Don't you worry about me traduction Turc
832 traduction parallèle
Don't you worry about doucie and me.
Doucie ve beni merak etmeyin.
Don't you worry about me, old dear.
Beni hiç merak etme eski dost.
You don't have to worry about me.
Boşuna endişelenme.
Don't you worry about me.
Benim için endişelenmeyin.
- Well, don't you worry about me.
- Benim için endişelenmeyin.
And don't you worry about me, I can take care of myself.
Ve benim için sakın endişelenme, kendime bakabilirim.
But with me handling'their case... don't look like you'll have much to worry about on that score.
Ben davayı üstlenirsem asılmazlar diye endişelenmeyin.
You don't have to worry about me.
Bana güvenebilirsin.
If you and Mr. Ridgely have any business to talk over, please go right ahead and don't worry about me.
Bay Ridgely ile iş konuşacaksanız devam edin, beni düşünmeyin.
Goodbye, and don't worry about me. 85 % on the test, you know.
Beni merak etmeyin. Ne de olsa sınavdan 85 aldım.
You don't have to worry about me.
Beni merak etme.
Listen, dear, if I take five drops three times a day... and if you don't worry about me too much... we'll both live to celebrate our golden anniversary.
Beni dinle hayatım, günde 3 defa 5er pastil alır ve sen de benim için bu kadar endişelenmezsen 50. yıl dönümümüzü kutlayacak kadar yaşayacağız.
You don't need to worry about me.
Benim için endişelenmene gerek yok.
Don't you worry about me.
- Beni düşünme.
- You don't have to worry about me.
- Benim için endişelenme.
Don't you worry none about me.
Beni merak etme sen.
Don't you worry about me, Sam.
Benim için endişelenme Sam.
You worry about me an awful lot, don't you?
Benim için çok endişeleniyorsun, değil mi?
- Don't you worry about me.
- Benim için endişelenme.
You don't have to worry about me.
Benim için endişelenmene gerek yok.
Don't you worry about me, you better take care of my horse.
Sen beni merak etme. Atıma iyi bak.
You don't have to worry about me anymore.
Artık benimle ilgili endişe etmeniz gerekmiyor.
You don't have to worry about me.
Benim için endişelenmene gerek yok!
That's all right, I can handle myself. Don't you worry about me.
Bir şey yok, ben kendime hakimim, tasalanma.
And don't you worry about me.
Ve benim için endişelenme.
- You don't have to worry about me.
- Bu konuda endişelenmene gerek yok.
One thing, you don't have to worry about me.
Bir şey daha, beni merak etmek zorunda seğilsin.
Why don't you let me worry about that? Oh, quiet. You'll wake up the children.
- Sessiz ol, çocukları uyandıracaksın.
You certainly don't have to worry about me.
Benden çekinmene kesinlikle gerek yok.
Don't you worry about me.
Sen beni merak etme.
You don't have to worry about me.
Sen beni dert etme.
You've been a big help... and I don't want either of you to worry about me.
Çok yardımcı oldun ve ikinizin de benim için endişelenmesini istemiyorum.
Now, my father was a very wealthy man, and he left not only you, but me, very well provided for, so that I don't have to worry about anything for the rest of my life,
Şimdi, Babam çok zengin biriydi, sadece seni değil beni de varlıklı olarak, terk etti, yaşamımın geri kalanını düşünmek zorunda kalmayacağım, ancak çok önemli bazı sorulara verilecek yanıtları bir tarafa bırakırsak.
You don't have to worry about me.
Siz beni düşünmeyin.
You don't need to worry about me, John.
Beni merak etmen gerekmez, John.
Don't worry about me, Sam, Lieutenant, sir. You know me, sir.
Hiç kaygınız olmasın Teğmenim, beni bilirsiniz.
Don't you worry about me.
- Hayır, lütfen...
Don't you worry yourself about me, Inspector.
Benim için endişe etmeyin Müfettiş.
- You really worry about me, don't you?
- Benim için endişeleniyorsun, değil mi?
Look, you don't have to worry about me.
Beni merak etme.
You don't have to worry about me, Mr. Cole.
Benim için endişelenmene gerek yok, Bay Cole.
If you want to resign, don't worry about me.
İstifa etmek istiyorsan, durma yap. Benim için endişelenme.
Don't worry about me, just make sure you cry at the funeral.
Beni merak etme, cenazesinde ağlamasını unutma.
And you don't have to worry about me, killing isn't my job.
Benden yana endişe etme. Öldürmek benim işim değil.
Oh, don't you worry about me.
Benim için endişelenmeyin.
I can drink you under any table you want, so don't worry about me.
İçkide seni sollayabilirim, benim için kaygılanma.
Don't you worry about me.
Tamam, sen beni dert etme.
Don't you worry about me.
Benim için endişelenme.
Don't you worry about me.
Beni merak etme.
I don't want you to worry about me, Charles.
- Seni endişenlendirmek istemem, Charles.
See, I don't worry about you remembering me it's that girl on the road you keep forgetting.
"Görüyorsun, kaygılandığım beni unutman değil..." "... mesele, senin o yoldaki kızı devamlı göz ardı etmen! "