Dublin traduction Turc
614 traduction parallèle
What brings you back from Dublin so soon?
Seni Dublin'den buraya bu kadar çabuk ne getirdi?
That's the last bottle of Irish whiskey between here and Dublin.
Son şişeydi o, Dublin'e kadar başka İrlanda viskisi yok ki.
- I was back in old Dublin just now.
- Biraz önce Dublin'e geri dönmüştüm.
That's where I was, back in old Dublin.
Dublin'e geri dönmüştüm.
- I'm from Dublin.
- Ben de Dublin'liyim.
( SINGING ) In Dublin's fair city Where the girls are so pretty
Dublin'dir adı bu diyarın. Güzeldir hepsi kızların.
JOHNNY : ( SINGING ) In Dublin's fair city
Dublin'dir adı bu diyarın.
One day we went to Dublin the exhibition of livestock.
Bir keresinde o Dublin'e at gösterisine gidecekti.
Taking care of the house while fun in Dublin?
Burada oturup eve bakacağım. Ve senin Dublin'de oyuna katılmana izin mi vereceğim?
Be the first immigrant to returns to the homeland without fortune.
Dublin de zengin olacağım.
- Time for the Dublin train.
- Dublin trenini beklerken.
- From Dublin, Mr. O'Reilly? - That's right.
- Dublin'den mi, Bay O'Reilly?
- Oh, you're the gentleman from Dublin?
- Dublin'den gelecek bey olmalısınız.
My father was from Dublin.
Babam Dublin'liydi.
I was once in Dublin for a horse show and I got a call at the Sheldon from a man who wanted to dress me in black underwear... personally.
Bir keresinde Dublin'de bir at gösterisindeydim ve Sheldon otelinde bir adamdan siyah iç çamaşırı giymem için telefon aldım... şahsen seni hatırlattı.
Our sports figure is none other than Audrey Whitefish, the little 1 23-pound, red-haired lass from Dublin, who is the first lady ever to swim the Mississippi River, lengthwise.
Sporcumuz Audrey Whitefish, Dublinli ufak, 55 kiloluk kızıl saçlı, kendisi Mississippi'yi uzunlamasına geçen ilk bayan.
Trinity College, Dublin, 1880.
Dublin, Trinity Koleji, 1880 mezunuyum.
Madam, I'll thank you not to insult the hot blood of Irish prawns... taken from the Bay of Dublin herself.
Madam, Dublin Körfezi'nden toplanmış sıcak kanlı İrlanda karideslerini aşağılamadığınız için teşekkür ederim.
I was born in Dublin. In the central prison.
Ben Dublin'de Merkez Hapishanesi'nde doğdum.
The black sheep of an otherwise admirable family from County Dublin.
Kara koyun yada Dublinli saygın bir aileden.
- You enjoyed yourself in Dublin, then?
- Demek Dublin'de eğlendiniz.
And... what did you see in Dublin?
- Sağ olun. - Eee, Dublin'de neler gördün?
A fortnight in Dublin.
Dublin'de 15 gün kaldı.
Back to Dublin?
Dublin'e mi döneceksin?
And himself, no doubt at this very moment walking the broad streets of Dublin.
Kendisi hiç şüphesiz şu anda Dublin'in geniş sokaklarında dolaşıyordur.
I'll have to bring you some hard lads from Dublin... when the time comes.
Dublin'den dişli adamlar getirtmek lazım buraya. - Zamanı gelince.
- Aye. I'm looking forward to Dublin and that.
Dublin'i görmeye can atıyorum.
You won't have an address in Dublin yet, I suppose.
Herhalde Dublin'de gideceğiniz belli bir yer yok.
You'll not do better than that, not in Dublin.
Bundan iyisi can sağlığı! Hele Dublin'de!
In Dublin's fair city
Dublinin şirin kentinde.
How was dublin?
- Merhaba Merv.
Well, as I was telling mummy here
- Dublin nasıldı?
Well, how was dublin, eamonn?
Evet. Dublin nasıldı, Eamonn?
We merely wanted to resolve the traffiic problem... with a subway like Munich's or Dublin's... but here the ground has eight strata... and we're forced to become archaeologists.
Bizim işimiz Münih ve Dublin'deki gibi trafik problemini çözmek için metro yapmak. Ama burada toprak sekiz kat olduğu için arkeolog olmaya zorlandık.
But then when I got to Dublin... the donkey had to go up for auction.
Sonraları Dublin'e vardığımda... eşeği satmak zorunda kaldım.
I'd never been on the stage, but I told them in Dublin...
Daha önce hiç sahneye çıkmamıştım, fakat Dublin'dekilere...
To Dublin, that's $ 14.50 to pay, sir.
14,50 pound ödemeniz gerekiyor.
Now, Dublin's a fine place.
Bak, Dublin güzel bir yer.
Yes, if Mr. Barry will apologize and go to Dublin I will consider the whole affair honourably settled.
Evet, eğer Bay Barry özür diler ve Dublin'e giderse... bu meseleyi onurlu biçimde halledilmiş kabul edeceğim.
And I'd as soon go to Dublin as to hell.
Hem Dublin'e gideceğime, cehenneme giderim.
Dublin's the best place for him.
Dublin en uygun yer.
Now, Dublin is five days ride away from here.
Dublin buradan atla beş gün mesafede.
I'll be all right in Dublin, Mother.
Dublin'de bana bir şey olmaz anne.
Barry rode towards Dublin thinking not so much of the kind mother left alone, and the home behind him but of tomorrow and all the wonders it would bring.
Barry Dublin'e doğru yol alırken, kafası... tek başına kalan tatlı annesi ve geride bıraktığı evinden çok... bir sonraki gün ve günün getireceği sürprizlerle meşguldü.
I killed an English Officer in a duel, and I'm going to Dublin until things cool down.
Düelloda bir İngiliz subayını öldürdüm, ortalık duruluncaya kadar Dublin'e gidiyorum.
I'm from Dublin, came to the wedding my sister, and yearn for a mission.
Ben Dublin'liyim, kardeşimin düğünü için gelmiştim, gönüllü misyoner olarak kaldım.
He's got Dublin.
Dublin var.
Be the fool of Dublin.
- Hoşça kal Hattie. - Hoşça kal Charles.
- Dublin.
- Dublin.
She should have never left Dublin
Eğer yaşadığı yen terk etmeseydi hiç mutsuz olmayacaktı. "
Tell me, how is it in dublin?
Söyle, Dublin'de durum nasıl?