Drool traduction Turc
637 traduction parallèle
Each time I think I'm on the edge of something good it turns into the same old drool of statistics and protest.
Herşeyi denedim. Ne zaman iyi bir şey yakaladığımı sansam o eski istatistik ve protesto saçmalığına dönüyor iş.
You can't drool here.
Buraya kusabilir.
It's sad that they drool like that.
Bu duruma düşmek ne de üzüntü verici!
That's the kind of pastry makes you drool on your bib.
Ağzını sulandıran pasta gibi.
Self-sacrifice, we drool, is the ultimate virtue.
Bahsettiğimiz fedakarlık, en asil erdemdir.
That secretary on the left has a pair of legs for the boss to drool over.
Soldaki sekreterin, patronun ağzını sulandıracak kadar güzel bacakları var.
- Just don't drool on it.
- Dikkat et, ağzının suyu akmasın.
And you really believe that drool?
Sen bu palavraya inanıyor musun yani?
Make them drool, Baron. Make them drool.
Ağızlarının suyu aksın, Baron.
- I couldn't offer you this drool.
- Size bu berbat şeyden veremem.
It's romantic drool.
Onun sorunu var.
Just keep your cool Now you're starting to drool
Hakim ol kendine Akmasın salyaların öyle
Try not to drool quite so much on the end of it.
Hey, Paula
You don't drool. Change-of-pace time. Request.
Tempoyu değiştirme zamanı.
You don't drool.
Salyalarının akmaması.
I'll lick the drool clean from your lips.
Salyanı yalayıp dudaklarını temizleyeceğim.
Lots of ladies in the altogether for you to drool over.
Ağzınıza göre bir sürü hanımefendi.
I know how all you ladies drool over this this Fonzie character but not in my outfit.
Biliyorum ki tüm kızların ağzının suyu akıyor bu tür aktör için ama benim birliğimdekilerin değil.
- Those dog biscuits made me drool.
- Köpek bisküvileri ağzımı sulandırdı.
The customers are warping the wood with their drool.
Müşteriler salyalarıyla tahtaları eğecekler.
Don't drool on her, boy.
Ona sulanma oğlum.
What if he woofs out on me again... and get hair on my seat, drool on my....
Ya yine bana havlarsa koltuklara tüy dökerse, salya bulaştırırsa...
And try not to drool on the rug.
Ve halıya salya akıtmamaya çalışın.
If he were any more overcome with desire, there'd be drool on his chin.
Arzularına kendini daha fazla kaptırırsa, ağzının suyu çenesinden aşağı akacak.
I may not be asking for 50 years of love, honour and obey, but it would be nice if, during the ceremony, you didn't drool.
Senden elli yıllık bir aşk, bağlılık ya da itaat istiyor değilim ama en azından tören esnasında ağzının suyu akmasın.
You can't sit there and drool.
Öylece oturup saçmalayamazsınız.
This is the kind of place that would make his mouth drool.
Burası onun ağzını sulandırcak bir yer.
I don't nod out or drool, that's too obvious.
Kafamı sallamıyorum ya da ağzımın suları akmıyor ; bu çok açık.
I'm not gonna just let you sit around and drool.
Karşımda oturup yutkunmana izin veremem.
Miegs and Sline will drool.
Miegs ve Sline'ın ağzı sulanacak.
Men who drool over me...
Üzerime çullanan erkekler...
I hope you didn't drool all over the table and draw attention to yourself.
Umarım bütün masaya ağzının suyu akmaz ve dikkatleri üstüne çekmezsin.
um, uh, i'm going to go back to bed... and drool.
Um, uh, yatağıma geri dönüyorum... ve salyamı akıtmaya.
I'm sorry, but every time we fed her, she'd drool or dribble or spit up.
Üzgünüm, her onu beslediğimizde, çıkardı ya da tükürdü.
Hands up, big claws, big fangs, a lot of drool.
eller yukarda, iri pençeli, büyük köpek dişli, salyalı.
When the stars make you drool Just like pasta fazool
* Yıldızlar, tıpkı Fazool makarnası gibi, ağzını sulandırdığında. *
Does she cry all night, chew her fist and drool?
Bütün gece ağlıyor mu? Yumruğunu çiğniyor mu? Ağzı sulanıyor mu?
Is the drool apparent?
Tahrik olduğum belli mi oluyor?
Watch the drool. You're getting it all over the console.
Salyalarını sil, masa sırılsıklam oldu.
God, Veronica, drool much?
Tanrım, Veronica ağzının suyu mu aktı?
We're the drool patrol.
Lanet olsun!
Lighten up Billy boy, drink your tea before you drool.
Rahatına bak Billy, saçmalıkları bırak da iç çayını.
I imagine the headlines, I drool.
Manşetleri düşünüyorum ve ağzımın suları akıyor.
- Yeah, sit there and drool over yourself.
Otur ve salyalarını akıt.
If you took their combined IQ and multiplied it by a hundred, you might have enough intelligence to tie your shoe, if you didn't drool all over yourself first.
Hepsinin zekasını toplayıp yüzle çarpsan bile, ancak ayakkabını bağlayacak kadar zekaya sahip olursun, onda da üstünü başını salya sümük etmezlerse.
Anything British makes her drool like a baby.
İngilizce olan her şey onun ağzını sulandırır.
In short, don't drool.
Kısacası ağzınızın suyu akmasın.
I'm afraid Hercules got dog drool all over them.
Maalesef Herkül her yerime salya bulaştırdı.
You'll piss yourself, shit yourself drool at the mouth.
Altına yapacaksın, altına sıçacaksın salyaların akacak.
Here, let me wipe off the drool.
Dur da salyalarını sileyim.
" whose short temper and a tendency to drool
" Çabuk öfkelenmesi ve salyasının akması yüzünden