Executive traduction Turc
2,779 traduction parallèle
Give me the executive bathroom key now.
Tuvaletin anahtarlarını ver.
The clock is ticking and my future executive vice president is stuck somewhere in Arizona.
Zaman ilerliyor ve benim müstakbel yönetim başkan yardımcım Arizona'da bir yerde sıkışmış kalmış.
Oh, and that executive vice president offer?
Hani şu başkan yardımcılığı teklifi vardı ya?
I didn't come here to debate my executive decision-making.
Buraya, verdiğim kararı tartışmaya gelmedim.
He's not an executive.
Müteahhit falan değil. Ellerini gördüm.
Finally an executive took the money and fled So it was over
En son bir yetkili tüm parayı alarak kaçınca da her şey bitmiş oldu.
Executive Producer :
Baş Yapımcı :
Including chief executive Henry Barton and his granddaughter.
Baş yönetici Henry Barton ve torunu da dahil.
Tonight, in the Barton building... are nine people, including chief executive Henry Barton and his granddaughter... stuck in a jammed elevator, with what seems to be a bomb.
Bu akşam Barton binasında... dokuz kişiler, baş yönetici Henry Barton ve torunu... bomba olduğu zannedilen asansörde takılı kaldılar.
Executive one bedroom, actually.
Yalnızca bir tane yatak odası var.
The Chief Executive would class it as a "major untoward incident".
Başhekim buna'büyük şanssız olay'derdi.
As a diamond member, you have automatically an upgrade to our executive rooms.
Elmas üyemiz olduğunuz için sizi otomatik olarak yönetici odasına alıyoruz.
You're cheap for a company executive!
Bir şirket yöneticisi için ucuzsun.
Talent's not allowed in the executive offices.
Oyuncuların yönetici katına gelmesi yasak.
Peter, Stanzler and Luntz may have an executive from East Coast Hydroelectric in their pocket.
Peter, Stanzler ve Luntz, Doğu Yakası Hidroelektrik'ten bir yöneticiyi oyunlarına dahil etmiş olabilirler.
They just slap on a "senior" or an "executive" in front of your job title...
Sadece unvanının önüne "kıdemli veya" yönetici " yazarlar.
He ´ s 27, he was born in Russia, raised in Toronto and he's a accountant executive at a Bay Street brokerage firm.
Ayim'in şahsi güvenlik detaylarına ait. Şarjör doluydu. Karşı ateş açamamış.
Mr. Kabir Malhotra's executive assistant.
Kabir Malhotra'nın yönetici asistanıyım.
Samara Shroff joined Kabir Malhotra's empire as his executive assistant.
Samarra, Kabhir Malhotra'nın yönetici asistanı olmuştu...
Superintendent, that was the chief's executive assistant.
Başmüfettiş, Şef'in özel kalem müdürü aradı.
The tobacco company executive that shows a higher profit will get a much bigger reward.
Daha yüksek bir kâr sağlayan bir tütün şirketi yöneticisi çok daha büyük bir ödül kazanıyor.
We're from Sarýyer 2nd executive directorship.
Sarıyer 2. İcra müdürlüğünden geliyorum.
You know, I'd like to try and compensate all those who have suffered due to my more, uh, regrettable executive decisions.
Yönetimim sırasında verdiğim ve pişman olduğum kararlar yüzünden sebep olduğum zararı telafi etmek istiyorum.
Executive Passenger Liaison Moses is spending a rare afternoon off collecting money for charity.
Yolcu Sorumlusu Liaison Moses, gün içinde nadiren hayır işi için bağış topluyor.
Fortunately, Executive Passenger Liaison Officer Moses is quickly on the scene.
Neyse ki Yolcu İlişkileri Sorumlusu Moses çabucak devreye girdi.
Moses, Great British Air's executive passenger liaison officer, is meeting a VIP jetting in from Los Angeles, the actress Anna Friel.
Moses, Great British Air'in yolcu ilişkileri sorumlusu. Los Angeles'tan özel jetle gelen aktris Anna Friel'i karşılayacak.
Congratulations, I'm making you executive manager.
Tebrikler, seni idari müdür yapıyorum.
Owns a business called Executive Clientele.
Yönetici Müşteriler isimli bir işi var.
Anna told me that she dropped off the checks at Executive.
Anna, bana iş yerinde makbuzları düşürdüğünü söyledi.
We should expect some loss of executive decision making.
Karar verme yetisinde kayıp beklenmeli.
Behind the KFC where the executive producer works on the weekends.
Yapımcının hafta sonları çalıştığı KFC'nın arka tarafında gerçekleşti.
In this emergency procedure we invited Karol Hajduga the deputy director from the Lenin Shipyard to this executive meeting.
Bu acil durum sürecinde yönetim kurulu toplantımıza Lenin Tersanesi Müdür Yardımcısı Karol Hajduga'yı da davet ettik.
Comrades, I am opening the executive's meeting.
Yoldaşlar, yönetim kurulu toplantısını açıyorum.
There's a fat, rich tobacco executive thinking what a fool you are, every time you breathe that smoke, laughing at you, with his fat jowls wobbling with glee.
Şişman, zengin bir tütün işletmesi sahibi ne kadar aptal olduğunu düşünüyor. O dumanı içine çektiğin her sefer de sarkmış gıdısını neşeyle sallayarak sana gülüyor.
Even if they have held supreme executive power.
Ellerinde süper gücü tutsalar bile.
No, no, my father is an oil executive.
- Hayır, benim babam petrol işinde.
And you're due to chair the Phicorp executive board at 4 : 00.
Ayrıca saat dörtte, Phicorp yönetim kuruluna başkanlık edeceksin.
And even if I was looking for something else, it wouldn't be with my executive producer.
Zaten öyle birini arasam, bu kişi yapımcım olmazdı.
Miss Senior Account Executive.
Özledim seni, bayan hesap yöneticisi.
Executive bar.
Özel bir barda.
We'll be watching from the Executive bar upstairs.
Yukarıdaki özel barda izliyor olacağız.
As you can see, the Executive Suite is as good as the Royal Suite.
Gördüğünüz gibi, Yönetici Katı Kral Dairesinden farksız.
"Joe Longo, executive ninja."
"Joe Longo, yetkili ninja."
You told me to unleash my executive ninja.
Bana yönetici ninjamın zincirlerini kırmamı söylemiştin.
Executive Producer Woo-taek KIM, Jaehyun CHO
Baş Yapımcı : Woo-taek KIM, Jaehyun CHO
Executive Producers CHU Chen On,
Baş Yapımcılar : CHU Chen On,
It's not an office, it's an executive lounge.
Ofisi yok. Bir locada duruyormuş.
- Oh! As an executive of Kabletown and NBC Universal I am ordering you not to use that footage.
Bir Kabletown ve NBC Universal yöneticisi olarak, size o görüntüyü kullanmamanızı emrediyorum.
He signed an executive order that desegregated all the armed forces.
Kanun hükmünde bir kararname imzalayarak tüm birliklerdeki ayrımın kaldırılmasını emretmişti.
See, I thought it was President Eisenhower's duty to stand up, tell the country that Brown is the law of the land, and use his executive power to enforce the decision.
Ben de, Başkan Eisenhower'ın çıkıp, Brown Davası kararının bu ülkedeki herkesi bağladığını açıklaması ve kararın uygulamaya geçirilmesi için tüm gücünü kullanması gerektiğini düşünmüştüm.
Now I know you've had your own restaurant, I know you're used to being the boss, but for all intents and purposes, this will be yours with your name on the menu under "executive chef." Your crew.
Artı kârın yüzde 25'i. Biliyorum, kendi restoranın vardı. Patron olmaya alışkınsın.
executive producer 31
execute 80
execution 60
executioner 23
executed 42
execution style 27
execute him 20
execute 80
execution 60
executioner 23
executed 42
execution style 27
execute him 20