English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ E ] / Edmund

Edmund traduction Turc

1,070 traduction parallèle
Her mother works plenty hard to keep Heather on Edmund's mind.
Roz, Edmund Heather'i unutmasın diye elinden geleni yapıyor.
The will is with Edmund's lawyer in Miami.
Vasiyetname Miami'de, Edmund'un avukatında.
- Edmund, what's that?
- Nedir bu?
As you know, we represented Edmund Walker.
Bildiğiniz gibi Edmund Walker'e vekalet ediyorduk.
I've asked Mr. Lowenstein to join us because he's handling the inquiry into Edmund Walker's death for the county prosecutor's office.
Bay Lowenstein'i çağırdım çünkü savcılığın ölüm olayı ile ilgili soruşturmasını yürütüyor.
Edmund hadn't mentioned anything about it to me.
Edmund bana hiç söz etmemişti.
Yes, well, you witnessed Edmund Walker's signature along with this Miss Mary Ann Simpson.
Walker'in imzasına şahit oldunuz Mary Ann Simpson'la birlikte.
Edmund Walker's death was not standard.
Edmund Walker'in ölümü de normal değil.
I knew that a probate judge in Miami would spot the mistake right away so I thought I'd bring it up here to Okeelanta County since Edmund had the residence here and see if I could get lucky with a judge who didn't know estate law quite so well.
Miami'deki her yargıç hatayı hemen görür o nedenle konuyu buraya getirdim, ikametleri burada çünkü. Mülk kanununu daha az bilen bir yargıç bulmaya çalıştım.
It means, I'm afraid, that Edmund's will is invalid.
Anlamı, vasiyetnamenin geçersiz olduğu.
Edmund Walker died intestate, as though there were no will at all.
Yani ölümünde hiç vasiyetnamesi yokmuş gibi kabul edilecek.
Edmund's signature was a snap.
Edmund'un imzası kolay.
Possible they wanted to cut Edmund out, but it doesn't seem like a very neat way to handle something like that.
Herhalde Edmund'dan kurtulmak istemişler ama pek temiz bir iş yapmamışlar.
I met with her and Edmund.
İkisiyle buluştum.
I thought they were on Edmund.
Edmund'un gözünde sanıyordum.
That's why I fired her because after Edmund's death, she started acting strangely.
Ondan kovdum onu. Ölümden sonra garip davrandı, beni izledi, telefonları dinledi.
Now someone's trying to give us Edmund's glasses.
Birisi bize gözlüğü vermek istiyor.
It's Edmund's gun.
Edmund'un silahı.
Maybe she even promised to cut her in on Edmund's money.
Belki de Edmund'un parasından pay bile vaad etti.
I talked to Edmund and Alfred today at Liveright's.
Bugün Liveright'tan Edmund ve Alfred'le konuştum.
What did Edmund have to say?
Edmund ne dedi?
- How did you leave it with Edmund?
- Edmund'la ne konuştunuz?
"including myself, Edmund MacAlpine and Jack Reed."
Bu 12 kişi arasında Edmund MacAlpine ve Jack Reed de var.
Edmund!
Edmund!
Louise, you know, the Comintern doesn't know Edmund or Alfred from the New York Yankees.
Louise, Enternasyonel ne Edmund'ı ne de Alfred'i tanıyor. Beni tanıyorlar.
Charles Horman... this is your father Edmund.
Charles Horman baban konuşuyor.
I spy with my little eye something beginning with "R".
Ayrılmam gerekiyor. İdare Prens Edmund'da!
Right, porkface, where's the grub? Pardon?
- Günaydın Prens Edmund.
Come on, the moment that collection of inbred mutants you call your relatives heard you were sick, they'll have sent you a hamper the size of Westminster Abbey.
- Günaydın köylü. - Günaydın Prens Edmund. - Günaydın köylü.
There was, uh, a potted turkey, a cow in jelly, three tinned sheep, and, uh, 1,200 chocolates.
Kim bu esrarengiz yabancı? Prens Edmund olsa gerek. Bu taraftan Lordum.
What the general means, Blackadder, is... there's a leak.
Edmund! İçeri gelsene! Cadıavcısı da az önce geldi!
Hurray! Where to?
Edinburgh Dükü Edmund, öne çıkın.
I'd rather get to know you.
Edmund, zannımca bir kediniz var.
That may be what you do in Munich, or should I say Munchen? But not here, Werner!
Edmund, sen hep yalan söylerdin.
Wait a minute. I thought you liked George.
" Sevgili Percy, seni ve Prens Edmund'u okuldan hatırlıyorum,
Yeah, okay.
"Ben, Kara Atlas, itiraf ediyorum ki... "... eski sahibim Edmund, Şeytanın hizmetkarıdır... "
Tell me, Edmund, do you have someone special in your life?
Onunla beşeri günahlar işlediniz mi, işlemediniz mi? - İşledim.
It said, " Isn't it about time
- Merhaba, Edmund.
He poo-pooed it.
- Hoşçakal Edmund.
Edmund! Baldrick!
İtiraf!
- Blackadder. - Yes, Sir? You are now head of Operation Winkle.
Harry Amca, Edmund'u canlı canlı yakacaktı...
I'm Edmund Morris, United Nations attaché to Zulabwe.
Ben de, Birleşmiş Milletler Zulabwe ataşesi Edmund Morris.
Ah, Edmund!
Ah, Edmund!
Splendid news, Edmund!
Harika haber Edmund!
I won't have enough time to attend to the drains. Edmund!
Şu pisliklerle uğraşacak vaktim olmayacak Edmund!
Edmund.
Bir şey içeyim.
My family is not inbred!
- Günaydın Prens Edmund. - Günaydın köylü.
Still, I tell you what, Sir, you might have a chance to get to know that pretty nurse.
Teşekkür ederim Lord Percy. Savcı başlasın! Prens Edmund, Hıristiyan mısınız?
Edmund, when this war is over, do you think we might get to know each other a little better? Yes, why not?
Lordum, bahtsız ve itirafçı at Kutsal Atlas'ın, bugün bize şahitlik yapması gerekiyordu ki...
Oh, Edmund, how could you, after all we've been through?
- Şey... koyun gibi.
- Farewell, Father.
... cıvık oğlu Edmund'a da ona en yakışan görevleri.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]