.
Doğu'nun o kadar güzel nesi vardı?
But don't get used to it because it will be your turn next time.
Fakat bunu alışkanlık etme, zirâ gelecek sefer sıra sende olacak.
You don't get used to it.
Zamanla alışmazsın.
And don't worry, you'll get used to it.
Merak etmeyin, alışırsınız.
But I had some fun. It just was strange, like the people you meet... that remember shit you did when you used to get fucked up... and you don't wanna remember.
Kafayı bulmuş hâldeyken yediğiniz haltları insanların hatırlaması çok tuhaf.
I don't think you'll get used to it.
Buna alışamazsın.
Sure, you get so used to hearing it, you don't even realize it's on.
Tabii, duymaya çok alıştın,... ama gerçek olduğuna inanamıyorsun.
You're right, but don't get used to it.
Haklısın ama buna alışma.
Don't get used to it.
Hiç alışma.
Don't worry. You'll get used to it.
Merak etme, alışırsın.
So I don't get any days off, but I should be raking it in because it's well known women love to tromp through burned-out malls just to buy shoes that used to be cats from a guy that used to be a man.
Dolayısıyla ben izin yapamıyorum. Ama mutlu olmam gerekir, çünkü bilinen... bir gerçek varsa o da kadınların yanıp kül olmuş alışveriş merkezlerinde... kediden bozma ayakkabıları erkekten bozma bir adamdan almayı ne kadar sevdikleridir.
Don't get used to it.
Buna alışmayın.
Well, you know how much I want you to get a real education, sweetheart. Don't worry, you'll get used to it.
Eğitimli olmanı çok istediğimi biliyorsun Endişelenme, bunu kullanmayı öğreneceksin.
Hey, but don't get too used to it.
Öyleler zaten.
- You don't have to get used to it.
- Alışmak zorunda değilsin.
I don't want to get used to it.
Alışmak istemiyorum.
Well, don't get used to it.
Buna alışmasan iyi olur.
- I don't want to get used to it.
- Alışmak istemiyorum.
Don't get used to it.
Hemen alışma.
I don't wanna get used to it.
Alışkanlık olmasını istemiyorum.
When we were in 6th grade, I used to like- - I don't how graphic I'm gonna get on this- - I would be going at it in the bedroom and the bed would be squeaking, by myself.
biz 6. sınıftayken, ben genelde... nasıl canlandırabilirim şu an bilmiyorum ama... yatak odasında takılıyor olurdum, ve yatağı kendi kendime gıcırdatırdım.
I used to pray, "If I get hit by a bus, don't let it be without makeup."
"Tanrım, eğer bir otobüsün altında kalacaksam lütfen bunun ben makyajsızken olmasına izin verme" diye dua ederdim.
I don't think any of us enjoys it... but you get used to it.
Kimsenin hoşuna gittiğini sanmıyorum ama alışıyorsunuz.
Don't get too used to it.
Çok alışmayın.
I don't want it. You'll get used to it.
- İstemiyorum.
I don't wanna get used to it!
- Alışırsın. Alışmak istemiyorum!
But don't get used to it.
Her zaman isteme.
Well, don't get used to it.
Alışkanlık yapma da.
Don't worry, you'll get used to it.
Takma kafana, alışırsın.
Don't worry. You'll get used to it.
Endişelenme, buna alışırsın.
We get so used to the lies and deceit. It makes you do things that you don't want to do.
Bu yalanlara ve aldatmalara alışmak istemediği şeyleri yaptırır insana...
Don't worry, you'll get used to it.
Endişelenme, alışırsın.
Why don't you put it on And walk around with it for a while to get used to it?
Neden bunu takıp, alışmak için bir süre dolaşmıyorsun?
Well, don't get used to it.
Alışmasan iyi edersin.
Don't get used to it. This is an exceptional gift.
Alışayım deme, bir seferlik bir şey bu.
Don't get used to it.
Alışayım deme.
But don't get used to it.
Fazla alışma.
But don't get used to it.
Ama buna alışma.
Don't worry, you'll get used to It.
Merak etme, buna alışırsın.
You don't get used to it, but you expect it.
Buna asla alışamazsın, ama beklersin.
I don't think I'll ever get used to it.
Buna hiçbir zaman alışacağımızı zannetmiyorum.
Don't worry, you'll get used to it soon enough.
Telaşlanma, yakında alışırsın.
Don't say something like that. You have to get used to it.
Öyle deme, alışması lazım.
I don't--Mitch, no. I don't want to go in, Mitch. It's fine, once you get used to it.
- Hayır, girmek istemiyorum, Mitch.