Downton traduction Turc
379 traduction parallèle
Thank you. I am the butler of Downton.
- Ben Downton'ın kahyası.
I didn't run Downton for 30 years to see it go lock, stock and barrel to a stranger from God knows where.
Downton'ı 30 yıl boyunca nerede olduğu bilinmez bir yabancıya gidişini izlemek için yönetmedim.
Downton is a great house, Mr Bates. And the Crawleys are a great family.
Downton, ünlü bir ev, Bay Bates ve Crawleyler ünlü bir aile.
Bates, my dear man, welcome to Downton.
Bates, değerli dostum. Downton'a hoş geldin.
Don't you care about Downton?
Downton'a değer vermiyor musun?
I've given my life to Downton.
Downton'a hayatımı verdim.
Yes, I do care!
Downton'a değer veriyor muyum?
He feels he'd be betraying his duty if Downton were lost because of him.
Onun yüzünden Downton giderse, işine ihanet etmiş gibi düşünecek.
Well, it's certainly a great day for Downton to welcome a duke under our roof.
Downton için kesinlikle güzel bir gün. Çatımız altında bir Dük'ü konuk ediyoruz.
Welcome to Downton.
Downton'a hoş geldiniz.
A very hard decision. - But the honour of Downton is at stake.
Çok zor bir karardı ama Downton'ın onuru söz konusu olunca.
I know all about hard decisions when it comes to the honour of Downton.
Konu Downton'ın onuruna gelince zor kararların hepsini farkındayım.
Downton is in my blood and in my bones.
Downton benim kanımda, kemiklerimde.
If I had, how could I prevent his returning to Downton once it was spent?
Verseydim, Downton'a bir daha dönmemesini nasıl sağlardım?
When I have given you £ 20, you will leave Downton immediately and we will never set eyes on you again.
Sana 20 pound verdiğimde, Downton'ı derhal terk edeceksin ve bir daha seni asla görmeyeceğiz.
Nothing much, he's out with the York and Ainsty next week.
Gelecek hafta York ve Ainsty'den çıkacakmış. Downton'da buluşacağız.
The meet is at Downton. He'll want some tea when he's up here.
Buradayken çay içmek istiyor.
The price of saving Downton is to accept Matthew Crawley as his heir.
Downton'ı kurtarmanın bedeli, Matthew Crawley'i vâris olarak kabul etmek.
You'll still be mistress of Downton.
Hala Downton'ın sahibesi olabilirsiniz.
"Downton Abbey" Episode 4
Downton Malikanesi
If I had made my own fortune and bought Downton myself, it should be yours without question.
Servetimi yapıp, Downton'ı kendim satın alsaydım sorgusuz senin olurdu.
If I could take Mama's money out of the estate, Downton would have to be sold to pay for it.
Annenin parasını mülkten ayırabilseydim Downton, parasını ödeyene satılabilirdi.
In a way, this business has forced me to recognise that I do want Downton to be my future.
Bir bakıma, bu iş Downton'ın geleceğim olabileceğini fark etmemi sağladı.
When I told him I'd taken a job at Downton, he asked me to marry him.
Ona, Downton'da iş bulduğumu söylediğimde bana evlenme teklif etti.
Since I arrived at Downton... you have never seen me...
Downton'a geldiğimden beri bir damla bile alkol içtiğimi görmediniz.
Tell me, Mr Carson, do you think it right a man like that should live and work at Downton?
Söyle, Bay Carson, böyle bir adamın Downton'da yaşaması ve de çalışması doğru mu?
Gracious me! I've recently heard gossip about the time when I came to Downton with Kemal Pamuk.
Kemal Pamuk'la Dowton'a geldiğim zamanla ilgili bir dedikodu duydum.
But why would we ever want a telephone at Downton, milord?
Ama neden Downton'da bir telefon isteyelim ki, Lordum?
Mrs Bird, at Downton Abbey the housekeeper manages the store cupboard, but...
Bayan Bird, Downton Malikanesinde erzak dolabını kahya idare eder, ama...
Hello, this is Downton Abbey.
Alo. Burası Downton Malikanesi.
Hello, this is Mr Carson, the butler of Downton Abbey.
Alo. Ben Bay Carson, Downton Malikanesinin kahyası.
Well, the good news is you won't be leaving Downton.
İyi haber, Donwton'dan ayrılman gerekmiyor.
But you can't leave Downton.
- Downton'ı terk edemezsin.
When I think of my life at Downton, it seems like another world.
Downton'daki hayatımı düşününce burası başka bir dünya gibi geliyor.
Well, give me some warning the next time we're expecting Germans at Downton and I'll see what I can do.
Gelecek sefer beni uyar da Downton'da Almanları görürsek ne yapabileceğime bakayım.
Downton is hardly a metropolis.
Downton büyük bir şehir değil.
He's brought her to Downton to meet his mother.
Kızı annesiyle tanıştırmak için Downton'a getirmiş.
Will we have to leave Downton?
Downton'ı terk etmek zorunda mıyız? İsteyene kadar değil.
The point is, My Lord, Mrs Bates would have made Downton notorious.
- Olay şu ki, Lordum Bayan Bates Downton'ın adını kötüye çıkarabilirdi.
The war's reaching its long fingers into Downton and scattering our chicks.
Savaş parmaklarını Downton'a uzatıp kızlarımızı dağıtıyor.
He's hospital trained and he's always had a soft spot for Downton.
Uşak olan Thomas mı?
Thomas, the footman?
- Downton Malikanesini yönetmek mi? - Ama artık bir uşak değil, değil mi?
Managing Downton Abbey? But he's not a footman, now, is he?
O gerçek bir savaşta sıhhiye deneyimi olan bir onbaşı.
In charge of Downton?
Downton'ın sorumluluğuna mı?
Sergeant Barrow will manage the daily running of Downton and I shall be in overall charge. But you have the hospital.
Çavuş Barrow Downton'ın günlük işlerini yürütecek ve ben de genel işlerini.
To get back to the notion of Thomas as the manager of Downton.
Thomas'ın Downton'ın yöneticisi olması konusuna dönersek- -
You can ask what I'm doing in Downton.
Downton'da ne yaptığımı sorabilirsin.
Downton must function as part of the official system or it cannot function at all.
Downton devlet sistemi gibi iş görmeli yoksa hiç iş göremez.
Antonio Ruiz reporting from downtown Los Angeles
Antonio Ruiz, Downton, Los Angeles'dan bildiriyor...
- Downton Abbey.
- Downton Malikanesi.
What about Thomas, milady?
Hastane eğitimi var ve her zaman Downton'a zaafı olmuştur.