English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ E ] / Embellish

Embellish traduction Turc

79 traduction parallèle
They want you to develop the idea, embellish it, embroider it, make it into four pages.
Bir düşünce geliştirmeni süslemeni, renk katmanı ve 4 sayfaya yaymanı istiyorlar.
When we have a guest, we embellish daily life a bit.
Misafirimiz varsa, gündelik hayatımızı biraz süsleriz.
Tell him to embellish him.
Söyle ona fili güzelce süslesin.
That's it : embellish.
İşte tam bu : Masal anlatmak.
You were told to prepare this feasibility study, not embellish a joke.
Sana bir fizibilite raporu hazırlaman söylendi, böyle şakalar yapman değil.
It is pleasant to me to observe, Watson, that you have so far grasped this truth that in these little records of our cases which you have been good enough to draw up, and I am bound to say, occasionally embellish,
Gözlem yaptığın davalarımda, Watson, şu küçük kayıtlarında bu gerçeği kavramış olmana sevindim.
And the famous air gun of Von Herder will embellish the Scotland Yard Museum.
Von Herder'in meşhur havalı tüfeği, Scotland Yard Müzesini süsleyecek.
They embellish.
Süslemişler.
Don't embellish.
Abartma.
They get you to say something then they twist and embellish it, and before you know it...
Sana bir şey söyletiyorlar sonra da çarpıtıp başka bir...
Let's face it, it's not a profession where you embellish your rásumá and undergo a series of gruelling interviews.
Kabul et, bu özgeçmişini süsleyip işkence gibi mülakatlara katıldığın bir meslek değil.
Don't embellish.
- Evet. Abartma.
I always have to embellish reality.
Her zaman gerçeği süslemeye çalışırım.
My inagination cannot embellish perfection.
Hayal gücüm mükemmelliğinizin süslenebileceğini düşünmüyor.
Yet we might embellish things, with sculpture and gilding...
Louis'nin tarzı çok iyidir. Bana kalırsa o tarzı zenginleştirebiliriz.
He says that forests embellish the land... and that they instill in man a love of beauty... that they raise the mind.
Ormanların yeryüzünü güzelleştirdiğini insanlara güzelliği anlamayı öğrettiğini moral verdiğini söylüyor.
It's very important not to embellish your order.
Siparişi verirken kendi düşüncelerini söylememen çok önemli.
I like being the center of conversation. Sometimes you have to embellish to stay centered.
- Çünkü ben konuşmanın merkezinde olmaktan hoşlanırım ve bunun için bazen konuşmayı süslemek gerekir.
- I can't wait to embellish that story.
Ne hikâye. Bunu süslemek için sabırsızlanıyorum.
- I don't lie. I embellish.
- Uydurmuyorum, süsleyerek anlatıyorum.
There's no need to embellish, Stanley.
Abartmana gerek yok Stanley.
Thus, the profits that came from the market of silk and spices were invested to embellish the city with a splendor that, as intended by the Great Counsel of Ten, had to reflect the immense wealth gained from the commercial traffic.
İpek ve baharat pazarının tüm kazançları şehrin süslenmesinde kullanılmıştır. Ticaretle kazanılmış bu serveti Yüksek Konseyin tavsiyesiyle şehrin ihtişamını yansıtması için kullanmışlardır.
Not lie - - just embellish.
Yalan değil - sadece süsleme.
They'd lead you to believe I would embellish this story.
Size hikayeyi abarttığımı söyleyeCeklerdir.
"To embellish verbally".
"Süsleyerek üzerini örtmek".
Theoretically, a journalist mustn't embellish reality
Teoride, bir gazeteci gerçekleri kurgular ekleyerek bozmamalıdır.
We all of us sometimes embellish.
Hepimiz bazen gerçeği biraz süsleriz.
They embellish their stories with far too much detail.
Hikayelerini olabildiğince ayrıntıyla süslemeye çalışıyorlar.
But do it fast and don't embellish.
- Ama çabuk söyle. Süslemeden.
I can't believe you'd even suggest that a dying child would embellish it.
Ölmek üzere olan bir çocuğu kendi fikirlerinle sorguladığına inanamıyorum.
Yeah, people tend to embellish the past.
Evet, insanlar geçmişi abartmak eğilimindedir.
Don't lie, don't embellish.
Yalan yok, süslemek yok.
- I did embellish a little bit, it is fiction.
- Biraz üzerinde oynadım. Sonuçta bu bir kurgu.
She does have a tendency to embellish.
Abartma eğilimi var.
You embellish.
Abartıyorsun.
But you must remember that journalists do tend to embellish the truth rather.
Ama gazetecilerin gerçeği süsleme eğiliminde olduklarını unutmamalısınız.
Then, hopefully, finding a middle ground to embellish it to make it even better.
Sonra bir ümitle, daha da iyi çalmak için süsleyerek bir orta yol bulmaya çalışırsınız.
- the job is to read what is written on the paper, eric, not to embellish the way you do.
Görevin kağıtta yazanları okumak, Eric seninki gibi süslemek eğil.
It's a fishing story, shawn, you embellish.
Bu balık hikayesi, hikayeyi abartırsın, Shawn.
I'm just trying to embellish this outmoded house.
Ne yapacağım! Bu köhne yeri adam etmeye çalışıyorum.
Detective, let's not embellish, okay?
Ne gördüyseniz, onu anlatın.
Embellish it.
Olayı biraz süsleyin.
The point is, in order to win the contest, I may have to embellish her personality.
Yani yarışmayı kazanmam için onun karakterinin dışına çıkmalıyım.
Thank the Lord our God we do not embellish on natural beauty.
Tanrıya şükür bizim kendi güzelliğimizi süslememize gerek yok.
Listen. When I get in there, I may embellish my reasons for dropping out of school a little bit.
Dinle, içeride okuldan atılma sebeplerimi anlatırken biraz abartabilirim belki.
She likes to embellish.
- Abartmayı çok sever.
Embellish.
Abartıyor işte.
I like to embellish.
Abartmayı seviyorum.
Nina tends to embellish her past.
Nina geçmişini abartmayı sever.
Remember, just stick to the questions and don't embellish.
Unutma, sorulara sadık kal ve abartma.
- "Embellish".
"Masal anlatmak."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]