Doth traduction Turc
598 traduction parallèle
At the end of the way is a silver chest that doth contain the greatest magic.
Yolun sonunda en büyük sihiri barındıran gümüş bir sandık var.
But whilst this muddy vesture of decay doth grossly close it in, we cannot hear it. "
Ama bu çamurlu çürümüş giysisi yavaş yavaş yaklaşırken onu duyamıyoruz. "
Doth his promise fail for evermore?
# "Vaadi geçerli değil mi artık?"
" If a man have a hundred sheep... and one of them be gone astray... doth he not leave the 90 and 9... and goeth into the mountains... and seeketh that which has gone astray?
" Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi?
"if you lose one of them, doth not leave the ninety-nine, and..."
"... ve onlardan birini kaybetse... " "... doksandokuzu- - "
O merciful Providence, who, of thy generous plenty... doth give us the abundant fruits of the field for our sustenance... grant us that though we are duly and properly grateful... for this our earthly food, yet our hearts may be more lastingly fixed... upon thy heavenly manner.
Bahçelerindeki bol meyvelerle karnımızı doyurarak... bereketini bizimle paylaşan bağışlayıcı tanrımız... bize verdiğin bu dünyevi gıdalar için sana şükrediyoruz. Yine de kalplerimiz gökten inecek kudret helvan için atmakta.
For be ye well assured that if any persons are joined together otherwise... then as the word of God doth allow, then are they not joined by God... nor is their matrimony lawful.
Çünkü şurası kesin ki... Tanrının emirlerinin dışında bir araya gelen kişilerin evliliği... ne Tanrının huzurunda... ne de kanunların önünde kabul görür.
It strikes where it doth love.
" Sevdiğini yerle bir eder.
It is the green-eyed monster which doth mock the meat it feeds on.
O, beslendiği etle alay eden yeşil gözlü bir canavardır. "
I have heard the cock, that is the herald to the morn, doth, with his lofty and shrill-sounding throat, awake the god of day.
Duyduğuma göre, sabahın habercisi horoz Gün Tanrısı'nı uyandırırmış yırtıcı, keskin sesiyle.
The King doth wake tonight and makes carouse, keeps wassail and the swaggering upspring reels.
Kral uyumuyor bu gece. Kadeh tokuşturuyor, vur patlasın çal oynasın cümbüş ediyor.
"Doubt thou the stars are fire, " Doubt that the sun doth move,
" İnanma istersen yıldızların yandığına, güneşin döndüğüne inanma.
Thus conscience doth make cowards of us all.
Bilinç böyle korkak ediyor işte hepimizi.
My pulse as yours doth temperately keep time and makes as healthful music.
Nabzım düzgün atıyor seninki gibi. Hiçbir bozukluk yok sesimde, ateşimde.
That I am guiltless of your father's death, and am most sensibly in grief for it, it shall appear as clearly to your judgement as day doth to your eyes.
Babanın ölümünde suçum olmadığını, bu ölüme benim ne yürekten yandığımı, apaçık göreceksin gün ışığını görür gibi.
This doth betoken the corpse they follow did with desperate hand take its own life.
Ölen kişi canına kıymış mutsuzun biri olmalı.
Macbeth doth come.
Macbeth geliyor besbelli!
If good, why do I yield to that suggestion whose horrid image doth unfix my hair, and make my seated heart knock at my ribs against the use of nature?
İyi olsa, neden kötülük soksun içime? Tüylerim ürperiyor. Yüreğim yerinden fırlayıp, kaburga kemiklerime çarpacak nerdeyse.
And, to that dauntless temper of his mind, he hath a wisdom that doth guide his valour to act in safety.
Herşeyi göze alabilir. Üstelik aklını da kullanır yiğitliğinde.
" when will the day ere be that my heart thou doth bless
Yüreğimin huzura kavuştuğu bir gün olacak mı
How doth the little busy bee improve each...
Nasıl küçük çalışkan arı uzatır parlak- -
How doth the little crocodile improve his shining tail
Uzatır parlak kuyruğunu,
Oh! How doth the little crocodile improve his shining tail
Nasıl küçük timsah uzatır parlak kuyruğunu?
" They're all fire, and every one doth shine.
Hepsi yanıyor, her biri parlıyor,
"But there's but one in all doth hold his place."
Amma biri var ki yerinden kıpırdamıyor. "
Stand you directly in Antonius'way, when he doth run his course.
Antonius koşuya girdiği zaman yolu üstünde dur.
His coward lips did from their color fly, and that same eye whose bend doth awe the world did lose his luster.
Korkudan solmuş dudaklarında renk dünyaya korku salan gözlerinde fer kalmamıştı.
It doth amaze me a man of such a feeble temper should so get the start of the majestic world and bear the palm alone.
Aklım duracak şaşkınlıktan. Öylesine zayıf yürekli bir insan nasıl oluyor da koca dünyanın başına geçip zafer çelenkleri takıyor bir başına!
Sound them, it doth become the mouth as well.
Söylesinler, seninki de ağza hoş gelir.
Now, in the name of all the gods at once, upon what meat doth this our Caesar feed, that he is grown so great?
Şimdi sorarım bütün tanrılar adına. Bu Sezar hangi yemekle beslendi de büyüdü bu kadar?
Look you, Cassius, the angry spot doth glow on Caesar's brow, and all the rest look like a chidden train.
Görüyor musun Cassius? Sezar'ın kaşları çatılmış öfkeden. Ötekilerin de azarlanmış bir hâli var.
Caesar doth bear me hard, yet he loves Brutus.
Sezar sevmiyor beni, ama Brutus'ü seviyor.
He doth, for he did bid Antonius send word to you he would be there tomorrow.
Gelecek, çünkü Antonius'la haber yolladı sana yarın orada bulunman için.
And every one doth wish you had but that opinion of yourself which every noble Roman bears of you.
Hepsinin dileği de senin kendini bütün Romalıların seni bildiği gibi bilmen.
Doth not the day break here?
Gün şuradan doğacak, değil mi?
- O pardon, sir, it doth.
- Yo, oradan doğacak müsaadenle.
Caius Ligarius doth bear Caesar hard, who rated him for speaking well of Pompey.
Caius Ligarius da pek kızgın Sezar'a, Pompeius'u övdü diye hırpalamıştı onu.
Trebonius doth desire you to o'er-read, at your best leisure, this his humble suit.
Trebonius bütün saygısıyla şu dilekçeyi okumanı ister, canın istediği zaman.
Popilius Lena speaks not of our purposes, for, look, he smiles, and Caesar doth not change.
Popilius Lena bizim işten söz etmiyor. Gülümsüyor bak. Sezar'da da bir değişme yok.
Know, Caesar doth not wrong, nor without cause will he be satisfied.
Sezar yolsuz iş yapmaz, bunu bil, haklı bulmadığı sözlerle de yumuşatılamaz.
As low as to thy foot doth Cassius fall, to beg enfranchisement for Publius Cimber.
Cassius da kapanıyor ayaklarına Publius Cimber'in kurtulması için sürgünden.
They are all fire and every one doth shine, but there's but one in all doth hold his place.
Ama bir teki var yalnız hep yerli yerinde duran.
- Doth not Brutus bootless kneel?
- Brutus bile boşuna yalvardıktan sonra.
That you have wronged me doth appear in this.
Beni dost saymadığını şununla belli ettin.
The name of Cassius honors this corruption, and chastisement doth, therefore, hide his head.
Cassius adı şanı şerefiyle kanat geriyor bu yolsuzlukların üstüne. Onun için çıkamıyor kınından doğruluğun kılıcı.
Countrymen, my heart doth joy that yet, in all my life, I found no man but he was true to me.
Kardeşler ne mutlu bana ki bütün ömrümce dostlarım hep hakikatli çıktı.
The bride on whom the rain doth fall
Yagmur altında ıslanan bir gelin.
" whereby he doth promise to please,
"Birbirlerini mutlu etmek, mutlu etmek,"
If your majesty doth ask it,
Majesteleri soracak olursanız,
" Doth not leave the ninety-nine in the wilderness,
"... doksandokuzu bozkırda bırakıp... "
Why, man, he doth bestride the narrow world like a colossus.
Ne sandın ya dostum?