Except here traduction Turc
950 traduction parallèle
"Yes, I miss my arm constantly except here."
"Evet, burada geçirdiğim vakitler hariç olmayan kolumu sık sık özlüyorum."
Except from here, she really has nowhere to go though..
Bildiği başka bir yer de yok gerçi.
No, nothing exciting, except this old war wound back here.
Önemli bir şey yok, sırtımdaki eski savaş yarasından başka.
Except not out here.
Ama burada değil.
So nothing can survive down here, except maybe for some plankton and you, right?
O zaman orada birkaç plankton hariç hiçbir şey hayatta kalamaz, değil mi?
except for those who are going to die here.
burada ölmeleri dışında!
And you must forget everything... except that you are here, Countess.
Ve burada olman gerçeği dışında... her şeyi unutmalısın Kontes.
There aren't any big shots here except me.
Burada benden başka büyük yok.
Except that you are in New York and I'm up here behind bars.
Şu kadar var ki, sen New York'tasın, bense burada, parmaklıklar ardında.
I couldn't think of anything to do except come here and let you know you have a friend.
bende buraya gelmek ve bir dostunuz olduğunu bildirmekten başka yapabilecek hiçbir şey olmadığına kanaat getirdim.
It's too late to do anything here except stand in the dark, let them come.
Karanlıkta bekleyip gelmelerine seyirci kalmaktan başka yapılabilecek bir şey kalmadı.
Except that I... must have been killed on the way out here or something.
O yol üstünde öldürülmüş olmam gerektiği gibi bir şey hariç.
Nothing is leaving here except you, Lydecker.
Senin dışında hiçbir şey buradan ayrılmıyor Lydecker.
I never remember anything afterwards... except that I have an odd sensation... like the memory of an ache... here.
Ardından asla hiçbirşey hatırlamıyorum... tuhaf bir iç geçirme dışında... buradaki bir ağrının anımsanması gibi.
I was about to say that nothing on earth... would bring me back here except mother.
Diyordum ki, buraya beni hiçbir şey geri getiremezdi, Annem dışında.
There's no-one to identify him except Nick here.
Onu Nick'ten başka teşhis edecek kimse yok.
I don't think there's anything more to say to you... except that here's your ticket on the next stage.
Bence sana söyleyecek başka bir şey yok... Ancak burada bir sonraki aşamadaki biletiniz.
Except, for a little while, I felt pretty easy here,
Ama bir süre önce kendimi burada çok rahat hissettim.
Well, I mean, we're all bachelors here, Miss Honey, except maybe Professor Oddly...
- Neden olmasın ki? - Burada bekar erkekler var, Bayan Honey.
What could you do with money out here anyway, except gamble and lose it?
Zaten burada parayı ne yapacaksınız, kumar oynayıp kaybetmekten başka?
I could've expected anything on my return except to see you coming here to meet me.
Döndüğümde, beni görmek için buraya gelmen haricinde her şeyi beklerdim.
Now, all of a sudden, he makes his move... like he was sure you'd never get out of here... except in a box.
Şimdi birden bire harekete geçiyor... sanki senin buradan ancak tabut içinde çıkabileceğinden... eminmiş gibi.
All hands ashore except Israel and Haggott here.
Herkes kıyıya, Israel ve Haggott hariç.
Nobody's been here except us. Yes.
Buraya bizim dışımızda kimse gelmedi yani?
I been telling him there's nothing from here to Virginia City except the fort and Indians.
Ona Virginia Şehrinden buraya kadar, Kale ve kızılderililer dışında hiçbirşeyin olmadığını anlatıyordum.
Very nice place to relax, except that I came down here to work.
İnsana huzur veren bir yer, ama ben buraya iş için geldim.
Practically everybody seems to know except the people who work here.
Anlaşılan burada çalışanlar hariç herkes biliyor.
We never even come down here except twice a year for meetings.
Yılda iki kez toplantı haricinde buraya uğramıyoruz bile.
Except when you're around, we got a very valuable piece of property here.
Sen etrafta yokken o son derece değerli bir sporcuya dönüşüyor.
We close up shop here except for the boys looking after the animals.
Hayvanlara bakan çocuklar hariç burada kimse kalmayacak.
Except for one man here.
Burada olan bir kişi hariç.
It looks like everybody takes a rest around here except me.
Burada benden başka herkes dinleniyor gibi görünüyor.
Except I - I can't stay here any longer.
ama artık ben - burada daha fazla duramam.
Except that the Kamongo fish, which has lungs, exists today here in the Amazon.
Sadece ciğerleri olan Kamongo balığı, hala burada Amazon'da bulunabiliyor.
Except our friend here.
Buradaki dostumuz hariç.
Except that it's hotter here.
Sadece burası daha sıcaktır.
Because we don't have any 5 : 00 train that stops here, mister. Except today. And that happens to be a special that you don't know about, except that you do.
Çünkü burada duracak bir 17 : 00 treni yok, bayım, bugün dışında ve o da özel bir tren, senin bilmediğin.
You gamble it here, you gamble it there, you gamble on everything all except me
Kumar oynuyorsun orada burada Benim dışımda her şey uğruna
I will add nothin'to what Sky said, except to say that there are many here upon who, if they get outta line, I would squeal with pleasure.
Sky'ın söylediklerine tek bir şey ekleyeceğim... Aranızda birçok kişi var ki, hizayı bozacak olursa onu büyük bir zevkle polise ihbar ederim.
Except his tooth was broken, about right here.
Dişinin kırıldığı halde burada.
Everybody around here gets to dress up and go places except me.
Ben hariç etrafımdaki herkes giyinip, bir yerlere gidiyor.
Everything was here except Greg.
Greg dışında her şey buradaydı.
Whom could we possibly run into here at Tivoli, except children?
- Tehlike mi? Yapma. Çocukları saymazsak, kim Tivoli'de birbiriyle karşılarşır?
Except this here bustle, which I've been using for a mousetrap.
Bir de şu korse var ama onu da fare kapanı olarak kullanıyordum.
Here we are, all along the North African coast, except for Tunisia... and here's Jerry opposite from the Pyrenees to Greece.
Biz buradayız, Tunus dışında tüm Kuzey Afrika'da. Karşımızda da Pireneler'den, Yunanistan'a kadar Almanlar.
I wouldn't be here, except I've no alternative.
Bir seçeneğim olsaydı burada olmazdım.
I can divulge nothing, except that... his visit here had absolutely nothing to do with Mr. Unser.
Hiçbir şeyi açığa vuramam ama. buraya gelmesinin kesinlikle Bay Unser ile bir ilgisi yok.
I don't want to see you back here again, except as a visitor.
Buraya tekrar dönmeni istemem, ziyaretçi olmak dışında.
Except for Colonel Calder here, the entire crew perished.
Albay Calder hariç bütün mürettebat zayi oldu.
Since I've been here tonight, I haven't seen the gun except for the barrel.
Bu gece burada olmadığım için, namlu dışında tabancayı görmemiştim.
No, there's no military personnel around here. Except me.
Hayır, buralarda hiç personelimiz yoktur.
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here we 20
here's my 20
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here we 20
here's my 20