Eccentric traduction Turc
713 traduction parallèle
Upon going through his papers, a sensational will for this eccentric man was found to the effect that the person in whose arms he would happen to die was to become the sole heir to his enormous fortune.
Kişisel belgeleri incelendiğinde, bu ilginç adama ait sansasyonel bir vasiyet bulundu ki vasiyet, onun kollarında öldüğü kişiyi, muazzam servetinin biricik varisi yapıyordu.
If it is eccentric to be impatient in love, sir, I am.
Aşkta sabırsız olmak aykırılıksa, efendim, evet aykırı birisiyim.
I find them eccentric bores.
Onları acayip sıkıcı buluyorum.
When he took it into his eccentric old head to die last spring he left half of his fortune of nearly a million pounds to the London University for the purposes of entomological research.
Geçen yaz ölmeden önce yaşlı kafasına esti ve servetinin yarısını, bir milyon sterlini Londra Üniversitesi'ne entomoloji araştırmaları için bıraktı.
You'll be very rich, and the rich can be as eccentric as they like.
Zengin olacaksın, ve zengin insanlar istedikleri gibi davranabilirler.
He just seemed eccentric, but harmless.
Sadece tuhaf, ama zararsız görünüyordu.
I have an eccentric interest in the linings of purses, it's ( unintelligible ).
El çantalarının astarlarına garip bir ilgi duyuyorum, bir zaaf işte.
I'll assume the character of an eccentric art collector.
Garip bir sanat koleksiyoncusu karakterine bürüneceğim.
Oh, a thousand pardons. Señor Donald, I would like to have you meet... one of the most eccentric birds you have ever seen.
Bugüne dek gördüğünüz en ilginç kuşlardan biriyle tanışmanızı istiyorum.
Now, Pip, put the case that this woman's legal advisor knows an eccentric and very rich lady who is anxious to adopt a little girl.
Şimdi Pip... bu kadının avukatının... küçük bir kız evlat edinmek isteyen... garip ama çok zengin bir hanımefendi tanıdığını düşün.
Lavery is a little eccentric.
Lavery biraz alışılmadık bir tip.
Yes, he is a little eccentric...
Evet, biraz alışılmadık...
Later, after he got sick, he became more and more eccentric, and I felt empty, at a loss.
Daha sonrasında, hastalığı baş gösterdiğinde gittikçe daha acayip olmaya başladı. Ben de kendimi bomboş ve kayıplarda hissetmeye başladım.
Eccentric.
Ekzantrik.
Well, Father was very eccentric.
Babam çok acayip bir adamdı.
Your Uncle was quite an eccentric.
- Amcanız egzantrik biriydi.
But he is eccentric.
Ama eksantrik biri.
When I placed you with Mr. Fogg a fortnight ago... I warned you that he was an eccentric.
İki hafta önce sizi yerleştirmeden önce Bay Fogg garip birisi olduğu konusunda sizi uyarmıştım.
An eccentric, Mr. Hesketh-Baggott?
Garip mi dediniz, Bay Hesketh Baggott?
Funny sayings, eccentric dances.
İki köylü palyaço.
He's eccentric...
Ayrıksı biridir...
- He's not eccentric.
- Ayrıksı biri değil.
Oh, he's very eccentric.
Oh, o çok garip biridir.
I may be eccentric in the way I do business, but to me a deal is a deal.
İş yaparken garip davranabilirim ama benim için anlaşma anlaşmadır.
( Ralph ) "The body of Alfred Sloane, wealthy eccentric was... " discovered last night in Washington Park.
"Zengin Alfred Sloane'un cesedi dün gece Washington Park'ında bulundu."
Considered highly eccentric. "
Tuhaf biri olarak görülüyor. "
He was rather eccentric, almost a hermit.
Oldukça garip biriydi, neredeyse bir keşiş gibi.
People did not understand him and considered eccentric.
İnsanlar onu anlamadı ve acaip olarak kabul etti.
What began as a silly party given by an eccentric, has now involved us all in murder.
Saçma bir parti olarak başlayan bu şey acayip bir hal alarak, hepimizi cinayet şüphelisi haline getirdi.
One of those eccentric preachers they send from the north.
Kuzeyden gönderilen şu tuhaf vaizlerden biri.
Of course, I'm not an engineering man, but it seems this eccentric is malaligned.
Tabii ben teknik bir insan değilim ama eksantriği kaymış gibi geldi.
The professor's merely eccentric.
Profesör'ün tuhaflığı sadece.
Eccentric enough to be in a padded cell.
Yastıklı hücreye kapatılacak kadar tuhaf.
Nah, I'm doing this because I'm an eccentric millionaire!
Hayır, tuhaf bir milyoner olduğum için bu işi yapıyorum!
Roger, I admit she's eccentric, but she's not a thief.
Tuhaf olduğunu kabul ediyorum, ama o bir hırsız değil.
Don't be so proud of yourself just because you look eccentric.
Aykırı göründüğün için o kadar övünme kendinle.
How can something that feels so natural be eccentric?
Bu kadar doğal bir şey sana nasıl aykırı gelebiliyor?
That's what eccentric means, my dear.
Aykırı, bu demek zaten canım.
There you go with your eccentric taste in men.
İşte buyur, ne kadar antika adamlardan hoşlanıyorsun.
He's just outspoken and a bit eccentric.
Sadece üslupsuz ve biraz tuhaf.
I know Mr. Enderby's rich but he's, well, rather eccentric, to say the least.
Bay Enderby varlıklı adamdır ama, bilirsiniz, biraz tuhaftır.
Well, I'II admit it is a bit eccentric. And they are rather strange.
- Evet bu biraz ilginç ve tuhaf davranıyorlar
Perhaps she's just eccentric.
Belki de tuhaf biridir.
" Of no eccentric whim
" Yok öyle tuhaf kaprislerim
Antenor Zalamea is a great scientist, and like many great scientists, he is a little - how would you put it? - Eccentric.
Antenor Zalamea, büyük bir bilim adamıdır ve birçok büyük bilim adamı gibi, biraz...
As ruler here, I have more to do than chase an eccentric screaming Hell and damnation, out of the Jordan River.
Buranın hükümdarı olarak, Ürdün Nehri'nde etrafa lanet haykıran acayip bir tipin peşine düşmekten daha önemli işlerim var.
Eccentric.
Eksantrik.
You may think me an eccentric old cleric and not much credit to my cloth.
Cüppeme itibar etmeyip tuhaf bir ihtiyar olduğumu düşünebilirsiniz.
Though he can be a bit eccentric.
Gerçi biraz tuhaf.
An eccentric collector.
Garip bir koleksiyoncu.
Say, what does that X stand for, eccentric?
Söyle bakalım bu X tuhaflığı mı simgeliyor?