Embarrassing traduction Turc
6,274 traduction parallèle
Richard, I've actually been holding off telling people I'm the co-founder of "Pied Piper" because frankly, it's a little embarrassing.
Richard, insanlara Pied Piper'ın kurucu ortağı olduğumu söylemeye çekiniyorum. Çünkü dürüst olmak gerekirse bunu demek biraz utanç verici.
That is so embarrassing. Something's happening.
Bir şeyler oluyor.
There's plenty of embarrassing to do And only a few hours to do it in.
Birçok utanç verici şey var ve bunları birkaç saat içinde yapmalısın.
No, embarrassing.
Hayır, utanç verici.
You wear this on your finger all day and it tracks your vitals. Or if that's too embarrassing, there's also a Bluetooth suppository and that goes right where you think it goes.
Gün boyunca bunu parmağınıza takacaksınız ya da fazla utanç verici olursa Bluetooth fitili de var ve direkt olarak düşündüğünüz yere sokulur.
"Embarrassing Souvenirs I Picked Up From Ted's Childhood Home."
"Ted'in Çocukluğunun Geçtiği Evden Seçtiğim Utanç Verici Hatıralar."
You're arguing about Robin's wealth when you really should be asking me embarrassing questions.
Bana utanç verici sorular sormanız gerekirken Robin'in servetini tartışıyorsunuz.
Can I tell you an embarrassing story?
Sana utanç verici bir hikâye anlatabilir miyim?
It's embarrassing.
Bu utanç verici.
More embarrassing than sitting in an FBI holding cell?
FBI sorgu odasında oturmaktan daha mı utanç verici?
You're fucking embarrassing is what you are, mate.
Çok rezil birisin dostum.
So it's embarrassing.
- Utanç verici bir şey.
You're embarrassing me!
Beni utandırıyorsun!
She is a great photographer, even though it's embarrassing that everyone's staring at my six-pack.
Harika bir fotoğrafçıymış. Gerçi herkesin baklavalarıma bakmasından mahcup oldum.
Eight years earlier, I probably would've given some embarrassing speech, confessed my love and scared her off.
Sekiz sene önce olsa utanç verici bir konuşma yapıp aşkımı itiraf eder ve onu korkutup kaçırırdım.
How embarrassing.
Çok utandım.
This is embarrassing. I didn't know you were talking about money. [Sighs]
- Para hakkında konuşacağını bilmiyordum.
- It was fucking embarrassing, though.
Evet, çok utanç vericiydi anasını satayım.
The old man's embarrassing you.
İhtiyar seni utandırıyor.
Possibly embarrassing to the department things.
Muhtemelen departmanı küçük düşürecek şeyler.
- How embarrassing!
- Çok utandım!
That was embarrassing.
Utanç vericiydi.
And when we did date, we broke up, but you didn't realize it, and that was very embarrassing for you.
Randevuya çıkınca da, ayrıldık, ama sen farkına varmadın ve bu senin için çok utanç vericiydi.
How embarrassing.
Ne kadar utanç verici.
'Cause you're embarrassing me now.
'Şimdi beni utandırıyorsun Çünkü.
It's so embarrassing.
Bu çok utanç verici.
It's literally the most embarrassing thing I've ever done, and I just got my fingers caught in a condom machine.
Bu anlamıyla şimdiye kadar yaptığımen utanç verici şey, ve ben sadece benim parmak var Bir prezervatif makinesi yakalandı.
What do you mean it's embarrassing?
Eğer utanç verici ne demek?
This is the story of 10 strangers, one night, and all the stupid, embarrassing, ridiculous things we do... To find love.
Bu hikaye, 10 yabancının aşkı bulmak için, tek gecede yaptıkları tüm salakça, utanç verici ve saçma şeylerin hikayesidir.
It was embarrassing!
Çok utanç vericiydi!
Frankly, it's embarrassing.
Açıkçası, utanç verici.
No more bubbles, no more superglue, no more embarrassing pictures.
Köpüklemelere, yapıştırıcı şakalarına utanç verici resimlere son verelim.
Oh, I'm afraid if we wear the same pocket watch, it will be embarrassing.
Aynı cep saatiyle oraya gidersek utanç verici olur.
That's embarrassing.
Bu utanç verici bir şey.
And a thorn in your eye... is wasting water and embarrassing the court?
Yani hoşuna gitmeyen şey boşa giden su ve utandırıcı manzara mı?
So embarrassing!
Çok utanç verici!
It's so embarrassing at school!
Bu okulda çok utanç verici!
Please, you're embarrassing me, okay?
Lütfen beni utandırıyorsunuz, tamam mı?
I know the way this shit went down is real embarrassing.
Olan bitenin gerçekten utanç verici olduğunu biliyorum.
You told him his superpower was being so embarrassing
- O kadar da kötü değildik. Ona süper gücünün insanları ölümüne güldürdüğünü söylediniz.
- Oh, Lord. Maybe you were right not to text me back,'cause that was... embarrassing.
Mesaj atmamakta haklı olabilirsin çünkü utanç verici bir durumdu bu.
And I know that's embarrassing, and I know you're too embarrassed of me to introduce me to your sister. - What?
Beni ablanla tanıştırmaktan utandığını da biliyorum ve anlıyorum Jess.
He's incited a number of embarrassing retractions. Hmm.
- Birkaç utanç verici geri çekilmeye sebep olmuş.
Toproxefin was an embarrassing chapter... for me and for the whole company.
Toproxefin, benim için ve firma için utanç verici bir davaydı.
Listen, I just called to say that it's possible I may have left you an embarrassing message the other night.
Dinle geçen gece sana utanç verici bir mesaj bırakmış olabilirim diye aradım.
Do you know how embarrassing it is to show up at an awards ceremony wearing the same outfit as another woman?
Bir ödül töreninde başka bir kadınla aynı kıyafeti giymiş olmanın ne kadar utanç verici olduğunu biliyor musunuz?
Honey, you're embarrassing yourself.
- Tatlım, kendini rezil ediyorsun ama.
It's embarrassing.
Beni utandırdınız.
- That's embarrassing, dude.
Hayır, tabii ki anlatmadı.
This is embarrassing.
Utanç verici.
I mean, it was a little bit embarrassing.
Tabii biraz mahcup oldum.