Eaten traduction Turc
6,416 traduction parallèle
Since I was 15, I haven't eaten anything with a face.
15 yaşından beri suratı olan hiçbir şeyi yemedim.
Detective Freeman, I wish to confess... that these are the best macaroons I've ever eaten.
Dedektif Freeman. İtiraf ediyorum. Bunlar yediğim en iyi makaronlar.
If you're really desperate to meet women and like having food eaten out of your mouth, I could set you up with my mom.
Kadınlarla tanışmak için yanıp tutuşuyorsan ve ağzından yemek yenmesi hoşuna gidiyorsa annemi sana ayarlayabilirim.
I definitely would've been eaten if I was a cat.
Eğer bir kedi olsaydım kesin yenmiş olurdum.
Right, so she couldn't have eaten a crayon.
- Hayır. - Tamam, o zaman renkli kalem yememiştir.
Whatever plants and animal, you've eaten them all.
Hatta bitkileri bile yiyorsunuz.
So they want to create a place where people can be eaten?
Yani insanların yenebileceği bir ortam mı yaratmak istiyorlar?
You haven't eaten a single bite all night, Kadir.
[KARA CEMAL] Gece bir lokma bile bir şey yemedin Kadir.
Have you eaten today?
Bugün yemek yedin mi?
We are being eaten!
Hepimizi yiyecek!
Take it off or you'll be eaten!
Çabuk çıkartın!
With this... we won't be eaten anymore.
Böylece bizi yemeyecek.
They heaped it with hunks of chopped meat, and it reminded Thor that rather too long had gone by since they had last eaten.
İçine iri kıyılmış et yığmışlar ve bu da Thor'a epey zamandır hiçbir şey yemediklerini anımsatmış.
Loki had eaten every scrap of meat and left nothing but the bones.
Loki ne kadar et varsa yemiş ve geriye kemikten başka bir şey bırakmamış.
But Logi had not only eaten the meat, he had eaten the bones and the trencher as well.
Fakat Logi sadece eti yemekle kalmamış kemikleri de, hatta ekmek masasını da yemiş.
Is this all you've eaten today?
- Bugün sadece bundan mı yedin?
Have you eaten?
- Yemek yedin mi?
You haven't eaten anything.
Hiçbir şey yemedin.
He was being eaten alive, too.
İçten içe kendini yiyormuş o da.
Have any of you ever eaten at Burger King?
Hiç Burger King'de yemek yediniz mi?
Stan, you son of a bitch, you taught me that a man isn't a man unless he's loved a woman, eaten the heart out of a live goat, or ripped a German soldier's face off.
Stan, seni orospu çocugu. Bana bir adamin adam olabilmesi için bir kadini sevmesi canli bir keçinin kalbini yemesi ve bir Alman askerinin suratini desmesi gerektigini ögrettin.
I mean, I could have eaten at home, no reason except that, you know,
Evde de yiyebilirdim. Bunun dışında bir neden yok.
4 hours waiting. I have not eaten.
4 saattir bekliyorum.Hiçbir şey yemedim.
I think I've ever eaten.
Ben onları yedim.
Not unless it all somehow gets eaten in the ten minutes before breakfast is over.
Tabii kahvaltının bitmesine 10 dakika kalmışken bir şekilde hepsi yenmezse.
- Have you eaten?
- Yemek yedin mi?
Sure, at least before they got eaten.
Kesilene kadar yani.
Ask him if he's eaten any babies today, Sir!
Bugün hiç bebek yemiş mi, efendim?
But would it have eaten human beings?
Ama hiç insan yemiş olabilir mi?
I'm sorry, I've already eaten.
- Affedersiniz, ben yemiştim.
I thought you'd eaten last night.
Dün akşam yemek yedin sanıyordum.
You must have eaten them.
Onları yemiş olmalısınız.
Keep the money for yourself, let us get eaten?
Parayı kendine ayırıp, hepimizi yemelerini sağlamak mıydı?
The minnow tips his tiny hat to the shark, and then lays down on the toast to be eaten.
Serçe o küçük şapkasını akbabaya çıkarır. Sonra tost ekmeğine yatıp yenmeyi bekler.
And gets eaten by a dog.
Ve bir köpeğe yediriliyor.
If it would've eaten me?
Beni yemesi mi?
Have you eaten?
Yemek yedin mi?
Tiny songbird, eaten in a single bite, Bones and all in open defiance of god.
Ufacık ötücü kuş, tek ısırıkta yenen iskeleti ve hepsi Tanrı'ya saygısızlığa açık.
It gets gobbled up and eaten.
Onu yakalayıp yiyorlar.
Look at you Probably haven't eaten anything yet, right?
Haline bak. Muhtemelen henüz bir şey yemedin, değil mi?
- You probably haven't eaten anything since last night, right?
- Muhtemelen dün geceden beri bir şey yemedin, değil mi?
Because life is supposed to add up to something not be some half-eaten slice of pizza.
Çünkü hayatın bir amacı olmalıdır, yarısı yenmiş donmuş bir pizzası değil.
- She hasn't eaten in months.
- Aylardir bisey yemiyor.
Have you eaten?
Beslendin mi?
'Cause in the past, I mean, I would have eaten all of these, but now I just take a bite... Of each one.
Çünkü önceden olsa bunların hepsini yiyebilirdim ama şimdi her birinden tek bir ısırık alıyorum.
- I made that for tonight. - Well, I've eaten it.
- Bu gece için yapmıştım.
I haven't eaten in four days.
Dört gündür bir şey yemedim.
We haven't eaten in three days.
Üç gündür hiçbir şey yemedik.
It must have eaten you up inside to see her in the morgue.
Eminim onu morgda görünce için içini yemiştir.
To tell you the truth, I haven't eaten well in about a month...
Açıkçası son bir aydır doğru dürüst bir şey yemedim.
I haven't eaten since this morning.
Sabahtan beri bir şey yemedim.