English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Drinks

Drinks traduction Turc

10,317 traduction parallèle
We have drinks, but no music.
İçiyoruz da musiki yok.
Kind of like having two drinks a night.
Gecede iki içki içmek gibi bir şey.
Are you still having two drinks a night?
Hâlâ gecede iki içki içiyor musun? - Evet.
I'm meeting someone for drinks.
İçki için sözüm var.
- Actually, I can. I'm gonna rob banks, I'm gonna buy myself an island and get me some of those fancy drinks with the little umbrellas on them.
Banka soyacağım ve kendime bir ada alıp üzerinde küçük şemsiyeler olan tuhaf içkilerden içeceğim.
I'm buying a round of drinks. Do you need a drink?
Bir sonraki içkileri ben ısmarlıyorum.
Yeah, I'll just get some drinks first.
- Evet, önce içkileri götüreyim.
Just making us some drinks.
- İçki hazırlıyorum.
Drinks will help!
İçki iyi gelir.
I made you guys some amazing drinks with a little bit of Tequila.
Biraz tekila eşliğinde çok güzel içkiler hazırladım.
They need some more drinks over there.
Şuraya biraz daha içki götürün lütfen.
Because the drinks are so good here, why leave the beach club?
Buranın içkileri çok güzel olunca niye Sahil Kulübünü bırakasın ki?
I'm meeting her for drinks.
Onunla bir şeyler içeceğiz.
By the way, the fork stays in your left, lower your eyes when you meet the Chinese and the drinks at the bar are free.
Bu arada, çatal sol elde oluyor ve Çinlilerle tanıştığında gözlerini indiriyorsun ve bardaki içkiler beleş.
She drinks bourbon way better than me.
Viskiyi benden daha iyi içiyor.
The spare who sleeps around, drinks to excess, slinks away from an accident and then lies about it.
Ortada dolanan bir yedek, ölümüne içen, bir kazadan kaçıp bunun hakkında yalan söyleyen.
We're just having drinks.
- Sadece içkilerimizi içiyoruz.
So he shoots you down, and then a scant 48 hours later, he just drinks some poison and drops dead.
Yani, seni geri çevirdi ve 48 saat gibi az bir süre sonra biraz zehir içip öldü.
Just buy my drinks.
İçkileri al yeter.
Ordinarily I'd say no, but that adult kickball league is coming in for drinks, so let's get out of here.
- Normalde hayır derdim ama yetişkinler futbol beyzbolu ligi bara içmeye gelecek. O yüzden buradan tüyelim.
It's just drinks.
- Evet. Sadece biraz içki.
Drinks?
- Biraz içki?
I'm going down to Pits with Gloria and Saperstein for some drinks if you'd like to come.
Gloria ve Saperstein ile bir şeyle içmeye Pits tarafına gidiyorum. Gelmek ister misin sende?
A few of us went out for drinks after that.
Çok azımız parti sonrası içmek için dışarı çıktı.
I got you one of those drinks you like.
- Sana sevdiğin içeceği getirdim.
You keep giving us free drinks, you're gonna be out of a job.
Bize bedava içki vermeye devam edersen kovulacaksın.
anything in your kitchen other than batteries and energy drinks?
Acaba hiç... mutfağında piller ve enerji içecekleri dışında herhangi bir şeyin var mı?
Drinks are on me.
- İçkiler benden.
[laughs] All right, next time drinks are on me, eh?
Haklısın, bir dahaki sefere içkiler benden, tamam mı?
We don't have drinks yet.
İçecekler henüz gelmedi.
Good drinks and cheap.
İyi içkiler var ve ucuz. Ama bugün olmaz.
- Uh-huh. - Free drinks, - your own stool.
Beleş içki, kendi taburen.
I have no idea how to make drinks.
Çünkü içki nasıl hazırlanır bilmiyorum.
Admission sorted out, drinks too, and we're leaving for Split tomorrow.
Herkesi almıyorlar, içkide var, yarında Split'e gideceğiz.
She's the woman Loretta Nichols said she was having drinks with when Judge Vaughn was killed.
Yargıç Vaughn öldürüldüğü sırada Loretta Nicols'ın içki içtiğini söylediği kadın.
So, because I had drinks with her, uh, that means that I am a part of a plot to bring down my boss and murder a man that I loved?
Onunla içki içtim diye bu patronumu ortadan kaldırmak ve sevdiğim adamı öldürmeyi içeren bir oyunun içinde yer aldığım anlamına geliyor.
Probably why they're gonna spend the rest of their days sipping drinks on a Vietnamese beach.
Muhtemelen ömürlerinin geri kalanını Vietnam sahillerinde içkilerini yudumlayarak geçirecekler.
Maui drinks tavi the same way.
Maui aynı şekilde taviyi içiyor.
She'll get lonely, have a few drinks, text you.
Yalnız kalır, bir kaç bir şey içer ve sana mesaj atar.
Drinks!
İçkiler!
How many drinks do you have a day, Natalie?
Günde kaç kadeh içiyorsun Natalie?
She says she has 35 drinks a week.
Haftada 35 kadeh içtiğini söyledi.
Have a few drinks last night?
Dün gece biraz içtik mi?
Do it. Drinks are on the house.
- İçkiler müesseseden.
He poisoned the drinks, killing twelve regulars.
İçkilere zehir koyarak kumarhanenin devamlı müşterisi olan 12 kişiyi öldürdü.
I mean, there was a cocktail party in Europe'51, and he said, " Make up the conversation, the way you talk when people come into the home and have drinks.
Yani 1951 yılında Avrupa'da bir kokteyl partisi vardı. "Konuşmayı sen yap" diyordu. "Eve insanlar geliyor, içki alıyorlar, bunlarla konuşacaksın."
Tonight the drinks are on the house!
Bu gece içkiler bizden!
So how was your drinks with Jenna?
Jenna'yla kafa çekmek nasıldı?
I was under the impression you preferred hard drinks. That you preferred them to employment at your last three newspapers.
Sert içkiler içtiğini, onları, son üç işine tercih ettiğin düşüncesindeydim.
Wait! You haven't got any drinks!
İçki almadınız!
She barely drinks.
Neredeyse hiç alkol almazdı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]