Equation traduction Turc
1,262 traduction parallèle
We must keep our differences out of the equation.
Farklılıklarımızı bu işin dışında tutmalıyız.
To do this, Frank Drake, one of the founders of the SETI Institute, wrote down just a set of factors known as the Drake Equation.
Bunu yapmak için, SETl Enstitüsünün kurucularından Frenk Dreyk, Dreyk denklemi de olarak bilinen bir kaç çarpanı bir araya getirdi.
Let's say that my kind of modified Drake's Equation says that life was possible on any planet, any distance from a sun, or not even anywhere near a sun, or any planetarylike body, like a moon of Jupiter or whatever, that had ice around it, OK?
Varsayalım benim kendime uyarladığım Drake denklemim herhangi bir gezegende hayat olabilir güneşten uzakta olsa... ya da yakınında olsa ya da Jüpiter'in uyduları gibi etrafında buz olan gezegensilerde bile olabilir.
We add her to the equation, you know what people are gonna think?
Ama onu da denkleme eklersek, ne düşünecekler dersin
Did you see some sort of pattern here? A Langevin-like equation, maybe, or... I just thought that there should be a point there.
Delice olanı, bir kaç gün önce belki yeniden barışırız diye düşünmeye başlamıştım.
It's a simple equation.
Bu basit bir denklem.
- Like an equation?
- Bir eşitlik gibi mi?
Remove that from the equation.
Bunu yok say.
I would pick you in any equation.
Her koşulda seni seçerim.
Luck's out of the equation.
Şansın bu işte yeri yok.
What's the other half of the equation? The DNA matches the semen sample taken from inside Rose Wilson.
DNA örneği, Rose Wilson'dan alınan sperm örneğiyle uyumlu.
Boobs do not factor into this equation.
O kişinin göğüsleri olması konu dışı.
It's a physics principle uniting our understanding of the fundamental forces of nature into a single equation that's applicable to every question about life on Earth.
Bir fizik ilkesi Dünyadaki yaşam hakkındaki her soruya uygulanabilir tek bir denklem içine doğanın temel güçlerinin bilgilerini birleştirme.
The equation is different.
Denklem tamamen farklı.
- Already I recognise this equation.
Tamam, bu denklemi hatırladım.
What does that mean? Um... it means that something, um, in this big equation here doesn't make sense, and I'm trying to figure out why.
Um... demek oluyor ki, um, bu eşitlikteki bir şey anlamsız, ve ben de nedenini arıyorum.
A mathematical equation to help the computer guess at what's between the dots.
Bilgisayarın, iki nokta arasında nelerin bulunduğunu tahmin etmesini sağlayan bir denklem.
In fact, the equation looks a little something like this. Wow.
Denklemin aslı, şuna benziyor.
And you know, as far as I can tell, from this equation...
Ve biliyorsun, bu eşitlikten söyleyebileceğim kadar...
- What, expression, equation you know, I don't understand why Dolan gets such a high number.
Ne - ifade, eşitlik - anlıyorsun, Dolan neden bu kadar yüksek puana sahip anlayamıyorum.
Bayesian statistics and the Chapman-Kolmogorov equation tell me that.
Bayesgil İstatistik ve Chapman-Kolmogorov eşitliği bana bunu anlatıyor.
I mean, I... you know, I mean, it's the exact same thing I do with an equation.
Demek istediğim... bilirsin, yani, ben de tamamen aynı şeyi bu eşitlikle yapıyorum.
By measuring the length of the shadows against the bricks, and then factoring in the exact times that these two images were snapped, the equation can then determine the altitude of the sun on a grid.
Tuğlaların üstündeki gölgeleri ölçerek ve bu fotoğrafların çekildiği zamanları hesaba katarak denklem, bir nokta için güneşin yüksekliğini hesaplayabilir.
Okay, this map was generated by an equation.
Evet, bu harita bir denklem sonucu oluşturuldu.
I'm writing the equation here in abbreviated form.
Denklemi buraya kısaca yazıyorum.
The equation reveals the probability that each area has of being the subject's base.
Denklem hedefin konuşlanabileceği noktaları ortaya çıkarıyor.
If we move fast, we can get backgrounds and DNA on that many guys in... - In 48, 72 hours. - No way we get a court order off an equation.
Eğer çabuk hareket edersek, o kadar erkeğin geçmişini ve DNA örneklerini 48 veya 72 saat içinde alabiliriz.
I did a test to verify the equation's accuracy.
Denklemin güvenilirliğini sınamak için bir dizi test yaptım.
I'll run the equation again.
Denklemi yeniden işletebilirim.
You know, perhaps you need to make your equation less elegant, more complicated, less precise, more descriptive.
Bilirsin, belki de denklemini daha az düzenli, daha karmaşık, daha az oranda kesin sonuç veren ama daha açıklayıcı yapmalısın.
If you designed an equation to find my origin, you wouldn't get my apartment'cause I'm almost never there.
Eğer benim başlangıç noktamı belirlemek isteseydin, evimi bulamazdın, çünkü genelde işteyim.
I can design an equation to identify two hot zones.
- Kesinlikle. İki sıcak bölgeyi de tespit etmek için bir denklem kurabilirim.
This new equation works back from the crime scenes to identify two locations.
Bu yeni denklem suç mahallerinden yola çıkarak iki farklı başlangıç noktası buluyor.
- That's a hell of an equation, Charlie.
- Bu harika bir denklem, Charlie.
But I might be able to use a predictive equation to rebuild the missing data, like detecting the original lines here, and guessing at what letters they could make. Right.
Ama kayıp veriyi tahmin edecek bir denklem yazabilirim, orijinal satırları belirleyip, hangi harflerin bulunacağını saptayan bir denklem.
Well, from what I can tell, he hadn't finished his main equation, though once he was through, theoretically, he'd be able to predict human performance based on geographic and environmental factors, down to a city block.
Anladığım kadarıyla, ana denklemi henüz tamamlamamış, ama tamamladığında, teorik olarak, insanların performansını, coğrafi ve çevresel faktörlere dayanarak, mahalle seviyesinde, önceden tahmin edebilecekti.
Oh, yes, his equation seeking to predict a person's chance at success.
İnsanların hayattaki başarısını ölçmeye çalışan denklemi yazmak.
So when I regard her as a technical problem, I'm a sick bastard, but when you plug her in to an equation, you're a scientist?
Ben ona, teknik bir problemmiş gibi yaklaştığım zaman duyarsız bir hergeleyim, ama sen onu denklemine bir değişken olarak yerleştirinice, bilim adamısın, öyle mi?
Using a generalized diffusion equation I was able to backtrack to find the origin point of the gas release.
bir genel yayılma denklemi kullanarak gaz salınımının orijinal, noktasının izini sürebildim.
An equation, for the FBI, that predicts when and where ARROYO SECO BANK these two particular robbers will strike next.
FBI için bir denklem ki ; ARROYO SECO BANKA'sının bu iki hırsız tarafından ne zaman soyulacağını söylüyor.
But my equation does.
Fakat benim denklemimin var.
So even though we're looking at this guy, Charlie's equation, that's still our best lead.
Bu yüzden, bu adamı arıyor olsak bile, Charlie'nin denklemi halen elimizdeki en iyi rehber.
- a new equation, right?
- O kadar kolay değil, dostum.
I need a new equation.
Yeni bir denkleme ihtiyacım var.
Come on in. Did you rework the equation?
Denklem üzerinde mi çalıştın?
So, uh, tell me... in this leaving equation, is there a serious girlfriend component?
Öyleyse, uh, söyle bana... bütün bu ayrılma denklemine, ciddi bir kız arkadaşı dahil mi?
I got a couple blips on the radar when I heard that she... had a knack for shorting monitors when ever she walked into the computer lab, but I had no idea that super-fast pregnancy powers was part of the equation.
Bilgisayar laboratuarından geçerken ekranları kararttığını duyduğumda radarımda birkaç ışık çakmıştı. Ama hızlı gebelik gücünün denklemde olduğundan haberim yoktu.
A factor that's been removed from the equation.
Artık denklemden çıkan bir gerçek.
I want to get in your mind and your heart and your soul, and I don't see you wearing any pants in that equation. No. No, no, no, no, no.
Hayır!
You don't really care about the equation.
Denklem pek ilginizi çekmiyor galiba.
Charlie tested the equation on five serial cases.
Charlie denklemi beş farklı davada denedi.