Enchanting traduction Turc
372 traduction parallèle
How enchanting.
Ay ne kadar hoş.
That will be enchanting.
Çok eğleneceğiz.
That it had been so enchanting to be a woman.
Bir kadın olmak o kadar büyüleyiciydi ki.
The years change me, but you remain as enchanting as ever.
Seneler beni değiştirdi ama siz her zamanki gibi büyüleyicisiniz.
- Enchanting...
- Güzel miydi?
In rage or supplication you are equally enchanting.
Karşı da dursanız, yalvarsanız da, her halükarda büyüleyicisiniz.
- Enchanting evening.
- Büyüleyici bir akşam.
You're a perfectly enchanting person, Mr. Coudair.
Etkileyici birisiniz, Bay Coudair.
- Oh, Es, he's simply enchanting.
- Es, gerçekten çok hoş biri.
So enchanting!
Ne büyülüyeci!
Look, what an enchanting night!
Bak, ne büyüleyici bir gece!
I can't imagine anything more enchanting than inviting all of you, but I'm afraid this pleasure must be denied me.
Hepinizi davet edebilmekten daha güzel bir şey hayal edemiyorum ama maalesef bu isteğimi geri plana itmek durumundayım.
I can only hope that this evening marks the beginning... of a long association between myself... and my beautiful, enchanting star, whom I worship... on and off the stage.
Umarım bu gece, sahnede ve sahne dışında... hayranlık duyduğum güzel ve büyüleyici yıldızımla... aramızdaki uzun süreli ortaklığı simgeleyecek... bir başlangıç olur.
How enchanting.
Ne kadar büyüleyici.
"A diviner grace has never brightened this enchanting face."
"Tanrı, yaratmış bu büyüleyici yüzü özene bezene."
She's an enchanting girl, Adam.
Büyüleyici bir kız o, Adam.
An enchanting boy.
Büyüleyici bir çocuk.
- It's completely enchanting! - Good.
- Tamamen büyüleyici
But the sight is so enchanting I forget to do anything about it.
Ama görüntü o kadar güzeldi ki, aklımdan uçup gitti.
Enchanting.
Harika. Peki ne olacak?
I agree. She's enchanting. But this one, the creativeness is his.
Katılıyorum, o büyüleyici, fakat onu yaratan bu adam.
You are enchanting this evening!
Bu akşam büyüleyicisin!
- Oh, enchanting.
- Şahane.
Oh, it's enchanting.
Büyüleyici bir müzik.
Did she did she have an enchanting smile?
Büyüleyici bir gülümsemesi var mıydı?
The most astonishingly sweet and beautiful little thing... with the most enchanting smile I've ever seen.
Şimdiye kadar gördüğüm en büyüleyici gülümsemesi olan şaşırtıcı derecede tatlı ve güzel minik bir kız.
Mr. Bravo, these Penmarks are the most enchanting neighbors I've ever had.
Penmarklar şimdiye kadar gördüğüm en büyüleyici komşular, Bay Bravo.
Enchanting!
Büyüleyici!
She's enchanting.
Büyüleyici.
You're enchanting.
Büyüleyicisiniz.
But enchanting.
Ama büyüleyicisin.
- That sounds enchanting.
- Kulağa çok hoş geliyor.
You look enchanting, and I'm sure you had lots of opportunities to get married.
Zarifsin eminim bir sürü talibin olmuştur.
Enchanting, really.
Aslında, büyüleyici.
And how is your enchanting father?
Yakışıklı babanız nasıl?
There now, you look absolutely enchanting.
İşte böyle, çok çekici görünüyorsun.
- The way you won was enchanting.
- Kazanma şeklin büyüleyiciydi.
Entirely enchanting.
Tamamen büyüleyici.
But where is your enchanting mistress?
Fakat, büyüleyici metresiniz nerede?
And what an enchanting child she is.
İçindeki de ne kadar büyüleyici bir kız.
Is he too as enchanting?
Yani böyle büyüleyici mi?
In it, he described the enchanting women he had known before he had met Jacques and even Lucienne.
Bu kitapta bir peri masalı havasında, tanıdıkları kadınları anlatıyordu Jacques'tan, hatta Lucienne'den önce.
Jean, your Mona looks simply enchanting in that cloud of pink.
Jean, senin Mona o pembe elbisenin içinde göz kamaştırıcı.
You're simply enchanting, Madame.
Büyülüyorsunuz, Madam.
The word is she's either very enchanting... or really nasty.
Kimine göre büyüleyici, kimine göre beş para etmez.
How enchanting you are.
Çok büyüleyicisin.
" And I never saw a more enchanting farce
" Hele hiç unutamayacağım o eğlenceli anı
AMBASSADOR'S WIFE : What an enchanting young lady you have with you this evening.
Bu akşam yanınızda ne kadar hoş bir genç hanım var.
Oh, Morticia, you're enchanting.
Morticia, çok etkileyicisin. Teşekkür ederim, kibar beyefendi.
Such prowess is enchanting.
- Yiğitliğiniz büyülüyor.
Enchanting!
Sihir gibi.