Enemies traduction Turc
8,406 traduction parallèle
Of your enemies descending Upon you and your young children.
Düşmanların sana ve çocuklarına karşı ayaklanabilir.
If you become regent, your enemies will move against you.
Eğer kral vekili olursan, düşmanların sana karşı harekete geçer.
Let our enemies observe this display of french power.
Bırakın düşmanlarımız Fransa'nın gücünü görsünler.
They do have enemies. You know any drug dealers that can hack a guided missile?
Güdümlü roket hackeleyebilecek bir torbacı tanıyor musun?
Do you have any enemies, Dr. Maslow?
Düşmanınız var mı, Dr. Maslow?
What about your son? He have any enemies?
Onun düşmanı var mı?
It weakens you in the eyes of elizabeth And your enemies abroad.
Elizabeth'in ve düşmanlarının gözünde seni güçsüz gösterir.
None of our enemies can not feel safe.
Bize karşı duranlar bundan böyle güvende değilsiniz.
You had no enemies in Great Wyrley?
- Great Wyrley'de düşmanınız yok muydu?
Enemies everywhere.
Düşmanlar her yerde.
You see, during wartime, who your allies and your enemies are change all the time.
Savaş zamanında müttefiklerin ve düşmanların sürekli değişir.
- This country has a lot of enemies.
- Bu ülkenin bir çok düşmanı var.
You see, the number of your enemies is about to multiply.
Düşmanlarının sayısı artmak üzere.
The day came when the enemies of England declared war, and Richard had to leave to fight.
Gün gelip de, İngiltere'nin düşmanları savaş ilan ettiklerinde Richard savaşmaya gitmek zorunda kalmış.
Until all you had left were enemies?
Geriye sadece düşmanların kalacaktı.
He's a Nazi agent, and he hunts down enemies of the Reich.
Kendisi Nazi ajanı, imparatorluğun düşmanlarını öldürüyor.
My enemies at court multiply by the day.
Saraydaki düşmanlarım gün geçtikçe artıyor.
It would be useful to know who Condé's friends and enemies are.
Conde'nin dostlarının ve düşmanlarının kim olduğunu bilmek iyi olurdu.
He's just a man in over his head, his enemies everywhere.
Sadece boyunda büyük işlere girmiş bir adam, ve düşmanları her tarafta.
By murdering the proxy, Elizabeth's enemies in England have shown their boldness.
Onun vekilini öldürerek, Elizabeth'in düşmanları ne kadar korkusuz olduklarını gösterdiler.
Because he found himself drawn into political intrigues he knew nothing about, with enemies he'd never had before?
Çünkü onu hiç bilmediği politik oyunlar ve entrikaların, tanımadığı düşmanların içine sürüklediğin için mi?
So, Mallory have any enemies?
Mallory'nin düşmanı var mıydı?
You people think we're enemies.
Siz insanlar bizi düşman sanıyorsunuz. Ne?
Look at us... two former enemies drinking at the end of the world.
Halimize bak, iki eski düşman dünyanın sonunda içiyor.
I thought we were enemies.
Düşman olduğumuzu sanıyordum.
Enemies? Problems?
Düşmanları ya da sorunları var mıydı?
Well, he had a lot of enemies.
Çok düşmanı vardı.
Strategy prepared very well so enemies unnoticed.
Strateji çok iyi ve başarılı, düşmanların fark etmesi imkansız.
Our enemies, Malik was watching us.
Malik, bizi izliyor olacak.
Now... our enemies will die.
Şimdi düşmanlarımız ölecek.
Yes, well, if you're not making enemies, you're not making money.
Evet, düşman yaratmıyorsan para da kazanmıyorsundur.
- Oh! Changing how the beltway operates will take more allies than enemies.
-... emin olmak istiyorum da.
So are we enemies now?
Artık düşman mıyız?
Enemies are never a problem.
Düşmanlar bir sorun değildir.
I take it you have enemies.
Anladığım kadarıyla düşmanlarınız var.
We may not always know who our enemies are, so we need to be prepared to face anyone.
Her zaman düşmanlarımızın kim olduklarını bilemeyiz bu yüzden hepsine karşı hazırlıklı olmamız gerekir.
"Richard III"? Really, Mr. President? If you're gonna tell me that I don't have enemies, save your breath.
"Richard III" Gerçekten, Sayın Başkan ;?
The so-called enemies of state he poisoned?
Sözde düşmanları devletin zehirlenmiş?
Military defense protocol designed to keep the enemies out... or our enemies in.
Ordu savunma protokolü, düşmanları dışarıda tutmak için ya da düşmanlarımızı içeride tutmak için tasarlandı.
But I have enemies to defeat, from the biggest to the smallest.
Ama en yüksekten en küçüğüne yenecek düşmanlarım var.
I believe this palace is a symbol of our king, of his power, of his country, and our enemies have stopped at nothing to destroy it.
Bu sarayın Kralı'mızın, onun gücünün, ülkesinin bir sembolü olduğuna inanıyorum. Ve düşmanlarımızın onu yok edene kadar durmayacağına.
So, do I believe that our enemies would dare to poison King Charles of England's sister?
Düşmanların İngiltere Kralı'nın kardeşini zehirleyeceğine inanıyor muyum?
- The king once told me. He warned me quite clearly that his enemies would seek to destroy those closest to him.
Kral bana düşmanlarının ona en yakın olanları yok etmek isteyeceğini söylemişti.
I don't see us as enemies, dr. Tyler.
Bizi düşman olarak görmüyorum, Dr. Tyler.
I don't see us as enemies, Dr. Tyler.
Bizi düşmanlar olarak görmüyorum, Dr. Tyler.
Mr. Gillan, I apologize, but if you could just list the names of Kyle's friends, we need to contact them, and also any enemies he may have had.
Bay Gillan, özür dileyerek Kyle'ın arkadaşlarının listesini vermenizi rica edeceğim. Onlarla konuşmamız gerekiyor. Olası düşmanlarını da lütfen.
My enemies in court multiply by the day.
Sarayda ki düşmanlarımın sayısı artıyor.
Only the farmers are left to face his enemies now.
Düşmanlarıyla yüzleşmek için sadece çiftçiler kaldı.
On the flip side, your enemies multiply.
Diğer tarafta düşmanın çoğalıyor.
- no enemies, spotless record.
- Düşmanı yok, sicili mükemmel.
Enemies?
Düşman mı?