English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ E ] / Encouraged

Encouraged traduction Turc

1,121 traduction parallèle
I was the one that encouraged you to fire her.
Onu kovmanı söyleyen bendim.
You encouraged the enemy and disgraced your people.
Düşmanı cesaretlendirdin ve halkını utandırdın.
In your case, you encouraged it too much.
Sen onu fazlasıyla cesaretlendirdin.
Why doesn't matter. Anyway, she encouraged me to get out.
Herneyse, beni dışarı çıkmaya o ikna etti.
I'm very encouraged.
Çok heyecanlandım.
I've always encouraged experimentation.
Ben her zaman deneyselliğe açığımdır.
Often, these pauses measured days, during which poet and audience were encouraged to acknowledge the emptiness of the experience.
Sık sık bu ölçülen günlerin duraklamaları boyunca şair ve dinleyici tecrübenin boşluğunun farkındalığıyla cesaretlendirilmişlerdir.
Nourished again by the Serengeti, and encouraged by greater safety,
Yine Serengeti'de beslenebiliyorlar ve daha iyi korunuyorlar.
He wanted an open relation and encouraged me to go with other men.
Açık bir ilişki istiyordu ve beni başka erkeklerle çıkmam için teşvik etti.
My mother was proud of me... and encouraged me.
Annem benimle gurur duyuyor... beni cesaretlendiriyordu.
- You never encouraged me to stay in Boston.
- Benim Boston'da kalmamı hiç istemedin.
I've encouraged you to get out of this fucking dump and go back to school, to take charge and find direction.
Bu lanet olası şapşaldan kurtulman ve okula dönmen için seni cesaretlendirdim,... hayatının direksiyonunu eline alman ve yönünü bulman için.
- You think I encouraged her?
Onu tahrik ettiğimi mi düşünüyorsun?
Still, my departed father seemed to encouraged me more than dissuade me.
Bununla beraber, rahmetli babam vazgeçirmek yerine beni hep cesaretlendirdi.
His uncle encouraged him.
Amcası onu cesaretlendiriyor.
I encouraged her.
Ben teşvik ettim.
Unwitting victims of this madness they sometimes encouraged and which has turned against them, they are leaving.
Bu deliliğin habersiz kurbanları kendi aleyhlerine dönen yüreklendirici hareketleri neticesinde ülkeden ayrılıyorlar.
" Failing to fetch me at first keep encouraged
Beni hemen alamazsanız cesaretinizi yitirmeyin.
They are encouraged and helped in their goal.
Bu konuda cesaretlendirilirler ve ihtiyaçları karşılanır.
First, you encouraged her to join the army.
Önce onu orduya katılması için teşvik ettin.
Well, I've encouraged her to go back into the army.
Aslında onu orduya geri dönmeye ikna ettim.
Prylar Rhit tells me that you encouraged him to invite Bareil here.
Bu arada, Prylar Rhit, Bareil'i davet etmenin senin fikrin olduğunu söyledi.
The public is being encouraged To not only hear the president, But also pick up on a bargain.
Aslında topluma başkanın konuşmasını dinlemesi de söyleniyor... aynı zamanda bir pazarlık da söz konusu olabilir.
But in fact, sound encouraged the illusionists to heighten reality.
Ama ses, illüzyonistleri gerçekliği arttırma konusunda cesaretlendirmişti.
I think she even encouraged them.
Sanırım insanları cesaretlendiriyordu.
Who encouraged you to be like that?
Böyle olman için kim cesaret veriyor?
They looked for the trait and encouraged it.
İçgüdülerini tahrik etmişler.
- Well, you encouraged them!
- Onları siz cesaretlendirdiniz!
In its report, the committee offers evidence Nixon obstructed justice on at least 36 occasions, that he encouraged his aides to commit perjury and that Nixon abused the powers of his office.
Onun raporunda, komite kanıt Nixon engelsiz yargısını öneriyor... en azından 36 olayda,. onun yadımcılarını yalan yere yemini kabul ettirdiği için,. ve Nixon ofisinin güçlerini kötüye kullandı.
Whatever the word may be, the activity it describes... is not one which is encouraged in Brussels.
Kelimesi ne olursa olsun eylem Brüksel'de teşvik edilmeyen ve istenmeyen bir eylemdir.
You promised you'd put an end to Bulldog's shenanigans and instead you encouraged him.
Bulldog'un saçmalıklarına son vermek için söz vermiştin ama sen gidip cesaret verdin.
- You encouraged her to elope?
- Onu kaçmaya mı teşvik ettin?
And I specifically told you tips were encouraged.
Bende açıkca söylüyorum. Bahşişler teşvik eder.
But the doctor is the one who encouraged you to release him to our custody.
Fakat, onun bizim bakım gözetimimize, girmesi konusunda sizi ikna eden tek kişi idi.
Encouraged by his success in transmitting a signal to the Alpha Quadrant, Mr. Kim is investigating the possibility of establishing a voice link with whoever is at the other end of the wormhole.
Alfa çeyreğinden gelen iletinin onu cesaretlendirmesi ile Bay Kim solucan deliğinin öteki ucu ile bir ses bağlantısı kurabilmenin yollarını araştırmaya başladı.
I think her talent should be encouraged.
Bu doğal yeteneği için, cesaretlendirilmesi gerektiğini, düşünüyorum.
If you were really interested, you would have encouraged me, but you never did.
Eğer gerçekten ilgilenseydin, beni desteklerdin. Ama yapmadın.
I should have never encouraged you to speak.
Asla konuşman için cesaretlendirmemeliydim.
In the meantime, Israel has stepped up its demands for Campbell... encouraged by the idea that he may not be a citizen of the U.S... that he may, in fact, be a citizen of nowhere at all.
Bu arada İsrail, Birleşik Devletler vatandaşı olmayabileceği söylenen Campbell'la ilgili taleplerini arttırdı. Campbell aslında hiçbir ülkenin vatandaşı olmayabilir.
I should've never encouraged you to go out with Buddy.
Buddy ile çıkman için seni teşvik etmemeliydim.
All students are encouraged to return to their homes promptly from school grounds.
Bütün öğrenciler okuldan sonra hemen evlerine gidecekler.
, if I had known you meant Mr. Knightley I should never in a million years, have encouraged you.
Eğer Bay Knightley'i kastettiğini bilseydim bir milyon yıl geçse de seni yüreklendirmezdim.
I would never have thought of Mr. Knightley, you know had you not encouraged me.
Beni cesaretlendirmeseydiniz Bay Knightley'i asla ciddi olarak düşünmezdim.
That he tried to overcome his love, but not been able to, and Mr. Knightley encouraged him to try again.
Aşkını yenmeye çalışmış ama başaramamış ve Bay Knightley onu tekrar denemesi için cesaretlendirmiş.
You have encouraged that fool Cartagia to attack worlds that have no value to us.
Aptal Cartagia'yı bizim için değersiz olan gezegenlere saldırmaya ikna ettin.
Last week Lydia went up there and it encouraged them to do it more.
Geçen hafta Lydia'yı gönderdim oraya ve daha da yapmalarına teşvik etti bu.
The Trabe treated them like animals... fenced them in, encouraged them to fight amongst themselves so they wouldn't turn on us and sat by while they turned into a violent, angry army.
Treyb, onlara bir hayvan muamelesi yaptı- - tel örgüler arkasına hapsedip, birbirleri ile kavga ettirerek bize karşı, kızgın ve vahşi bir ordu haline gelmelerini sağladılar.
We're monitoring him very closely, but I'm not encouraged by what I'm seeing.
Onu çok yakından izliyoruz, Ajan Nemhauser,... ama gördüklerim pek cesaret verici şeyler değil.
You do it because you were trained to do it, you were encouraged to do it, and ultimately, you know, you get to like it.
Yapmak üzere eğitildiğin yapmaya teşvik edildiğin ve sonunda hoşlandığın için yaparsın.
He oughtn't be encouraged.
Cesaret almaması gerek.
He encouraged it.
O bunu yapmamızı isterdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]