English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ E ] / Except you

Except you traduction Turc

6,244 traduction parallèle
As hot as you all are, you'd be the least hot women I ever slept with, except you, Elka.
- ne kadar ateşli olsanızda - siz şimdiye kadar takıldığım en seksi kadınlarsınız - sen hariç elka.
Except you...
Sen...
Everyone except you.
Sen hariç herkesin öldüğü kazadan.
It's you, Mr. Thorpe. Except your head is a penis.
Yarak kafanız hariç.
Except you have those pretty black peepers and you're working alongside me.
Tabi o siyah gözlerini ve benimle çalıştığını saymazsak.
You know, just... just don't say anything to anyone except your lawyer, right?
Sadece... Avukatun dışında kimseye bir şey söyleme, tamam?
Except you tripped across a billion dollars Of heroin, steven.
Milyar dolarlık eroinle yakalanman hariç Steven.
Except you.
Sen hariç.
Everybody knew it except you.
Sen hariç herkes biliyordu.
'Cause a cop should know better. And everyone in the house seems to get that except you, Reagan.
polisler iyi insanlar diye teşilattaki herkes öyle değil ama sen öyle görüyorsun, Reagan.
Except you.
neyse ;
I just never had feelings like that really except for you... You know, no one.
Sen hariç kimseye karşı hiç öyle hislerim olmamıştı yani hiç kimseye.
There was rust on the sink, on the walls, everywhere you would imagine after 10 years, except on the legs of his bed, even though they were sitting in a puddle from the rain.
Lavaboda, duvarlarda 10 yılın ardından hayal edebileceğin her yerde pas vardı. Yatağının ayakları dışında her yerde. Yağmurdan oluşmuş gölün içinde olsa bile.
He's perfect in every way. Except in that you two don't like him.
İkinizin onu sevmemesi dışında.
You don't have to worry about the other kids here, except that they're gonna want to be your friends.
Buradaki diğer çocuklar konusunda seninle arkadaş olmak istemeleri dışında endişeleneceğin bir şey yok.
Except for you.
Sen hariç.
Except maybe a situation where I knew what you were saying and I, and I can talk to you and we'd live in the same place.
Dediklerini anladığım, seninle konuşabildiğim aynı yerde yaşadığımız bir durum haricinde belki.
How would you detect it, even sense it... .. except in those moments when, for no clear reason... .. you choose to speak aloud?
Nasıl fark edeceksin, hatta hissedeceksin sadece hiçbir sebep olmaksızın sesli konuşmayı seçtiğin o anlar hariç.
Except by the time you figure it out, you're too screwed up and broken to be with anyone anymore.
Tabi ne kadar kötü olduğunu anlayıp, kırgın olup onlardan uzaklaştıysan başka.
Except give you a leg up?
Tekme atmaktan başka?
Except give you a leg up?
Sizi desteklemek dışında?
Topher and I have done everything that you have except fall under fire.
Topher'la senin yaptığın her işi ateş altında yaptık.
- No, no, I have nothing to say, except that this is going to end badly for you.
- Hayır olmaz, bunun senin açından kötü bitecek olması dışında söyleyecek bir şeyim yok. - Anlıyor musun?
Nothing, except the fact that you two spoke 17 times in the past 2 weeks.
İkinizin son iki haftada... 17 kez konuştuğunuz gerçeği dışında birşey yok.
Except for the dopey smile you have on your face all the time.
Yüzündeki o keş gülümse olmadığı zamanlar hariç.
- Except now I know you didn't kill your wife.
Ama artık karını öldürmediğini biliyorum.
Except for that sometimes things don't work out the way you want no matter how badly you want them too.
Sadece bazı zamanlar işler sen ne kadar istersen iste umduğun gibi gitmez.
Except, that she was killed 30 yards away from where you all were sleeping.
Evlerinizden 30 metre ötede öldürülmesi dışında tabii ki.
Except, you do...
- Hoşlanman dışında.
You don't need to do anything except get better.
İyileşmekten başka bir şey yapman lazım değil.
Everyone except for you.
Senin dışındaki herkese.
Except for you guys on the end. You're looking at the wall.
Siz değil tabii, o bildiğiniz duvar.
Except jerk-face over there, he thinks that you're too scared and that we should call your mom to come and pick you up.
Şuradaki aptal surat, senin çok korktuğunu ve anneni arayıp... -... seni almaya gelmesini söyledi.
And you wake up the next day and you start living the rest of your life, except no one's hanging you, no one's shoving a bayonet up your ass, the crowd isn't calling for your head- -
Ertesi gün uyanır ve hayatını yaşamaya devam edersin. Fakat bu sefer seni asan kimse olmaz. Kıçına süngü sokmaya çalışan kimse olmaz.
I'm clear on everything, except why you keep calling us "SMACKS" "
Evet de bize ikide bir şaplak demeni anlayamadık.
So you know everything about the virus except what to do about it.
Yani virüs hakkında ne yapacağınız hariç herşeyi biliyorsunuz?
Mike, you don't have to think about anyone except for you right now.
Mike, kendinden başkasını düşünmem gerekmiyor şimdi.
Rachel, when I met you, I had nothing in my life except what came from being a fraud.
Rachel, seninle tanıştığımda, sahtekarlıktan elde ettiklerim dışında hiçbir şeyim yoktu.
And now I have nothing in it except being with you, and I wouldn't go back even if I could because...
Ve şimdi seninle olmak dışında hiçbir şeyim yok ve elimde olsa bile bundan vazgeçmezdim çünkü...
I'm still stupid-hooked on someone else who is eons further than you in the evolutionary scale in all categories except maybe unearned ego and back fat.
Ben evrimsel ölçekte yersiz ego ve sırt yağı dışında bütün kategorilerde senden kat be kat ileride olan birine hala aptal gibi takılıp kaldım.
You weren't defending anything except for the business interests of evil men.
Kötü adamların mali çıkarlarından başka bir şeyi savunmuyordun.
There is nothing you can do, except ride out his sin.
Günahını sürdürmekten başka yapabileceğin bir şey yok.
Except now you're getting paid.
Artık para kazanmanız dışında tabii.
But you look totally normal, except for, like, your pony tail's longer.
Ama tamamen normal görünüyorsun saçın midilli kuyruğu gibi görünüyor.
All right, we have to let the feds handle this, and there's nothing you can do right now except wait, so just go home, please.
Bundan sonrasını fedarallere bırakacağız. Beklemekten başka bir şey gelmez elinden. Eve git lütfen.
Except yesterday, when you asked me out the night you had a date with someone else.
Başka birisiyle randevun olduğu halde bana çıkma teklif ettiğin gün hariç.
( claps ) You too, except now you're wearing a beautiful suit instead of sitting in a bucket.
sende, Sadece bir kovada oturmak yerine Gördüğüm en güzel takımı giyiyorsun.
Except this huge thing just happened, and you're telling me that your sister did it, and then you're offering me money.
Tabii bu büyük olay başımıza geldi ve sen bana bunu yapanın kardeşin olduğunu söylüyorsun. Ve üstüne bir de bana para teklif ediyorsun.
- Whoa. Oh, except California law prohibits taking photos on private property without a permit, but you had a permit, right?
Kaliforniya yasalarına göre özel mülkiyete ait izinsiz fotoğraflar çekmek yasak.
Okay, I'm gonna go get breakfast, and when I get back, I want everyone out of my house except for you and you and...
Tamam, kahvaltı yapmaya gidiyorum ve geri geldiğimde, evimde hiç kimseyi görmek istemiyorum. Sen hariç ve sen ve...
Except for you.
Sen hariç tabii.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]