Fateful traduction Turc
261 traduction parallèle
Now, in this fateful moment when the Germans have conquered our borders... what should we do?
Şimdi, bu önemli anda Almanlar sınırlarımızı ele geçirmişken ne yapmamız gerekir?
A bit later... Serge and I were sitting in an empty café... on the rue des Martyrs, a fateful name.
Kısa bir süre sonra Serge ile beraber Şehitler sokağı gibi can alıcı bir ismi olan yerde boş bir kafede oturuyorduk.
Upon the fateful phrase...
"Beyler, toplar hazır!"
It lies with me now to tell for the first time what took place between Mr. Sherlock Holmes and Professor Moriarity in that fateful year.
Şimdi ilk defa, Bay Sherlock Holmes ile Profesör Moriarity arasında o yıl neler geçtiğini anlatma fırsatım olacak.
A great and fateful day.
Büyük ve önemli bir gün o zaman.
The irony of Tajomaru being thrown off his stolen horse, this had to be fateful retribution.
İşin komik tarafı Tajomaru'yu çalınan at üstünden atmıştı, bu ona Tanrı'nın cezası olmalıydı.
Adolf Hitler and his staff gathered for their fateful conference... in a fortified barracks at his headquarters in East Prussia.
Adolf Hitler ve kurmayları da önemli bir toplantı için... Doğu Prusya'daki müstahkem sığınaklarında bir araya gelmişlerdi.
Her beautl'ful rivers still flow just as they did that fateful day.
O güzel nehirler hala akmaya devam ediyor. Sadece o uğursuz gün yaptıkları gibi.
Her beautiful sky is just as big as It was that fateful day.
O büyük, güzel gökyüzü duruyor. O uğursuz gün olduğu gibi.
Spirits of heaven, Yessugai my father, do not desert me in this fateful hour.
Cennetin ruhları, Yesugay babam! Beni hayal kırıklığına uğratmayın.
The Fateful Years of an Empress
Kader Yılı Çeviri : Oktay Hanhan
And now, for the first time,... we are bringing to you the full story of what happened on that fateful day.
Ve şimdi, ilk kez... O gizemli günde yaşananların tüm hikayesini sunuyoruz sana.
One fateful day...
Günlerden bir gün....
Not in death, but just in sleep... the fateful prophecy you'll keep.
Ölme, sadece uyu kaçınılmaz kehanet seni koruyacaktır.
~ He hath loosed the fateful lightning of His terrible swift sword ~
Çevik kılıcının öldürücü şimşeğini saldı
♪ He has loosed the fateful lightning of his terrible swift sword
Çevik kılıcının Öldürücü şimşeğini saldı
But of this fateful cohabitation and its consequences, I'll speak more later.
Ama bu talihsiz birlikteliğin sonuçlarını size sonra anlatacağım.
So while the train carried Mariannina Terranova to her fateful destination, unstoppable as the destiny that drove her on, this poor, diminutive creature of the south, wrapped in the age-old dark shawl, symbol of our women's modesty,
Tren Marianna Terranova'yı kaçınılmaz hedefıne götürürken... kader onu kaçınılmaza doğru sürükledi. Bu zavallı, küçük güneyli mahluk... kadınlarımızın sembolü olan... geleneksel şalını katlamış... ve dizlerinin üzerine koymuş.
His hesitant and uncertain steps led him along the fateful path to his home, where all seemed normal, tranquil and peaceful.
O kararsız ve tereddütlü adımlar onu evindeki vahim duruma... götürdü. Ama herşey sakin ve huzur içindeydi.
I'd have had brothers and sisters enough were it not for that fateful day when my parents moving to their new home in a covered wagon were overtaken by a hurricane.
Bir sürü erkek ve kız kardeşim vardı. O uğursuz günde,... ailem kapalı vagonla yeni evlerine doğru giderken, bir hortum onları alıp götürmüştü.
The wonderful, fateful, supercalifragilistic-expialidocious tuppence.
Harika, uğursuz... olağanüstügüzelfevkalademsi iki peni.
It was extinguished for ever from the human race that fateful day ten years ago.
İnsanlık aleminden sonsuza dek yok edildi on yıl önce, o kader gününde.
How fortunate that their admirable attorneys were not present at the Clutter home that fateful evening.
Sevgili avukatlarının o meşum akşam... Clutter'ların evinde olmaması ne büyük şans.
Four shots like four fateful raps on the door to my destiny.
Kader kapımdaki kaçınılmaz dört vuruş gibi dört atış.
We were nearing that fateful day of the June calends.
Temmuz'un ilk sadık gününe çok yaklaştık.
That grey and fateful day when I was visited by my dearest friend and colleague, professor Robertson.
Çok saydığım arkadaşım ve meslektaşım profesör Robertson'ın beni ziyaret ettiği o uğursuz gün.
Because my doctors have advised me that my state of health may lead to my death within the course of this fateful year to avoid that a great misfortune strikes our family I have decided that my properties should not pass to my heirs until the end of the current year.
Doktorlarım sağlık sorunlarımın bu yıl içinde ölümüme neden olabileceği teşhisinde bulundular. Bu talihsiz durumun ailemize zarar vermesini önlemek için varislerimin bu yılın sonuna kadar mirasıma ulaşmamalarına karar verdim.
I had to go before General Eisenhower and his commanders, who met for nothing else twice a day during those fateful days - 1, 2 and 3 June.
1, 2, ve 3 Haziranda, savaşın en kritik günlerinde hiç olmasa günde iki kez toplanan General Eisenhower ve kurmaylarından önde olmam gerekiyordu.
From that fateful day when stinking bits of slime first crawled from the sea and shouted to the cold stars :
O mukadder günde, bir parça pis kokulu çamur, denizden dışarı çıktı ve soğuk yıldızlara doğru haykırdı : "Ben insanım".
Their fateful deaths grace your lives today with living legend.
Kaçınılmaz ölümleri, yaşayan efsane olarak bugün sizlerin yaşamlarını onurlandırıyor.
But it was not until 1828 27 years after his fateful visit with Fourier that Champollion first set foot in Egypt.
Ancak 1828 yılına,... yani Fourier'e yaptığı can alıcı ziyaretinden 27 yıl sonrasına kadar, Champollion'un Mısır'a ilk ayak basışı gerçekleşmedi.
And on that fateful night, Ted Striker saved that plane.
Ve o felaket gecesinde uçağı Ted Striker kurtardı.
My dear fellows, in this fateful moment for our family, let us wish ourselves lots of luck and success.
Sevgili dostlarım, ailemiz için çok önemli olan bu anda, bize bol bol şans ve başarı diliyorum.
I can describe to you in some detail what took place in this school on that fateful night.
Aslında, bir yol bulduk, Size o önemli gecede manastırda neler olduğunu ayrıntılarıyla anlatabilirim.
I can describe to you in some detail what took place in this school on that fateful night.
Size o önemli gecede manastırda neler olduğunu ayrıntılarıyla anlatabilirim.
There are 19 fateful seconds remaining in the game.
Son 19 saniye kaldı.
Understand. that fateful day was the visit of the bishop.
Beni anlamalysynyz tam o u? ursuz gün piskopos geliyordu.
* A tale Of a fateful trip *
* Bu güzel, küçük hikayemiz *
Let us reconstruct what occurred on that fateful afternoon.
O öğleden sonra olanları tekrar gözümüzde canlandıralım.
" He has loosed his fateful lightning Of his terrible swift sword
" O hızlı kılıcını çekip Salıverdi kaderin şimşeğini
Remember that fateful night?
Kaderimizin değiştiği geceyi hatırlıyor musun?
Early that fateful summer Kennedy speaks of his new vision at the American University.
"Aman Tanrım, bu oI" diye bağırdım. "Bu Jack'in arkadaşı!"
And so, on that fateful night, Mr. Pace was shot in cold blood.
O yüzden o can alıcı akşam, Mösyö Pace soğukkanlılıkla vuruldu.
For six seasons and two Pro Bowls he grazed on the tasty green turf of the end zone... until one fateful Sunday in November... when the Gazelle was stopped in his tracks... by a big cat named Wayne Shashefski.
Altı yıldır hiç sırtı yere gelmedi. Ama bu kaçınılmaz bir kasım pazarı geldi. Ceylanı bir tuzak bekliyordu.
Here reporters are assigned to stories fateful not only to our nation, but to all nations.
Bu bir komplo teorisi değildir, sağlam temellere... oturtulmuş bir analizdir.
Yep, then, one fateful day, it was the winter of'66.
Evet, o kötü gün, o'66 kışı.
I was wondering whether you remember that fateful night in Le Jardin des Cygnes, when were in Buenos Aires.
Acaba hatırlıyor musunuz, Buenos Aires'te, Le Jardin des Cygnes'deki o ölümcül geceyi?
Okay, Herb, finally : Name the man who loaned Paul Revere his horse for that fateful midnight ride. The horse.
Doğru, pekala Herb şimdi de o gece Paul Revere'e... atını veren adamın adını söyle.
Now Signal Corps cameras catch the full drama of the fateful hour.
Muharebe birliği kameraları bu tarihi saati tüm çarpıcılığıyla kaydediyor.
I ask you because some people, they rush toward the fateful moment, the body is bursting to discover.
Sordum çünkü bazı insanlar, önemli anı aceleye getirirler, vücudun keşfetmek için beklediği anı.
If I had just said "city hall," the story would end here, but I didn't, and Betsy and I took our fateful trip to Vegas.
Ama demedim.Ve Betsy ile Vegas'a kaçınılmaz seyahatimize çıktık. "