Doorstep traduction Turc
1,232 traduction parallèle
I swear, if I even feel somebody behind me, there is no measure to how fast and how hard I will bring this fight to your doorstep.
Yemin ederim, arkamda birini hissedecek olursam, ne yapar ne eder bu kavgaya derhal seni de dahil ederim, bilesin.
When I show up at her doorstep... she's gonna drop everything... because we're gonna party.
Onun kapısında göründüğüm an... herşeyi düşürecek... çünkü parti yapacağız.
It's not for me. I had to show up on your doorstep after so many years and I got so many questions...
Onca yıldan sonra birden kapında belirdim.
It is at your doorstep.
Fırsat kapının önünde.
Coming around here, always causing trouble on my bloody doorstep.
Her zaman sorunlarla birlikte geliyorsun.
It's so sad when people leave you little unwanted fellows, at my doorstep.
İnsanların istemediği siz küçük dostlarını, kapıma bırakmaları ne üzücü.
Aunt ellen didn't seem surprised to find a button collector on her doorstep.
Ellen Teyze kapısına gelen düğme koleksiyoncusunu görünce şaşırmamıştı.
Look, what he's saying is, if you drop us we're gonna have to open up to the cops and then, you'll have cops, you'll have reporters on your doorstep asking you, your friends, your family,
Onunla bağlantınızı saklamaya devam ettikçe de Bay Goodwin ve ben cinayet davasında kanıt saklamış oluyoruz ve bu suçtur.
Someone dropped the Hermez shooter off at the precinct doorstep last week, right?
Hiçbir fikrin yok. Geçen hafta birisi Hermez nişancısını ;
The fact that Porthos is on death's doorstep doesn't seem to bother any of them.
Porthos'un ölümün eşiğinde olması umurlarında bile değil.
If there's anything you feel bad about, you want to dump on my doorstep... just leave a note.
Hayatın hakkında kötü hissettiğin bir şey olursa bundan sonra kapımın önündeki çöpe not bırak.
Still haven't found out who put that banana peel on your doorstep, huh?
Kapının önüne muz kabuğu koyan kişiyi hâlâ yakalayamadın mı?
We lay it all on his doorstep.
Her şeyi onun üstüne yıkacağız.
Look what showed up on my doorstep
Hey. Bak kapımın önünde ne belirdi.
And when an officer falls in this war... others stand ready to pick up the challenge... and carry the fight to the very doorstep of those responsible.
Bu savaşta bir polis düştüğünde diğer ayağa kalkıp devam etmeye mesul olduğumuz bu savaşı sürdürmeye hazırdır.
I'll never forget the night that cute alien baby was abandoned on our doorstep... Because I have a photographic memory, and I remember every night.
O güzel uzaylı bebeğin kapımıza bırakıldığı geceyi hiç unutmayacağım çünkü fotografik hafızam var ve tüm geceleri hatırlarım.
The enemy is on your doorstep.
Düşman kapınızın eşiğinde.
While Britain was sponsoring subversion against Germany's ally Turkey, she had her own weak spot, right on her doorstep :
İngiltere, Almanya'nın müttefiği Türkiye'nin yıkılmasını için uğraşırken kendisi de hassas bir bölgeye sahipti, hem de burnunun dibinde.
The last time I saw the thermos, it was on the doorstep and the map was beside it, so I just thought, when I saw the thermos this time and no map, but...
Geçen sefer termos merdivenlerde duruyordu. Harita da yanındaydı. Ben de bu sefer termosu görünce düşündüm ki yanında harita yoktu...
Leave another child at my doorstep. Things are gonna be different for you, Maine.
Kapıma bir bebek daha bıraktın.
I was bleeding on my own doorstep, waiting for a stranger to open my door.
Oraya öylece gidemezsiniz. Bu işi bize bırakmalısınız.
There's a kid at the doc's house put on death's doorstep by Baxter.
Doktorun evindeki çocuk Baxter tarafından ölüme terk edildi.
You're so different than the angry, weird guy who landed on our doorstep.
İlk geldiğin zamanki sinirli, garip adamdan çok farklısın.
Then there was my Aunt Yolanda. Always trying to inject life into an otherwise death-at-your-doorstep existence.
Sonra Teyzem Yolanda vardı Bize daima yaşama zevki aşıladı aksi taktirde ölümün eşikte duracağını söylerdi.
"At Your doorstep, all day and night..."
"Senin yanında, gece gündüz aynı..."
We have Braca sitting on our front doorstep... issuing threats with one hand and Scarran messages with the other but... no, no, no, I'm sorry, it's not a betrayal.
Önümüzde Braca oturuyor... bir eliyle tehditler savururken diğer eliyle Skarra mesajları gönderiyor, ama... hayır, olur mu, özür dilerim, bu bir ihanet değil.
That you led Batman right to my doorstep!
Batman'i tutup kapıma getirdin!
They discovered him on their doorstep.
Onu kapılarının önünde buldular.
- Maybe so. But what are you gonna do if Lana shows up on your doorstep?
Ya eğer baban veya Lana, Kapının önünde belirirse ne yapacaksın?
Well, opportunities like this aren't dropped on your doorstep every day.
Bunun gibi olanaklar her gün size sunulmaz.
Risky for Vaughan, on his doorstep.
Onlara yakın olmak, Vaughan için riskli.
You know what you call an able-bodied guy on the doorstep?
Kapının önündeki özürsüze ne denir biliyor musun?
They say a twisted horn marks his doorstep.
Kıvrımlı bir borazanın kapısını ortaya çıkardığı söyleniyor.
He'd have been straight to an orphanage if he'd been dumped on my doorstep.
Benim kapıma bırakılsaydı, doğruca yetimhaneyi boylardı.
I mean, my goddamn wife shows up on my doorstep... wanting to get back together, Polly's freaking out.
Kahrolası eşim kapımın önünde beni karşılıyor Beraber olmak için, Polly'yide deli etti.
This young lady came to my doorstep because I was renting out a room because it was vacant.
Bu genç bayan kapıma geldi çünkü bir oda kiralıyordum çünkü bir odam boştu.
I promise not to leave dishes on your doorstep again.
Bir daha kapına yemek bırakmayacağıma söz veriyorum.
Anyways, the day you left your mom and I found him literally on your doorstep, looking for you.
Her neyse, sen gittiğin gün annen ve ben, onu kapının tam önünde seni ararken bulduk.
Are you the little elf that left these mocha bonbons on my doorstep?
Bu şekerlemeleri kapımın eşiğine bırakan küçük peri sen misin?
But you are a whorehouse doorstep man and we are the cream of the country.
Ama sen genelev kapıcısısın ve biz de ülkenin kaymak tabakasıyız.
Hours later, I find a mysterious stranger on her doorstep asking questions.
Saatler sonra kapısının önünde sorular soran bir yabancı buluyorum.
Somebody you haven't seen for years just suddenly turns up on your doorstep.
Yıllardır görmediğiniz biri aniden kapınızdan içeri giriveriyor.
I mean, you hear about these things, you read about it in the papers, but you don't expect to come home to it on your own doorstep with your own mom!
Heryerde duyuyorsun gazeteler okuyorsun, ama kendi evinde kendi annenin, bunu yapmasını beklemiyorsun.
I'm terrified he'll show up on my doorstep.
Kapıma gelecek diye ödüm kopuyor.
Be hard to convince them when they have 150,000 troops on their doorstep!
Kapı eşiklerinde 150.000 kişilik birlik varken... onları buna inandırmak zor olur!
How do you know going off on some half-assed rescue mission isn't going to bring them all right back here to our doorstep?
Hiç bilmediğin kurtarma görevine gittiğinde onları direk kapımıza getirmeyeceğini nerden biliyorsun?
Jodie Foster, of course, attracted the most wonderful bunch of actors... who, just working with her, they left their ego on the doorstep.
Jodie Foster, şüphesiz harika bir oyuncu... onunla çalışanlar, egolarını sete sokmazlar.
Also tell him that even if his father comes at begs at our doorstep.
Ayrıca babası gelip yalvarsa bile.
Yes, I fell on my front doorstep this morning.
Evet, bu sabah kapımın eşiğine takılıp düştüm.
I came home from work and I found these on the doorstep.
İşten eve geldim ve bunları kapının önünde buldum.
I left it on your doorstep.
Kapının önüne bırakmıştım.