Escalation traduction Turc
206 traduction parallèle
Despite this escalation, and the failure of the Commonwealth peace mission, Harold Wilson stands ready to participate in negotiations.
Uluslararası Barış Operasyonunun başarısız olması gibi sebeplere rağmen Harold Wilson, barış görüşmelerine hazır olduğunu belirtti.
You will be responsible for an escalation that will destroy everything.
Her şeyi yok edecek bir tırmanmanın sorumlusu olacaksınız.
Escalation is automatic.
Tırmanma otomatik.
Latin America is the theatre of a silent escalation devoted to genocide.
Latin Amerika soykırıma bağlı sessiz bir gerginlik tırmanışının tiyatro alanı sanki.
You're gonna cause an escalation.
Ciddi bir savaş nedenine yol açacaksınız.
... any escalation in the fighting.
... savaş gittikçe kızışacak.
I adore the oh, so painfully slow escalation of touch and caress, the tiny nibbling kisses, the sigh of silk on milk-white flesh.
Hafif dokunuşları, okşamaları, küçük öpücükleri, beyaz, süt gibi vücutları severim.
The Soviets have started to kick us back now, so it looks like we've entered another level of escalation.
Sovyetler'de bizi vuracak şimdi, başka bir aşamaya gelmiş görünüyoruz.
The ceremony was kicked off with a candid speech by the President regarding the need for further escalation of the war in Vietnam.
Tören, Başkan'ın Vietnam'da savaşın tırmanması gerektiğini belirten samimi bir konuşmayla başladı.
- Yes, definite escalation.
- Evet. Daha yoğun bir ateş var.
I've never seen such a rapid escalation in development.
Bu kadar hızlı gelişen bir şey hiç görmedim.
But ten years later, Prohibition brought about a tide of movies... that signaled a tremendous escalation in urban violence.
Ama on yıl sonra, İçki Yasağı şehirde tırmanan korkunç şiddeti işaret eden bir dizi filmin ortaya çıkmasına sebep oldu.
The "nonsense" Captain Sheridan referred to is the Narn-Centauri War which over the past months has grown into a conflict which threatens to spill into other systems and lead to an escalation of hostilities.
Kaptan Sheridan'ın sözünü ettiği "saçmalık", geçtiğimiz aylarda çıkıp giderek büyüyen, başka sistemlere sıçrama tehlikesi gösteren ve gerginliğin giderek artmasına sebep olan Narn-Centauri savaşıdır.
Or possibly an escalation.
Ya da muhtemelen bir kızışma.
We're implementing a horizontal escalation that's all over our active sights.
Web sitelerini yatay taramadan geçirdik.
You've signaled an escalation which I had no wish to signal and which I did not approve
Öyle bir niyeti kesinlikle işaret etmiyor ve onaylamıyorum.
The question is, does this attack on our plane represent a definitive intentional escalation on the part of the Soviets?
Asıl soru, acaba uçağımıza yapılan bu saldırı Sovyetlerin yaptığı kasıtlı bir gözdağı mı?
But where's the escalation?
Tamam ama tırmanma nerede?
If I can unblock the energy, then I can prevent the onset or escalation of an illness.
Eğer geç olmadan bu tıkanıklığı açabilirsem hastalığın oluşmasını ya da ilerlemesini önleyebilirim...
If we don't take Berus out, we are forcing the escalation.
Eğer Berus'u dışarı atmazsak yanlış yaparız.
According to statements by one of the scientists involved the escalation could've been prevented by earlier aborting the experiment.
Bir bilim adamının verdiği bilgilere göre deneyi erken bırakarak kötü olaylar önceden önlenebilirdi...
He fears that there will be an escalation of hostilities between your people and the Muslims.
Seninkilerle Müslümanlar arasındaki düşmanlığın artmasından endişeleniyor.
He's working on an escalation speech? Has he made up his mind? I'd say he has but he's asking for you.
KARARINI VERDİ AMA SENİ SORUYOR
This summer's almost certain stand-off will either end in real give and take negotiations or terrible escalation.
VİETNAM BİTECEK BU YAZ SON OLUYOR
We should probably avoid an eye-for-an-eye escalation here.
Muhtemelen göze göz, dişe diş davranışından sakınmalıyız.
How's your chart of escalation?
- Artış tablon nasıl?
What's important is the escalation, building up to a surprising revelation...
Bar sadece fıkranın mekânı. Önemli olan fıkranın gidişatı. Komik bir olayla biten sürpriz son.
But the revolutionaries became trapped in a horrific escalation of violence because the masses refused to follow them.
Devrimciler, yükselen korkunç şiddet olaylarının içinde kapana kısılmaya başladı. Çünkü kitleler onları takip etmeyi reddetmişlerdi.
If this is a serial situation, to go from an empty garage to a whole house full of people, we're talking about a major escalation here.
Bu, seri kundakçılıksa ve adam boş bir garajdan insan dolu bir eve geçtiyse büyük bir yükselme var.
Fear of being caught... interruption... or it could just be an act of escalation.
Yakalanma veya tamamlayamama... korkusu... veya sadece işi bir an önce bitirme telaşından.
- What about escalation?
- Ya suçta tırmanış?
- Escalation?
- Tırmanış?
They've taken muskets, machetes... a dangerous escalation.
Tüfekleri ve palaları almışlar... tehlikeli bir gerilim.
If he went from setting one fire to 3 in 2 weeks'time... rapid escalation.
Eğer 2 hafta da 1 yangından 3'e çıkmışsa... sürekli artışta.
Rapid escalation.
Hızlı artış.
That coincides with the escalation in threats against Skyler. Right.
Bu, Skylar'a yapılan tehditlerin sıklaşması ile aynı zamana denk düşüyor.
If I can convince enough of them to take a united stand against escalation, it could give our presidents leverage to consider other options.
Onları, yükseltilmeye karşı birleşik bir direniş göstermeye ikna edersem, bu Başkan'a başka seçenekleri değerlendirmek için cesaret verir.
After a series of meetings between Hitler and Himmler in the summer of 1941 there was an escalation in the persecution of the Soviet Jews.
1941 yazında, Hitler ve Himmler arasındaki bir dizi toplantının ardından Sovyet Yahudilerine yapılan eziyetler ciddi oranda artış gösterdi.
At the same time as the mass shootings of Jews in the Soviet Union, there was also an escalation in the killing of Auschwitz prisoners.
Sovyetler Birliğindeki Yahudiler toplu şekilde kurşuna dizilirken diğer tarafta Auschwitz mahkûmlarının öldürülmesinde de artış olmuştu.
This summer's almost certain stand-off will either end in real give-and-take negotiations or terrible escalation.
Bu yaz neredeyse kesin biçimde yaşanacak kilitlenme ya gerçek uzlaşma görüşmelerine ya da savaşın korkunç bir biçimde kızışmasına neden olacak.
And with each escalation, the world comes closer to the brink of cosmic disaster.
Ve tırmanmanın arttığı durumunda dünya, kozmik bir felaketin eşiğine daha da yaklaşacaktır.
Sure. Classic escalation of a sexual predator.
Tecavüzcülerin suç seviyesini yükseltmesi olgusu.
That's a pretty extreme escalation.
Bu çok hızlı bir ilerleme demektir.
The wheels on the bus leading us towards an unending escalation of new, more powerful, more deadly weapons, which is what led me to my greatest achievement,
Daha yeni, daha güçlü daha fazla ölümcül silahların bitmeyen yükselişine doğru bize yol gösteren otobüsteki tekerleklerdir. Ki bu, en büyük başarım için bana yol gösterdi.
There seems to be a natural escalation to the murders.
Cinayetlerin sayısında doğal bir artış var sanki.
No casualties, an escalation in the size of the explosion, and a decrease in the number of victims
Kayıp yok, patlamanın boyutu büyüdü ama zarar görenlerin sayısı azaldı.
In a further escalation of the prison crisis, the I.R.A. Have issued the following statement :
40. Gün " Kuzey İrlanda haberlerine geçiyoruz.
Mr. Higgins is thought to believe that internal restructuring in the BBC has contributed to an escalation of the crisis in the Balkans. Brian North reads Jerry Higgins'dispatch from Srebrenica.
Brian North Jerry Higgins'in Srebrenica'dan notlarını okuyor.
I reject any escalation.
Ya beceremzsen!
With the recent escalation of bombing over North Vietnam, aimed to destroying the heart of the enemies urban industrial capacity, the US clearly wants to force a change in Hanoi's will to continue the war.
DÜŞMANIN ANA ÜRETİM YERLERİ YOKEDİLDİ
The escalation?
Tırmanma duvarı mı?